Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / Epstein Davası Üzerine…

Epstein Davası Üzerine…

on 10 Ocak 2024 - 21:14 Kategori: Dünyadan, Emre Güntekin

ABD’de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar ağır kurma suçlamasıyla yargılanırken 2019 yılında cezaevinde ölü bulunan Jeffrey Epstein’in geride bıraktığı arşiv pedofilinin burjuva sınıflar içerisinde ne kadar yaygın olduğunu ortaya seriyor. Epstein Davası’nı yürüten mahkeme, geçtiğimiz hafta Epstein’la ilişkili 200 ismin gizlenmesinin yasal bir dayanağı olmadığına kanaat getirdi ve isimler açıklandı. Listedeki isimler çarpıcı: Eski başkanlar Bill Clinton, Donald Trump, Al Gore, Prens Andrew, eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, David Copperfield, Michael Jackson, Naomi Campbell, Cameron Diaz, Leonardo DiCaprio, George Lucas, Kevin Spacey, Bruce Willis, Stephen Hawking, Noam Chomsky… Şunu da not olarak belirtmek gerekir: Bu listede Prens Andrew gibi Epstein tarafından kurbanların seks yapmaya zorlandığı iddia edilen isimler yer alırken; Epstein ile ilişkisi olmasına rağmen haklarında herhangi bir soruşturma veya pedofili suçu işlediğine dair herhangi bir delil bulunmayan isimler de yer alıyor.

Epstein vakası ilk olarak 2005 yılında 15 yaşındaki bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girmek için para verdiği iddiasıyla patladı. 2008 yılında ise 14 yaşındaki bir kız çocuğunu fuhuşa zorladığını kabul ederek 13 ay hapis cezası aldı. 2015 yılında da Virginia Giuffre adlı bir kadın, reşit olmadığı dönemde Epstein’in kendisine cinsel istismarda bulunduğunu ve onu aralarında Prens Andrew’un da bulunduğu kişilerle cinsel ilişkiye girmeye zorladığını tüm dünyaya duyurmuştu. Öte yandan 2014 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, bugünse CIA direktörü olan William Burns’ün Epstein ile pedofili skandalına konu olan malikanesinde üç kez görüştüğü ortaya çıktı. Bu sadece örneklerden bir tanesi. Epstein’ın pedofili skandalına konu olan malikanesinin ve adasının müdavimleri yukarıda da görüleceği üzere sadece ABD’yle sınırlı değil, uluslararası bir çeşitliliğe sahip.

Epstein Davası üzerine haberleriyle bilinen ABD’li gazeteci Julie K. Brown Epstein’ı “…yasaların üstünde olmak için yeterli güce ve paraya sahip olduğunu düşünen bir sosyopat ve istediğini elde etmek için herkesi manipüle edecek kadar zeki” biri olarak tanımlıyor.  Davadan ortalığa saçılanlar Epstein’ın “sosyal çevresi”nin ve ilişki ağının ne denli geniş olduğunu ortaya koyarken onun aynı zamanda bu amacına ulaştığını ve kendisine yıllar boyunca bir koruma kalkanı kurmayı başardığını gösteriyor. Ortaya çıkan dava belgelerinde eski ABD Başkanı Bill Clinton’un Vanity Fair dergisini Epstein ile ilgili “seks ticareti” içeren makaleler yayınlamaması konusunda tehdit ettiği yönünde iddialar içeriyor.

Öte yandan Epstein dosyasında Türkiye’ye dair de çarpıcı iddialar yer alıyor. 13 Nisan 2010 tarihli çapraz sorguda mağdurların avukatı Katherine W. Ezell’in, Epstein’ın özel pilotu olan Nadya Marçinko’ya yönelttiği sorularda Türkiye’nin de dahil olduğu ülkelerden çocuk kaçırılıp kaçırılmadığı sorusu da yer alıyor. Marçinko’nun yanıtlamayı reddettiği soru şu şekilde: “15 yaşındaki Jane Doe #102 kod adlı mağdur için Jeffrey Epstein ve/veya Ghislaine Maxwell tarafından çeşitli pasaportlar alındığını ve daha sonra Palm Beach, New York, Santa Fe, Los Angeles, San Francisco, St. Louis, Avrupa, Karayipler ve Afrika’ya götürüldüğünü biliyor muydunuz? Bu aynı zamanda Jeffrey Epstein’ın Türkiye’den, Çek Cumhuriyeti’nden (Çekya) ve Asya ülkelerinden çocuk kaçırdığı ve getirdiği anlamına geliyor. Bunun farkında mıydınız? Jean Luc Brunel, uluslararası çocuk ticaretinde Epstein’ın ortağı mı? Jeffrey Epstein’ın, Jane Doe #102 kod adlı mağduru istismar ettikten sonra, soylulara, siyasetçilere, akademisyenlere, iş insanlarına da pazarladığını biliyor muydunuz?” Bu iddia karşısında iktidardan henüz somut bir yanıt gelmiş değil.

Epstein davasıyla ilgili ortada daha pek çok komplo teorisi ve iddia da mevcut. Bunları bir yana bırakırsak davanın bizim topraklarla paralel hikayesi dikkat çekici. Türkiye, tıpkı Epstein’ın tutulduğuna benzer şekilde Adnan Oktar gibi birinin muteber bir isim olarak el üstünde tutulduğu, kadınlara yönelik istismarının bilindiği ama görmezden gelindiği, hatta Ensar örneğinde görüleceği üzere pedofilinin bir kereden birşey olmaz denilerek geçiştirildiği bir ülke. Bu düzenin ne Epstein’ı ne Oktar’ı ne Ensar’ı biter. Eğer birilerine cezaevi yolu göründüyse bu gerçek bir hesaplaşmadan ziyade mevcut düzenin onlarla olan işinin bittiğini gösterir.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı