Home / Yazarlar / Mahalle İntiharı ama Nasıl? – GüneÅŸ Gümüş

Mahalle İntiharı ama Nasıl? – GüneÅŸ Gümüş

AKP’nin 16 yıllık yaÄŸma ve talan ekonomisinin yakıtı iyiden iyiye azaldığından yandaÅŸlar dışında herkes güçlü bir ekonomik krize doÄŸru yol aldığımız konusunda hemfikir. Bu kriz birkaç dönem sürecek bir negatif büyüme (resesyonla) süreci ile mi atlatılacak yoksa toparlanmanın uzun zaman alacağı sosyal sonuçları çok daha ağır olacak bir baÅŸka kriz (buhran) mi bizi bekliyor? 

Her hâlükârda sol siyasetin bu sürece dair bir hazırlık yapması gerektiği şart. Eğer umutsuz vaka değilsek fikirler dışında sahici icraatları da ortaya koymamız gerekiyor. Ortaya koyduğumuz önerileri de enine boyuna tartışmak ve mantıksal sonuçlarına ulaştırmak zorundayız. Yani enerjik ve kararlı adımlar atmak için öncelikle net olmalıyız.

Yaklaşan kriz vesilesiyle yeniden konumlanma ihtiyacına dair Foti Benlisoy bir yazı kaleme almış. ( https://baslangicdergi.org/sol-mahalle-intiharina-cesaret-edecek-mi/  )
Yazının ana vurgusunu “istibdat cenderesini mümkün kılan ‘mahalleler’ arası kutuplaÅŸmadan” kopararak (mahalle intiharı) “siyaseti sınıfsal-sosyal zeminlere geri taşımak” olarak ifade edebiliriz. 

Her ‘mahalleden’ kadın ve erkek emekçilere seslenmek” gerekliliÄŸi konusunda Foti Benlisoy ile hemfikiriz. Sınıf siyasetinin Türkiye’de (ve aslında dünyada da) solun toparlanması için yegane çıkış noktası olduÄŸunu öteden beri söylüyoruz. Bu, bir tespit olarak muazzam önemde, ama iş burada bitmiyor. 
Benlisoy’un kullandığı tabirle mahalle intiharı, ama nasıl? Hangi aktörlerle, hangi mekanizmalarla, hangi iliÅŸkilerle? Neticede meselenin kaynağı ve sonunda yeniden varacağı yer ideolojik dönüşümdür. Bunun farkında olmak gerekir. Sınıf vurgusunu devrimci pratikle birleÅŸtirmek, bir yere kadar teknik bir konu. İşin bu kısmı insan kaynağı, politik aygıt(lar), doÄŸru araçlar ve devrimci motivasyonla ilgili. Ama bir de meselenin politik ve ideolojik kısımları var. Fikir vermesi açısında ana baÅŸlığı ÅŸu ÅŸekilde ortaya koyabiliriz: Sınıf çalışmasıyla kültürel çalışmalar (sınıf çatışması & kültürel çatışma) arasındaki derin ideolojik ayrışmada Türkiye’deki sol aktörler nerede duruyor? Mahalle intiharı derken aslında çok kapsamlı bir dönüşümden bahsediyoruz. F.Benlisoy yazısında bu dönüşümün içeriÄŸi ve mekanizmaları konularına girmiyor. 
Konuyu biraz daha açmak için öncelikle “mahalle siyasetini”- “mahalleler arası kutuplaÅŸmayı” açmamız lazım. Türkiye siyasetini 1990’lardan itibaren domine etmeye baÅŸlayan söz konusu sınıflar üstü kutuplaÅŸma; kimlik, kültür, yaÅŸam biçimi kutuplaÅŸmasıdır. Mahalle siyaseti de kimlik-kültür siyasetidir. Sol açısından da bu, “kültürel solculuk”tur. 
Kültürel solculuÄŸun bir kaynağı laik cepheciliktir. İslamcılığın yükseliÅŸe geçmesiyle sol ve sosyalistlerin önemli bir bölümü laikliÄŸin (ve cumhuriyetin) korunması meselesini baÅŸ mesele olarak görmüş ve sınıflar üstü bir politika olarak laik cephecilik güç kazanmıştır. Kültürel solculuÄŸun (mahallenin) diÄŸer bir kaynağı Kürt kimliÄŸi ile alâkalıdır. Farklı sınıfların bir bileÅŸimi olan Kürt ulusal hareketi, TÜSİAD, AB, ABD ile müttefikliÄŸe varan iliÅŸkiler kurmuÅŸ; burjuva devlet ve AKP ile müzakereler yürütmüş, bir yandan da solun bir kısmını siyasal yörüngesine çekerek bir çeÅŸit halk cephesi olarak demokrasi bloÄŸu oluÅŸturmuÅŸtur. Açık ya da zımnen sınıf mücadelesini gündem dışı gören solun büyük kısmı, (giderek artan oranda) demokrasi mücadelesi baÄŸlamında HDP’ye yanaÅŸtıkça Türk ve Kürt mahalleleri arasında sıkışmıştır. Hatta daha net ifade edersek radikal demokrasinin kimlikler-kültürler politikasına baÄŸlanarak HDP içerisinde erimiÅŸtir. Kültürel solculuÄŸun daha baÅŸka türleri de elbette var. Politik yaÅŸamı kimlikler mücadelesi olarak örgütledikleri ölçüde Alevi, LGBTİ ve feminist sol da kendi dar mahallesinde hapsolmaktan kurtulamadı. 
Sosyalist olmanın hakkını vereceksek ezilenlerin hakları her daim savunulmalıdır. Ama sol siyasetin kültür-kimlik üzerine kurulması bambaÅŸka bir ÅŸeydir. Kimlik-kültür solculuÄŸu dönüştürücü olma potansiyelini nadiren gösterebildi. Hatta bu tarz siyasetin diÄŸer mahalledeki emekçilere seslenme derdi var mı ondan da emin deÄŸiliz. ÇoÄŸu durumda karşı kimliÄŸin katılaÅŸmasına yol açtığı için sağın bu politikalardan kârlı çıktığını söyleyebiliriz. RTE durumun farkında olduÄŸundan  kimlik çatışmalarını körüklemekten bir an olsun geri durmadı. Trump’ın da benzer taktiÄŸi ABD’de uyguluyor olması bizleri ÅŸaşırtmıyor. 
DiÄŸer taraftan sol hiçbir gelecek vaat etmese de kendi mahallesinde siyaset yapmanın konforundan ayrılmak istemedi. Kimlik siyasetinin “bizler ve onlar” çizgisi etrafında kendi mahallesini taraflaÅŸtırması ve oradan yürümesi dünyanın en kolay iÅŸi. Gelgelelim sol bu kolaycılığa battıkça aslî misyonunu kaybetti. Neticede iddiasını kaybetti, heyecanını, kadrolarını, entelektüel üstünlüğünü kaybetti…
Evet, mahalle intiharı, sınıf siyasetiyle olur. Diğer taraftan bu söylemin altını iyi doldurmak gerekir. Siyasi ve ideolojik netlik olmadan intihar bile edemeyiz. O yüzden sınıf ve kültürel çalışmalar konusuna kafa yormak gerekir.
Mahalle siyasetinden çıkışın siyasi karşılığı ise sosyalistlerin HDP’nin solunda, emekçileri ayrıştıran deÄŸil birleÅŸtiren, sınıf merkezli, enternasyonalist bir dinamiÄŸi birlikte inÅŸa etmesidir. Emekçi mahallelerinde, iÅŸ yerlerinde, sendikalarda, üniversitelerde ve metropol merkezilerinde bunun için uygun araçlar ve ittifaklar geliÅŸtirmek gerekir…  
Etiketlendi: