Sosyalizm Kazanacak!
/ Devrimci Perspektif / Zonguldak Maden İşçilerinin Büyük Ankara Yürüyüşü (4-8 Ocak 1991)

Zonguldak Maden İşçilerinin Büyük Ankara Yürüyüşü (4-8 Ocak 1991)

on 6 Ocak 2016 - 16:31 Kategori: Devrimci Perspektif, Emekçiden, Gündem, Tarih

25 yıl boyunca mücadeleci çizgisini devam ettiren Yatağan işçilerinin önderi Erol Soğancı’nın kaleminden Zonguldak madencilerinin Büyük Ankara Yürüyüşü

zonguldak_3565

Başı kapalı, açık; Türk, Kürt, Laz, Çerkez binlerce işçi, “gemileri yaktık; geri dönüş yok!” sloganlarıyla Ankara’ya yürüyor. İşte sınıf mücadelesinin “birleştiriciliğine” iyi bir örnek. Yeni Çeltek direnişinde bir işçinin söylediği gibi “Maden ocağında bir taş işçilerin başına düştüğünde, Alevi mi Sünni mi diye bakmaz. Bu yüzden birlikte mücadele etmemiz gerekir” Evet, işte bugün Ortadoğu’da yaşanan mezhepsel, etnik savaşların, dinsel soykırımların, Selefi fanatizminin panzehiri: sınıf mücadelesi!

Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde çok farklı yeri olduğu kabul edilen Genel Maden-İş Sendikası’na bağlı maden işçilerinin 30 Kasım 1990’da başlayan, Bakanlar Kurulu kararı ile 25 Ocak 1991’de sona eren grevi ve bu süreçteki 4 Ocak’ta başlayıp 8 Ocak’ta sona eren “Zonguldak-Ankara Büyük Madenci Yürüyüşü”nün 25. yıldönümündeyiz.

12 Eylül 1980’le birlikte toplumsal mücadele güçlerinin topyekûn imha edildiği, emekçiler açısından sınıf mücadelesinin dibe vurduğu, sendikaların kapatıldığı ya da işlevsiz hale getirildiği, işçi sınıfının mücadele araçlarının ortadan kaldırıldığı bir dönem yaşandı.

Düşük ücretler nedeniyle içler acısı halde bulunan işçiler; genellikle asgari ücret alıyordu. Özellikle kamu işçilerinin durumu çok kötüydü. 1987’de işçilerin hoşnutsuzlukları giderek artmaktaydı. Bu durum sendikaları tedirgin etmeye başladı. Sendikalar işçilerin tepkisini azaltmak ve artan hoşnutsuzluğu gidermek, işçilerin “gazını” almak amacıyla “yemek boykotları” ile eylemlilik süreci başlamış olsa da etkili bir durum oluşmamıştır.

Yine 1989 yılı Toplu İş Sözleşmesi (TİS) döneminde işçilerin ekonomik koşullarının çok kötü olması nedeniyle Bahar Eylemleri olarak tarihe geçecek “yemek boykotu”, “viziteye çıkma”, “sakal bırakma”, “servis araçlarına binmeme”, dar çerçeveli “açlık grevi” Türkiye’nin tamamını kapsayan sarsıcı etkilere neden olmuştur. Yeni liberal politikaları Türkiye’de de uygulamaya girişen sermayenin ezerek sindirdiği işçi sınıfı tekrar harekete geçmiş ve sınıf hareketi tekrar uyanmaya başlamıştı.

1989 Bahar Eylemleri sonrasında kamu işçileri çok yüksek kazanımlar elde etmiştir. İşçi sınıfının uzun bir aradan sonra güven ve moral aldığı süreçtir. Bahar eylemleri sistem içerisinde kabul edilebilecek meşru eylemlerdi. Devlet, zor kullanarak bastıramadı.

Başka işyerlerinde oldu mu bilmiyorum ama Tes-İş Sendikası genel merkezinin şiddetle karşı çıktığı Yatağan termik santraldan Yatağan’a yaklaşık 5 km.lik “servis araçlarına binmeme” eylemi; yürüyüş ve mitinge dönüşerek kesintisiz 25 yıl sürecek Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde saygın yerini alacak “Yatağan Direnişi”nin habercisi olan 1000 işçinin katıldığı  24 Nisan 1989’da gerçekleşmişti. Sonrasında başta Tes-İş Sendikası Yatağan Şubesi yöneticileri olmak üzere polisin tespit edebildiği 600’e yakın arkadaşımızın ifadeleri Yatağan Termik Santralında kurulan karakolda alınmıştı.

1989 Bahar Eylemleri işçi sınıfı mücadelesine büyük bir ivme kazandırmış, işçilerin sendika konfederasyonu olarak sadece Türk-İş olmasına rağmen birçok sendika ve şubesinde deprem etkisi yaratarak birçok sendika ve şubesinde yönetimsel anlamda yapı değişikliğine neden olmuştur.

Dünyada esen yeni liberal politikaların Türkiye’deki uygulayıcısı Turgut Özal; devletin en tepesine çıkarak Cumhurbaşkanı olmuştur. Kamu açıkları gerekçe gösterilerek zarar ediyor denerek KİT (Kamu İktisadi Teşekkülü) tasfiyesi süreci başlatıldı. KİT’lerin yerli ve yabancı sermayeye peşkeş anlamına gelen özelleştirme politikası da başlamış oldu.

Genel Maden-İş Sendikasının 48 bin üyesini kapsayan Temmuz 1990 TİS döneminde -neoliberal politikaların uygulanması anlamına gelecek şekilde- verimli olmadıkları gerekçesiyle çok sayıda işçinin çalıştığı Zonguldak; Kilimli, İhsaniye, Çaydamar ve Dilaver Maden ocakları kapatıldı. İşçiler diğer ocaklara nakledilseler de başta işçiler ve sendika olmak üzere geçimleri kömüre bağlı Zonguldak halkı tehlikenin gelmekte olduğunu hissetti.

TİS görüşmeleri yasal süre içerisinde sonuçlanmadığı için Sendika Genel Başkanı Şemsi Denizer tarafından Genel Maden-İş Sendikasının TTK (Türkiye Taş Kömürü) ve MTA (Maden Teknik Arama) kurumlarında yaklaşık 49 bin üyeyi kapsayan işyerlerinde 30 Kasım tarihinde grev uygulamasına başlayacakları duyurusu yapıldı.

1989 Bahar Eylemleri’nin etkisi halen devam etmekteydi. Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin yükselmeye devam ettiği, sol rüzgarların esmeye başladığı bu ortamda; sendika yönetimi ve işçi önderlerinin kararlı davranışları ile grev başarılı şekilde sürüyor, kamuoyunun yoğun ilgi ve desteğini almaya devam ediyordu.

Sendika ve işçilerin talepleri ücret ve sosyal haklardan daha ziyade iş güvencesi, işyerlerinin kapatılmaması, işyerlerinin siyasi arpalık olmaktan çıkarılması, kapatılan kömür ocaklarının tekrar açılması, siyasi müdahalelerden uzaklaştırılarak verimin esas olduğu bir otonom yapıya tekrar geri dönülmesini içeriyordu.

Hiçbir gerçekliği olmayan atanmış memurlardan oluşan KAMU-SEN (Kamu İşveren Sendikası) ile yapılan TİS görüşmelerinden hiç bir sonuç alınamayacağı ortadaydı. Diğer TİS görüşmelerinde olduğu gibi bunda da büyük bir komedi oynanıyordu.

Maden işçilerinin grevini desteklemek amacıyla 14 Aralık 1990 tarihinde 2 saatlik iş bırakma eylemine 100 binden fazla işçi katılmıştı.

Devam etmekte olan grevden istediği sonucu alamayan Maden-İş Sendikası tüm işçilerle Ankara’ya gitmeye karar verdi. Sendika 1150 otobüsle Ankara’ya giderek taleplerini toplu olarak haykırmayı hedefliyordu. Tutulan otobüslerin Zonguldak’a gitmesi devlet tarafından engellendi.

Bu durum karşısında sendika, işçiler ve yakınları ile emek dostları çok büyük tepki gösterdi. Şemsi Denizer, 22 Aralık 1990 tarihinde, 4 Ocak 1991 tarihinde Ankara’ya yürüyüş yapılacağı duyurusunu yaptı. Türkiye kamuoyunda büyük ilgi ve heyecan uyandıran Ankara yürüyüş kararına Türk-İş yönetimince karşı çıkılmıştı. Bunun üzerine Şemsi Denizer, “Türkiye işçi sınıfı ve sendikaların önündeki en büyük engel Türk-İş yönetimi ve Şevket Yılmaz’dır” açıklaması yaparak radikal bir tepki gösterdi. İşçi sınıfının tüm kazanımlarını yok eden, sosyalist mücadeleyi topyekun silindir gibi ezen 12 Eylül darbecilerini destekleyen ve onların hükümetine bakan veren Türk -İş’e karşı yoğun tepki gösteren kamuoyunun bu açıklamaya desteği çok fazla oldu.

Türkiye işçi sınıfı  mücadele tarihinde önemli bir yer oluşturan “Zonguldak Ankara Büyük Madenci Yürüyüşü” Genel Maden İşçileri Sendikası örgütleyiciliğinde 4 Ocak 1991 tarihinde başladı. Bu yürüyüş maden işçilerinin yanı sıra işçilerin yakınları, Zonguldak halkının önemli bölümü ve sınıf mücadelesiyle yakından ilgili kurum ve kişilerin desteği ile başlayıp sürmüştür.

Politik mizah malzemesi haline gelmiş başbakan Yıldırım Akbulut ve o dönem işçiler tarafından “Çankaya’nın Şişmanı İşçilerin Düşmanı” sloganının muhatabı olan Cumhurbaşkanı Turgut Özal köşeye sıkışmış haldeydi.

Yürüyüş esnasında atılan “Ölmek Var Dönmek Yok”, “Gemileri Yaktık Geri Dönüş Yok”, “Yağmur Yağsa da Kıyamet Kopsa da Yürüyeceğiz” gibi sloganlar her ne kadar kararlılığı ifade etse de sendika ve öncü işçilerin sürece dair incelikle hazırlanmış bir planı ve hedefi yok gibiydi. Hareket yeterince örgütlü değildi. Önderlik hareketi yönlendirmekten uzaktı. Önderler, yürüyen kitle gibi kendilerini olayların akışına bırakmışlardı. “Ne olursa ne yaparız” öngörüsüne sahip değillerdi. En göze çarpan kararlı ve yürekli olduklarıydı. Yürüyüşün 4. günü bunun da çok işe yaramadığı görülecekti.

Sendika ile hükümet arasında görüşme denilebilecek bir ilişki oluştu. Bolu-Ankara ana yoluna az bir mesafe kala yürüyüşçülerin önü komando birlikleri ve polislerce kesildi. 200 işçi gözaltına alındı. 8 Ocak’ta Ankara’daki görüşmelerden kayda değer bir sonuç alamadan dönen Şemsi Denizer, yürüyüşün bittiğini ve geri dönüş kararı aldıklarını açıkladı. Böylece 4 gün süren “Büyük Ankara Madenci yürüyüşü” sona ermiş oldu.

25 Ocak 1991 tarihinde Bakanlar kurulu tarafından savaş ortamı bahanesiyle grev ertelendi. Bu arada başta Türk-Metal Sendikası olmak üzere bazı sendikalar hükümetle yaptıkları görüşmelerle anlaşma sağlayarak Zonguldak maden işçilerinin mücadelesine en büyük darbeyi vurmuş oldular. Bu gelişmeler Zonguldak maden işçilerinin grev ve büyük yürüyüşten kazanım elde etmesini engellenmiştir.

Madencilerin yürüyüş ve grevi 1991 Mart döneminde başlayan 600 bin kamu işçisini ilgilendiren TİS’in önemli kazanımlar sağladığını; diğer emekçilerin, kamu çalışanlarının haklarına olumlu etki yaptığını belirtmek zorundayız.

Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde çok ayrı yeri olan “Büyük Ankara Madenci Yürüyüşü”ne öncülük eden, katılan, katkı ve destek verenlere selam olsun!

Erol Soğancı

Tes-İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı (1987-2006)

bolsevik.org

 

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı