Sosyalizm Kazanacak!
/ Derya Koca / Covid-19 Faşizme Cansuyu mu Olacak? – Derya Koca

Covid-19 Faşizme Cansuyu mu Olacak? – Derya Koca

on 19 Nisan 2020 - 00:19 Kategori: Derya Koca, Devrimci Perspektif

2020 başkanlık seçimlerine on binlerce Covid-19 kaynaklı ölüm ve 1929’u aratacak bir ekonomik durgunlukla giren ABD’de salgının faturası kabarıyor. Bilindiği üzere ABD’de genel bir kamu sağlık hizmeti yok. Özel sağlık sigortası alabilenlerin her ay yüzlerce dolar ödemesi gerekiyor ki bu para yoksullar için neredeyse bir aylık kira bedeli. Hal böyle olunca ABD dünyada pandeminin küresel merkezi haline gelmekte hiç zorlanmadı. ABD için bu sürecin siyasi yönetimi özel olarak bir gerilime tabi. Gerilimin kaynağı ABD ekonomisinin tarihsel gerileme eğilimi. Bu eğilim, Trump yönetiminin Çin’e karşı yürüttüğü ticaret savaşları ile iyice gün yüzüne çıkmıştı. Trump’ın “Make America Great Again” (Amerika’yı yeniden büyük yap) sloganı, artık ABD’nin o kadar da “büyük” olmadığını, ama rakibi Çin’in rekabet gücünü kırarsa “gücünü” yeniden toplayıp dünyanın tartışmasız süper gücü kalmaya devam edeceği üzerine kuruluydu.

Eskinin ölemediği, yeni olanın ise henüz doğamadığı böylesi kriz dönemlerinde bazen çok ufak kıvılcımlar büyük yangınları beraberinde getirebilir. Aniden tüm dünyayı saran Covid-19 salgını halihazırda kriz içerisinde debelenen kapitalizmin bütün cerahatini ortaya döktü.

Bir anda milyonlar işsiz kaldı, kepenkler indi, hayat durdu. ABD’de sadece 5-11 Nisan arasında tam 5.2 milyon kişi işsiz kaldı ve salgından bu yana salgın kaynaklı işsizlik sayısı tam 22 milyona ulaştı![1] 30 dolarlık yiyecek kuponu ya da bedava yiyecek alabilmek için binlerce insan saatlerce uzun kuyruklarda bekleyecek kadar yoksullaşırken, bu durum hızlı bir biçimde derinleşiyor.

“Sosyal mesafe komünizmdir”

ABD Aşırı Sağa mı Teslim Oluyor?

Trump’ın başkan olduğu bir ülke için bu soruyu sormak abesle iştigal gibi görünebilir ancak aşırı sağcı bir başkanın seçim yoluyla iktidara gelmesi ile sokaklarda silahlı eylemler örgütleyen ve Konfederasyon bayrakları ve “seçimler çözmezse kurşunlar çözer” dövizleriyle eylem yapan bir sokak hareketinin varlığı başka şeyler. Faşist tehlike, Trump’ın varlığından elbette güç alsa da bir sokak hareketi olarak örgütlendiği sürece gerçek bir tehlike halini alır. Bu güruhu ne olduğundan büyük görmek ne de küçümsemek gerekir. 

ABD’nin birkaç eyaletinde eli silahlı faşistler, salgın dolayısıyla Cumhuriyetçilerin geleneksel olarak hatırı sayılır bir gücünün olduğu Michigan’da, valilik önünde toplanarak Demokrat Partili valinin ekonomik ve sosyal kısıtlama kararlarını protesto etti.  “İşimize dönmek istiyoruz”, “Sosyal mesafe komünizmdir”, “ABD’yi yeniden büyük yap” söylemleriyle, üstelik içlerinde bir grup silahlı faşist ile toplanan bu kalabalık uzun bir araç konvoyu ile yolları da kapatarak şehri bir süre kilitledi. Michigan’da gerçekleşen eylemin benzerleri California, Minnesota, Florida, Virginia, Kentucky ve Kuzey Carolina’da da örgütlendi.

Bu eylemi örgütleyenlerin Trump ile yakından ilişkili bir para ve siyasi ağa dahil olduğu, eyleme katılanların önemli bir kısmının da dükkan ya da iş sahibi olan insanlar olduğu hem videolarda hem röportajlarda açığa çıkıyor. Küçük burjuva öfkenin yöneldiği Michigan valisinin Demokrat Parti’nin, Trump’ın da zaman zaman hedef aldığı popüler bir isim olması ve (Sanders’in adaylıktan çekilmesinin ardından) Joe Biden kampanyasının bilinen isimlerinden olması, eylemlerin arkasında seçim motivasyonu olduğunu hissettiriyor. Yine de tek başına bu, silahlı eylemin cüretini her yönüyle anlatmaya yetmez. Trump bugün yaptığı açıklamada eylemcileri desteklediğini söyledi.  Şaşırtıcı değil.  Salgının ortaya çıktığı günden bu yana Çin’in bu virüsü laboratuvarda üretip dünyaya saldığını söyleyerek, Çin-ABD gerilimlerinin bir türevini üretti. Böylece bir dış düşman söylemiyle yine bildiği yoldan yürüdü. Oysa ABD şu an, kapitalizmin en büyük ülkesi olarak sağlık emekçilerine en temel koruyucu sağlık ekipmanlarını bile sunamıyor. Sağlık sistemi de fiilen çökük! Dahası dünyada da imajı hiç parlak değil. Almanya, Fransa, Kanada gibi müttefiklerinin satın aldığı maskelere el koyan ABD artık korsanlıkla ve dünyayı “Vahşi Batı”ya çevirmekle daha fazla suçlanıyor. Konuyu saptırmadığı takdirde sınıfsal gerilimlerin siyasete yansıması kaçınılmaz olacaktı.

ABD toplumu, toplumsal muhalefet dinamiklerinin canlı olduğu bir bileşime sahip ve Trump için başkanlık seçimi hiç de kolay bir süreç olmayacak. Bu nedenle bu tür faşist unsurların iplerini salıyor, ekonominin durmaması için Bolsanaro gibi ultra sağcıların ortaya koyduğuna benzer bir virüsü inkar tavrı sergiliyor. Ancak bu hamasetle işleri yürütemezsiniz. Virüsün varlığı kabul edilerek ABD kongresinden sermayeye destek yağıyor. Tüm siyaset hamasetten ibaret. Mesela dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos (Amazon CEO’su), Kongre’den geçen korona virüs paketine dahil olan vergi indirimi nedeniyle servetine 2.4 milyar dolar daha katacak. Bu vergi indiriminden faydalanabilecek şirketlerin % 80’i ABD’nin en büyük şirketleri.[2] Dünyanın en güvencesiz çalışma koşullarına sahip, yıllardır artmayan saatlik ücretlerle ve günlük işlerde çalışan milyonların ülkesinde ihtişamlı bir zenginliğin yanı başında lüks otellerin otoparkında yatmaları için evsizlere “sosyal mesafe” kutucukları çiziliyor ki virüs kapmasınlar. Çıldırtan bir saçmalık.

Yoksullar Ölüyor

Ölümlerin %70’e yaklaşan oranı yoksul siyahlar ve Latinlerden oluşuyor. Sanders’in “herkes için sağlık” kampanyası tam da salgının orta yerinde kampanyadan çekilmesiyle sonlanmışken; ortalık ABD siyasetinin en kirli isimlerinden biri olan Biden’a kaldı. Biden, egemenlerin can simidi olarak Sanders’ın kampanyasına karşı ciddi biçimde desteklendi ve hızlı şekilde Sanders’e fark attı. Yarışı çoktan bırakan Sanders etrafında başkanlık seçimlerine odaklanan sol ise seçim dışında bir yol aramadığından kitleler aşırı sağa daha da açık hale geliyor. Öte yandan Trump’ın 2020 seçimlerini kaybeceğine dair ciddi bir emare ortada yok. Bu eğilimler, ABD’de ciddi bir sınıf mücadelesinin ortaya çıkması durumunda farklı dinamikler ortaya çıkartabilir. Tarih, egemenlerin seçimleri kaybedip kazandığı bir denklemden ibaret değil. Aslolan kitlelerin değişimi.

Sınıfsal uçurumların ölüm-kalım düzeyinde gözle görünür hale geldiği bugünlerde toplumsal eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin daha yüksek sesle konuşulduğu bir döneme giriyoruz. Britney Spears’tan servetin dağıtılması ve genel grev çağrısı gelirken Lady Gaga’dan sınıfsal eşitsizliklere işaret eden bir “aynı gemide değiliz” söylemi yükseldi. Mızrak çuvala sığmıyor elbette! Bu tepki Hollywood ünlülerinden ibaret değil. Şu an sesi çıkmayan yoksulların öfkesi yeniden banliyölerden, iş yerlerinden de yükselecektir. Egemenlerin korkusu da bu. Finans basınının önde gelen mecralarından Bloomberg’in sayfalarında Covid-19 salgınının yoksulları hali vakti yerinde olanlara nazaran çok daha sert vurduğu belirtilerek, bunun sonuçlarından birinin toplumsal huzursuzluklar, hatta devrimler olacağı uyarısında bulunuyor.

Gelecek Kimin Olacak?

Daha önce de “yeni bir aşırılıklar çağı[3]” olarak nitelendirdiğimiz bir fırtınanın önünü açabilecek bir döneme giriyoruz. Yani artık eski haliyle düzen hüküm süremiyor ancak bu sadece ekonomik bir fatura anlamına gelmiyor. Siyasi fatura, içinde olduğumuz krizin müsebbibi olan siyasi aktörlere kesilecek. Yani siyasi tarihe yeni aktörlerin ortaya çıkma, aşırı sağ ve radikal solun yükselme ihtimalleri var. Sol, kapitalizmin yönetememe krizini kitlelere sınıfsal temelden anlatabilirse tarihsel bir ilerleme sağlayabiliriz. Bunun için kararlı aktörlere ihtiyaç var. Sınıf mücadelesinin bilinçli müdahale ile ekonomik alandan siyasi alana uzanan talepler etrafında birikimli bir ilerlemesi olmaksızın bunun kendiliğinden geleceğini düşünmek kaderci ve otomatik bir yaklaşım olur. Tarihte kaçınılmazlıklar, otomatik sonuçlar yoktur. Kitlelerin, kapitalist iktidarların elinde alenen sermaye yanlısı bir tercihle uçuruma itilmesi karşısında öfke duyması ve kendiliğinden çeşitli tepkiler verecek olması çok uzak bir geleceğin konusu değil. Ancak solun olmadığı durumda bu tepki aşırı sağın da önünü açabilir.

Önümüzdeki dönemde tüm dünyada sınıfsal uçurum derinleşip toplumsal çelişkiler keskinleşecek. Normale, ortalama siyasete, bizi bugüne taşıyan düzen içi aktörlere geçmişin faturası kesilecek; merkez ve ılımlı eğilimlere yer kalmayacak. Devrimciler devreye girmezse aşırı sağ eğilimler birbirlerinden aldıkları cesaretle büyüyebilir. Sınıf mücadelesi, cesaret ve umut ise daha bulaşıcıdır; çünkü faşizm korku ve umutsuzluğu, devrimciler ise umudu ve cesareti örgütler. Dünyanın umutlu geleceği egemenlerin en büyük korkusu.

Örgütlenelim ve korkularını gerçeğe çevirelim.

[1] https://www.rappler.com/business/258184-united-states-filing-unemployment-benefits-april-5-11-2020-coronavirus

[2] https://www.theguardian.com/us-news/2020/apr/16/first-thing-michigan-protesters-would-rather-lock-her-up-than-lock-down

[3] http://www.sosyalistgundem.com/pandemi-ve-yeni-bir-asiriliklar-cagi-derya-koca/

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı