Sosyalizm Kazanacak!
/ Gündem / 44. Yılında Maraş Katliamı: Neden Yaşandı?- Zehra Türkoğlu

44. Yılında Maraş Katliamı: Neden Yaşandı?- Zehra Türkoğlu

on 19 Aralık 2022 - 08:29 Kategori: Gündem

Maraş katliamı, 44 yıl önce 19-26 Aralık 1978 tarihinde devletin faşist çetelerini kullanarak Alevilerin yaşadığı bölgelere yönelik saldırılar ve katliamlar yaptığı bir olaydır. Alevilere ait 600 evin yakıldığı, 300 iş yerinin saldırıya uğrayarak tahrip edildiği bu katliamda faşist terör 7 gün boyunca sürmüştür ve en az 150 kişinin katledildiği bilinmektedir.

1978’in son altı ayında özellikle Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Malatya, Sivas, Erzincan ve Elazığ gibi şehirlerde tertiplenen bombalı ve silahlı saldırılar, Maraş’ta yaşanacak katliamın hazırlayıcısı, hatta provası niteliğindedir.

1970’lerle beraber yoksul emekçiler kent varoşlarında devrimci fikirlerle tanışmış, sınıf mücadelesi içinde büyük bir uyanış yaşamaktaydı. Düzenle derin çelişkileri olan Aleviler, devrimci fikirlere doğal olarak dört kolla sarılmıştı. “Komünizm tehlikesi”ne karşı palazlandırılan faşist çetelerin hedefinde olan Alevi halkının özsavunmasını devrimciler örgütlemiş ve böylece Alevi mahalleleri doğrudan devrimci fikir ve eylemle iç içe geçmişti. Ancak devrimci mücadelenin geniş halk kitlelerine mal olmasına; köylere, kasabalara, kent varoşlarına, gençliğe, ezilenlere, işçi sınıfına ulaşmasına rağmen iktidar sorununu nihayete erdirecek bir devrimci öncü yoktu. Diğer taraftan ise, egemen sınıf uluslararası düzeyde örgütlü olarak Türkiye’deki devrimci mücadelenin ezilmesi için çoktan düğmeye basmış; CIA eliyle Ülkü Ocakları’nda faşist çeteler eğitilerek katliam ve provokasyonlarla saldırılara geçilmişti.

 Özellikle 1977 ve 1978’de yoğunlaşan artan bombalı ve silahlı saldırılar, 12 Eylül 1980 darbesine giden yolun taşlarını oluşturur. İşte Maraş katliamı, bu büyük uluslararası karşı devrim planının bir parçası olarak uygulanmıştı. Devrimci öğrenciler, aydınlar, öncü işçiler, Aleviler faşist terörün hedefi haline geldi.

Maraş katliamına ilişkin hatırı sayılır bilgi ve belge Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül dava dosyasında yer alıyor. Belgeye göre, MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporunda ise katliamın ülkücülerin iki üç hafta önce MHP Maraş il örgütünde il yöneticileri ve ÜGD mensuplarının bir toplantıda planlandığı belirtiliyor.  

Katliam nasıl gelişti?

Katliamda başta Yörükselim olmak üzere Alevilerin yaşadı­ğı Serintepe, Mağarah ve Yenimahalle semtlerinde evlere saldırılmıştır. Uzun menzilli silahlarla taranan evler, bombalanmış ve yakılmıştır. Çocuk, bebek, kadın, erkek demeden Aleviler canavarca öldürülmüştür.

  • 19 Aralık 1978 günü Maraş’ta Çiçek sinemasındaki dönemin nadir milliyetçi filmlerinden olan ve Sovyetlerdeki ‘komünist zulmü’ anlatan “Güneş Ne Zaman Doğacak?” film gösterimi esnasında, faşistlerses bombası patlatmıştır (16 Ocak 1979’da ülkücü Ökkeş Kenger, ifadesinde bombayı hazırladığını ve patlattığını söylemiştir) ve yine Ülkücü faşistler tarafından bu bombaları patlatanların komünistler/Aleviler olduğu söylenerek provokasyonun fitili yakılmıştır. Patlamanın ardından kalabalık Ülkücü grubu şehir merkezlerine yürüyüp PTT binalarını, CHP il binalarını ve TÖB-DER binalarını taşlamıştır. Şehir merkezine geldiklerinde “Komünistler, Al­lahsız Aleviler şehir suyuna zehir kattılar” söylemleriyle Alevileri açıkça hedef göstermişlerdir ve ertesi gün (20 Aralık 1978) Alevilerin oturduğu bir kahvehane bombalanmıştır.
  • 21 Aralık 1978’de TÖB-DER’e üye olan Alevi iki öğretmen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu ülkücüler tarafından üzerlerine ateş açılarak katledilmiştir.
  • 22 Aralık 1978 günü ise katledilen iki öğretmenin cenazesi, faşistler tarafından -camilerden ve belediye binalarından Alevileri hedef göstererek anons yapmak suretiyle on binlerce kişi toplayarak- saldırıya uğramıştır. Saldırılar esnasında faşist çeteler “Müslüman Türkiye, kahrolsun komünistler”, “Komünistlerin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz!” sloganları atarak cenazeyi taşıyan kalabalığa ellerindeki taş, sopa ve silahlarla saldırmışlardır ve 3 kişi katletmişlerdir.
  • 22 Aralık gecesi Ülkücüler, Sünni mahallelerinde “Solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını” anlatarak kaynağı derin devlet olan silahları dağıtarak halkları birbirine kırdırmanın planını devreye sokmuştur. 23 Aralık sabahı ise kentteki bütün polisler görev dışı bırakılmıştır.
  • 24 Aralık’ta, Ülkücü faşistlerin çevre köy ve ilçelerden getirdiği silahlı grupların takviyesiyle büyük bir katliam başlamıştır. “Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, Sütçü İmam aşkına vurun”, “Bugün cihat günüdür, bir Alevi öldüren cennete gider”, “Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim” diye bağırarak saldırıya geçen faşistler Türkiye tarihinin en kanlı Alevi katliamını gerçekleştirmiştir. Maraş Katliamı davasının bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger yıllar sonra katliama ilişkin “Kahramanmaraş’ta Alevi-Sünni çatışması olmamıştır. Aleviler kimseyle çatışmamış, katledilmişlerdir” demiştir. Ayrıca Ökkeş Kenger -sonradan soyadını değiştirerek Şendiler olmuştur- davadan be­raat ederek daha sonra 1991 yılında MHP’den mil­letvekili olmuştur.

Dönemin başbakanı Ecevit ise bu olaylar üzerine, sanki hem devlet içinde köklü bir teşkilatlanmayla hem de sokaktaki kontrgerillalarla faşist terör estirip, sıkıyönetim ve askeri rejim isteğini gerçekleştirmeye çalışan bir grup yokmuşçasına sıkıyönetim ilan etmiştir ve zaten en başından beri bu katliam ortamını oluşturan çetelerin ve sürekli darbe çağrısı yapan Türkeş’in istediğini altın tabakta sunmuştur. İstanbul, Ankara, Maraş, Adana, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Antep, Kars, Malatya, Sivas ve Urfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir.

Aynı dönemde Amasya’da da bu kanlı provokasyon denenmişti. ABD Büyükelçiliği İkinci Kâtibi Robert Alexander Peck Alevi ve Sünni halkın birlikte yaşadığı kentlerde dolaşmış, bizzat sahada provokasyon için gerekli hazırlıkları yapmıştır. CIA, MİT ve derin devletin kol kola hazırladığı bu katliam Maraş’ta başarıya ulaşsa da Amasya’da püskürtülmüştür. “Aleviler camileri bombaladı” “komünistler suları zehirledi” gibi çok tehlikeli söylemlerle devreye sokulmaya çalışılan provokasyonun püskürtülmesinin baş aktörü ise “Alevi Sünni bir olsun faşistler kahrolsun” diyerek örgütlenen Yeni Çeltek madencilerinin etrafında kenetlenmiş olan bölge halkıdır. Bölge halkı, devrimci işçilerin örgütlenme becerisinin öncülüğünde gece gündüz nöbet tutmuş ve katliamı engellemiştir.

Ne yazık ki Mayıs 1980’de de katliamcı provokasyonlar Çorum’da 57 Alevi’nin katledilmesiyle devam etti. Yeni Çeltek işçilerinin deneyimi, işçi sınıfının doğrudan eyleminin etkisini kanıtlamıştı. Bu başarının ülke genelinde sağlanabilmesi de yine aynı şekilde işçi sınıfını merkezi biçimde birleştirecek devrimci bir örgütün noksanlığı ile açıklanmalıdır.

Katliamdan Geriye Kalan

12 Eylül rejimi uluslararası neoliberal projeyi devreye sokarken işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıtmak, devrim tehlikesini bertaraf etmek zorundaydı. Türkiye’de düzenin bekası sağlanmıştı. Uzun vadede de ezilenlerin öfkesini, düzene değil de diğer mezhep ve etnik kimliklere yönlendirmek için politikalara girişilecekti. Zorla dinselleştirme devreye sokularak sosyalist devrimci fikirlere karşı savaş açmak için tüm Ortadoğu’da “ılımlı İslamcılar” desteklenecekti.  Zorla İmam Hatipleştirme, zorunlu din dersleri, Alevi köy ve mahallelerine cami yapımı, asimilasyoncu politikalar sistematik biçimde devreye kondu. AKP hükümeti de darbenin icraatlarını tam gaz uygulamaya devam etmektedir.

Alevi halkının eşitlik mücadelesi, AKP tarafından bugün seçim için bir malzemeye dönüştürülmeye çalışılsa da düzenle derin çelişki içinde olan Alevileri “satın almak” AKP için asla mümkün değildir. Diğer yandan Alevi halkının gerçek ve tek dostları da bu düzene karşı uzlaşmaz savaş içinde olan devrimcilerdir. Düzenin kandan ve ayrımcılıktan beslenen anlayışını yıkmak ancak emekçilerin tıpkı Yeni Çeltek’te olduğu gibi birleşmesinden geçmektedir. Bunun adı, sınıf mücadelesidir. Ezenlere, sömürenlere karşı emekçiler ve ezilen halklar sınıf mücadelesi bayrağı altında birleştiğinde kardeşlik mümkün olacak; Çorum’un, Maraş’ın, Sivas’ın hesabı da bu şekilde sorulacaktır.

Maraş’ın hesabı sorulacak!

İzleme önerisi: Yeni Çeltek Belgeseli:

https://www.youtube.com/watch?v=TqbhfID3IFQ&ab_channel=Spartak%C3%BCsK%C3%BClt%C3%BCrSanat

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı