
1970’ler, Türkiye emekçilerinin düzene karşı devrimci cepheye kaydığı yıllardı. DİSK ‘in egemen sınıfın dizlerini titrettiÄŸi, milyonlarca kent yoksulunun ve kırların sosyalistlere akın akın geçtiÄŸi yıllardı. Devrimci mücadelenin yükselmesi karşısında Türkiye egemen sınıfı, tarihin en kanlı yöntemlerine baÅŸvurmak pahasına devrimci yükseliÅŸi engellemeyi hesap ediyordu. Aleviler, bu topraklarda tarihsel olarak sayısız katliama ve ezilmeye maruz kaldığından solun temel dinamiklerinden birisi olmuÅŸtu. Türkiye egemen sınıfının hesabı ise bugün de çok yakından tanıdığımız yöntemlere baÅŸvurdu: mezhepsel ve etnik gerilimleri tetikleyecek karanlık saldırılar örgütlemek, bu yolla toplumda bir iç savaÅŸ algısı yaratmak. Böylece devrimci yükseliÅŸi nihai olarak sonlandırmayı hedefliyordu. Bu amaçla MaraÅŸ ve Çorum’da Alevilere yönelik katliamlar tertip edildi.  Aleviler, devletin koruması altındaki faÅŸist çetelerce katledildi. Günlerce hane hane, sokak sokak katliamlar örgütlendi. Sokakta kol gezen faÅŸist terör,katliamlar ve  suikastler neticesinde 12 Eylül 1980 darbesi, toplum gözünde meÅŸrulaÅŸtırıldı. Devrimci hareketin yükseliÅŸi durduruldu.Â
Benzer bir katliam Çorum’da da tertip edildi. Amasya’da da denendi fakat Yeni Çeltek bölgesinde örgütlenmiÅŸ olan halk, denenmesine raÄŸmen provokasyonların yaratılmasını engelledi.Â
Bugün 38. yıl dönümünde OrtadoÄŸu’da hala etnik ve mezhepsel  çatışma ve katliamlar egemen sınıfın elinin altında her daim kullanılan bir araç. Selefi örgütlerin Türkiye’de kol gezdiÄŸi bu günlerde Aleviler doÄŸrudan devletin selefileri destekleme politikasının bir kurbanı olmaya itiliyor.

Maraş’ta Neler Yaşandı?
Maraş Katliamı da devletin bu kez maşaları aracılığıyla yönettiği bir katliamdı. 19 Aralık-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Maraş’ta Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere faşistler tarafından düzenlenen saldırıda 150 kişi katledilirken, Alevilere ait yüzlerce ev ve işyeri yakılmıştı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit başlangıçta katliamın kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiğini açıklarken, daha sonra bu açıklamasından geri dönmüştü. Yıllar sonra Ecevit öldüğünde arşivinden çıkan bir belge katliamın arka planında MİT’in önemli bir rolünün olduğunu ortaya çıkarmıştı. Dönemin Maraş Emniyet Müdürü Abdülkadir Aksu’da AKP iktidarı sürecinde milletvekilliği ve İçişleri Bakanlığı yapmıştı. Katliamın birinci dereceden sorumlusu Ökkeş Kenger, önce soyadını Şendiller olarak değiştirmiş daha sonra da milletvekili seçilebilmişti.
Diğer katliamlarda incelendiğinde buna benzer birçok manzarayla karşılaşmamız mümkün. Son olarak Hrant Dink’e Türklüğe hakaretten dolayı ceza veren Yargıtay hakimi AKPliler tarafından ombudsmanlığa getirilmişti. Türkiye’de katliamcıların ödüllendirilmesi de artık bir devlet geleneği halini almıştır.
OrtadoÄŸu’da mezhepsel çatışma üzerinden yürüyen emperyalist saldırganlık Alevilerin ve farklı pek çok mezhepten ve dinden halkın katliamla burun buruna yaÅŸadığı bir dönemin kapısı açıldı. MaraÅŸ’a inÅŸa edilen mülteci kampında Selefilerin barınması ve bölgedeki Alevi nüfusun yakın tehdit altında yaÅŸaması söz konusu. Bu kan deryasının yaratıcılarından olan AKP’nin mezhepçi zihniyeti altında bu topraklarda kalıcı hale gelmeye çalışan Selefi güçlere karşı Alevi halkı için MaraÅŸ katliamı sadece bir tarih deÄŸil. Toplumsal mücadelenin yeni bir dinamikle örgütlenmesi ve olası katliamlara karşı yan yana durması bugün elzemdir.Â

38 Yıl Sonra: Maraş'ın Acısı Geçmişte Kalır mı?
Latest posts by Sosyalist Gündem (see all)













