Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / ABD Başkanlık Seçimlerinde Sanders Rüzgarı – Emre Güntekin

ABD Başkanlık Seçimlerinde Sanders Rüzgarı – Emre Güntekin

on 27 Şubat 2020 - 10:55 Kategori: Dünyadan, Emre Güntekin

ABD’de Kasım 2020’de yapılacak başkanlık seçimi için Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti’de aday belirleme yarışı sürüyor. Cumhuriyetçi Parti’de beklenildiği üzere sürpriz yok. Donald Trump’ın aday olması kesin görünüyor.

Asıl merak konusu Demokrat Parti’de adayın kim olacağı. 3 Şubat’ta büyük tartışmalarla noktalanan Iowa, 11 Şubat New Hampshire ve 22 Şubat Nevada önseçimleri sonucunda oluşan tabloda Demokratik Sosyalistlerin başkan adayı Barnie Sanders’ın en yakın rakibi Pete Buttigieg’in önüne geçtiği görülüyor. Üç seçim sonucunda Sanders 45, Buttigieg 25, Joe Biden 15, Elizabeth Warren 8, Amy Kloubuchar 7 delegeyi kazanmış durumda. Şimdi ise gözler 3 Mart’ta gerçekleştirilecek olan ve 14 eyalette önseçimin gerçekleştirileceği “Süper Salı”da. Buradan çıkacak sonuç Demokratların başkan adayını belirlemelerinde büyük öneme sahip olacak.

Önseçimler başlamadan önce Demokrat Parti’de yarışın Sanders ile Obama döneminin başkan yardımcısı olan Joe Biden arasında geçmesi bekleniyordu. Ancak eski bir savaş gazisi ve aynı zamanda eşcinsel bir kimliğe sahip olan South Bend Belediye Başkanı Pete Buttigieg yarışı kafa kafaya götürüyorlar.

ABD egemen sınıfları arasında daha şimdiden Sanders rüzgarının yarattığı rahatsızlık kendisini gösteriyor. Sanders’ın kazanabileceği ihtimalinin güçlenmesi durumunda parti içerisinde etkili olan Barack Obama, John Kerry ve Hillary Clinton gibi isimlerin sürece müdahil olabileceği iddiaları geçtiğimiz aylarda sıkça gündeme getirilmişti. Öte yandan son günlerde Clinton’ın Michael Bloomberg’in aday olmayı başarması halinde başkan yardımcısı olarak ön plana çıkarılabileceği belirtiliyor. Öte yandan son günlerde Washinton Post gibi Demokratlara yakın medya organlarında Rusya’nın başkanlık seçimlerinde Sanders’ın seçilmesi doğrultusunda müdahalede bulunabileceği iddiaları köpürtülüyor. Seçimlere kadar bu tarz iddiaların ve kara propaganda tekniklerinin sıkça gündeme getirilmesi muhtemel.

“Establishment” yani Demokrat Parti içerisindeki nizamın sahiplerinin ön seçim öncesinde büyük beklentilere sahip olduğu Joe Biden’ın daha ilk üç önseçimde teklemesi ve başarısız performansı egemen sınıfları yeni bir alternatif arayışına itmiş görünüyor. Liberal çevrelerde kadın kimliği ve sol kesimlere de hitap edebilmesi nedeniyle Elizabeth Warren ismi sık sık zikredilse de şansı düşük görünüyor. Şu an itibariyle ana beklenti seçim sürecine son anda giriş yapan ve büyük bir maddi güç yığan Michael Bloomberg’in önplana çıkması. Bloomberg’in özellikle 3 Mart gerçekleşecek “Süper Salı”da büyük bir çıkış yapmayı hedeflediği belirtiliyor. Başkanlık kampanyası için 400 milyon dolarlık bir kaynak ayıran ve yoğun bir reklam kampanyasına girişen Bloomberg üç ay içerisinde popülerlik sıralamasındaki yerini % 4’ten % 19’luk bir oranla ikinci sıraya taşıdı.

ABD’li egemenler de tehlikenin fazlasıyla farkında. Özellikle gençlik içerisinde kapitalizme dair inancın giderek zayıfladığını, derin sınıfsal uçurumların, neoliberal saldırılarla budanan hakların emekçi sınıflarda derin bir huzursuzluk yarattığını görüyorlar. 4 Şubat’ta Newsweek’te yayınlanan bir yorumda buna vurgu yapılıyor: “Young People Aren’t Crazy. Capitalism Is in Trouble, and It’s Up to Us to Save It” (Gençler çılgın değil. Kapitalizmin başı dertte, ve onu kurtarmak bize bağlı.) Makalenin yer verdiği bir araştırmaya göre yaşları 18-29 aralığında olan gençlerin % 51’i sosyalizme daha olumlu bakıyor. Makalenin yazarı nedenini ise şöyle vurguluyor:

“Bu Mayıs ayında kolejden mezun olduğunuzu ve 100.000 $ öğrenim kredisi borcunuz olduğunu hayal edin. Borç içinde birisiyle çıkıyorsunuz, ve belki evlenmeyi düşünüyorsunuz, fakat yeni bir evin maliyeti yüzbinlerce dolar tutuyor, ve okuldan sonraki ilk işinizden yılda 50.000 $ kazanıyorsunuz. Amerikan rüyasını unutun. Bu durum Barnie Sanders ve Elizabeth Warren’ın ekonomik reçetesinin yankı uyandırmasına neden olan yeni bir kabustur.”

Sanders’ın yükselişinin gerisinde böyle bir maddi zemin yatıyor. Emekçi sınıflar ve gençlik kendilerini yoğun bir sömürü girdabına iten, her gün haklarını budamaya çalışan kapitalistlerden ve onlardan beslenen yozlaşmış politikacılardan bıktıklarını her fırsatta gösteriyorlar. Zenginlerden daha fazla vergi alacağını söyleyen, herkese sağlık sigortası ve ücretsiz sağlık hizmeti sözü veren, saatlik ücretleri 15 $’a yükselteceğini dile getiren bir adayın ön plana çıkması çok doğal. Sanders bugüne kadar bu çıkışlarıyla sol bir rüzgar estirse de, yeri geldiğinde egemen sınıflara sandıkları kadar radikal olmadığını kanıtlama çabasına girişerek sınırlarını hatırlatıyor.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı