Kapitalizm sadece savaşlar, baskılar, katliamlar ve zorluklar sunar!
Kapitalist barbarlıkla savaşmak için enternasyonalist güçleri birleştirelim!
Uçuruma doğru giden yarışı durdurmak için savaşa ve savaş ekonomisine karşı örgütlenelim!
24-25 Haziran tarihlerinde Buenos Aires’te düzenlenen uluslararası toplantıda bir araya gelen ve bu çaÄŸrıyı imzalayanlar olarak, toplantımızın sonuçlarını dünya işçilerine ve gençliÄŸine ilan ediyoruz.
Ukrayna’daki savaşın üzerinden iki yıl geçti ancak bu emperyalist savaÅŸta birbirleriyle karşı karşıya gelen iki gerici blok arasındaki çatışma hala çözülmekten uzak. Hem Rusya’daki Putin hem de Ukrayna’daki Zelenski’nin NATO kuklası rejimi, sosyal ve ulusal egemenlikteki kapitalist çıkarları yansıtıyor.
SavaÅŸta en az 110 bin kiÅŸi öldü ve yarım milyondan fazla kiÅŸi yaralandı. Ancak çatışmalar durgun bir ÅŸekilde devam ediyor. Ve Batılı güçlerin askeri donanımlarını Rusya’daki hedeflere saldırmak için kullanma izni, Putin’in Avrupa hedeflerine nükleer silahlarla karşılık verilebileceÄŸi yönündeki cevabıyla karşılandı.
Macron ve diÄŸer Avrupa liderleri, Ukrayna cephesinin giderek daha olası görünen çöküşünü önlemek için kendi birliklerini savaÅŸa gönderme fikrini öne sürüyorlar. Biden, Putin, Macron, Scholz ve Zelenski, biz insanlığı III. Dünya Savaşı’na yaklaÅŸtıran bir dinamiÄŸe sürüklüyor.
Sözde demokratlar ve solcular tarafından desteklenen milyonlarca dolarlık NATO yatırımları, iddia edildiÄŸi gibi Ukrayna’da özgürlük, bağımsızlık ve özerkliÄŸi güçlendirmedi; Ukrayna’nın ABD ve Avrupa’ya ekonomik, politik ve askeri bağımlılığını güçlendirdi. Bu durum, Ukrayna’yı savaÅŸ yoluyla da baÅŸarısız bir devlete dönüştüren Rusya yanlısı ve NATO yanlısı Ukraynalı oligarklar arasındaki sert çatışmanın nihai sonucudur. “Ukrayna Barış ve Yeniden İnÅŸa Zirvesi”nin gerçek içeriÄŸi, yeniden inÅŸanın kârlarını (ki hala çok uzaktalar) takip etmekten ziyade, Avrupa ülkelerini savaÅŸa doÄŸrudan baÄŸlılıklarını mümkün olduÄŸunca güçlendirmeye zorlamaktı.
Sınırın her iki yakasındaki baskıcı rejimler, bu çılgın savaşı protesto etmeye cesaret edenleri ve işçi sınıfının yaÅŸam ve çalışma koÅŸullarını savunmak için örgütlenenleri bastırmak için ÅŸovenizmi ve militarizasyonu kullanıyor. Lenin’in devrimci yenilgicilik tezi, her iki tarafın gerici amaçlarına karşı muhalefeti ifade eden tek pozisyondur. Zelenski-NATO ve Putin’in iktidar grubunun ellerinde gerçekleÅŸen barış, iki halka daha fazla boyun eÄŸdirme ve dayatma pahasına gerçekleÅŸen bir barış olacaktır. Ukraynalı ve Rus işçiler, yalnızca savaşın devamına karşı isyan ederek ve bu hükümetlere karşı ayaklanarak kapitalist baskıdan kurtularak özgürlüklerini ve gerçek barışı kazanabileceklerdir.
Filistin Soykırımı ve Bölgesel Savaş Eğilimi
İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Gazze Åžeridi’nde gerçekleÅŸtirdiÄŸi korkunç etnik temizlik sürecinin tarihte çok az örneÄŸi vardır. Benzer örnekleri görmek için ikiyüzlü emperyalist “uluslararası toplumun” sivil halka karşı savaÅŸ suçu olarak tanımladığı her ÅŸeyin yapıldığı Ruanda’ya veya Balkanlar’a geri dönmek gerekir.
Dünyanın dört bir yanında giderek büyüyen kitlelere raÄŸmen ABD ve Batı Avrupa desteÄŸini arkasına alan Netanyahu Gazze’yi 75 bin bombayla ve mermiyle hedef alan bombardımanla ÅŸehirleri, okulları, hastaneleri, camileri, üniversiteleri yok etti ve 40 bin Filistinliyi soykırıma uÄŸrattı. Biden’ın bahsettiÄŸi her sözde sınırlama; örneÄŸin Refah’ın iÅŸgalinin İsrail’e yardımı kesmek anlamına geldiÄŸini söylemesinin yalan olduÄŸu ortaya çıktı. Büyük Refah ÅŸehri de yok edildi ve Batı’nın yardımı İsrail’i ayakta tutmaya devam ediyor. BM oyları veya Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da durumu deÄŸiÅŸtirmedi.
Ancak operasyon, kendi uygulayıcıları tarafından bir başarı olarak görülmüyor. Filistin direnişinin son sekiz aydır elinde tuttuğu rehineler kurtarılamadı ve her şeyden önemlisi, yaygın yıkıma rağmen bu direnişin operasyonel kapasitesi kırılamadı. Filistin mücadelesinin enkaz altında; en temel insani yardım, yakıt ve enerji tedariklerini engelleyen askeri kuşatma koşulları altında dahi devam etmesi, muazzam onuru ve kahramanlığıyla Filistin mücadelesinin dünyaya önemli bir mesajı oldu.
İsrail’in Gazze’deki soykırımı İran, Lübnan, Suriye ve Yemen’deki operasyonlar da dahil olmak üzere bölgesel bir çatışmaya dönüştürme eÄŸilimi, ABD emperyalizminin, Abraham AnlaÅŸmalarında baÅŸka ÅŸekillerde de gündeme getirdiÄŸi gibi, tüm bölgedeki güç iliÅŸkilerini yeniden düzenleme hedefleriyle ancak kısmen uyumludur. KuÅŸkusuz, İsrail ile İran arasında yaÅŸanan karşılıklı füze saldırıları, ne kadar sınırlı veya düşük yoÄŸunluklu olursa olsun, durumun daha geniÅŸ bir savaşın patlak vermesine ne kadar yakın olduÄŸunu göstermektedir. ABD ve Avrupa güçleri ayrıca, İran’la yaÅŸanan füze gerilimlerinde veya Husilerle yaÅŸanan çatışmalarda İsrail’in yardımcıları olarak iÅŸlev görmektedir. ABD emperyalizminin böyle bir savaşın sonucundan korktuÄŸu için koyduÄŸu sınırlar nedeniyle, ÅŸimdilik açık bir savaşın patlak vermesi ihtimali sınırlandırılmış görünüyor. Durum, OrtadoÄŸu’daki burjuva siyasi rejimlerin çoÄŸunun açık iÅŸbirlikçi tutumuna raÄŸmen, Filistin davasının kitleler tarafından benimsenmiÅŸ olmasıdır. Bölgeye yayılmış bir çatışma, bölgedeki aynı Batılı müttefikleri istikrarsızlaÅŸtırabilir.
Demokratik, çok taraflı, anti-emperyalist bir kapitalist kamplaşma yoktur.
ABD’nin hamlelerini ve son G7 toplantısını karakterize eden bir diÄŸer nokta ise Çin ile çatışma hazırlıkları yapılmasıdır. Bu amaçla, Tayvan’ın savunması güçlendirilmekte ve Çin’e karşı olası bir deniz harekatı ve askeri harekât üssü olarak hareket etmesi için silahlandırılmakta. Böylece Tayvan’ın müttefik ülkelerle birlikte, özellikle de hızlandırılmış yeniden silahlanma planıyla donatılan Japonya ile birlikte bir deniz kuÅŸatması oluÅŸturulmasının hazırlıkları yapılmaktadır.
Bu üç ülke; İsrail, Ukrayna ve Tayvan, “Soykırımcı Joe” Biden tarafından, ABD’nin merkezde olduÄŸu hasta uluslararası iliÅŸkiler sisteminin klasik yalanı olarak ortaya koyduÄŸu “özgürlük ve demokrasiyi garanti altına almak” için gerekli gördüğü uluslararası yeniden yapılanmanın merkez noktaları olarak tanımlanmıştır. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin egemenliÄŸi gerilemektedir. Sanayilerinden geriye kalanı korumak ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapmak” için giderek daha yüksek korumacı engeller koymaya zorlandılar. Dolar, altının göreceli deÄŸer kazanması durumunda da kendini gösterdiÄŸi üzere, dünyanın ortak para birimi olarak gücünü kaybediyor. ABD borç tahvilleri deÄŸer kaybediyor. Dünya gayrisafi hasılasındaki payları da düştü. Irak, Afganistan ve Suriye gibi uzun süreli müdahale noktalarında siyasi-askeri gerilemeler yaÅŸadı. Ancak buna raÄŸmen, hala dünyanın en büyük kapitalist gücü olmaya devam ediyorlar ve baskın güç konumlarından da barışçıl bir ÅŸekilde vazgeçmeye niyetli deÄŸiller.
Büyüyen savaÅŸlar, bir dünya savaşına doÄŸru gidiÅŸin iÅŸaretidir. Bir asır sonra, tarih hala, emperyalist sistemi büyüyen bir felaket, savaÅŸ ve devrim durumu getiren bir ÅŸey olarak gören devrimci Lenin’i haklı çıkarıyor, ulusal gerginlikleri aÅŸacak barışçıl bir emperyalist küreselleÅŸmeyi hayal eden reformist Kautski’yi deÄŸil. Büyük kapitalist güçler kapitalist krizden, aşırı üretimden ve kâr oranlarının düşmesinden askeri yaÄŸma ve talanla çıkış yolu bulmaya çalışıyorlar. Askeri harcamalar dünya rekoru seviyesinde. Ancak dünya hala birçok krize gebe ve dünya güçleri arasındaki dengeler deÄŸiÅŸmeye açık.
Anketlerde Beyaz Saray’a geri dönme konusunda favori olan Trump, Putin ile bir anlaÅŸma yaparak Ukrayna’yı nüfuz alanlarına bölmekten ve Çin ile çatışmaya odaklanmaktan yana. Aynı ÅŸey, Avrupa Parlamentosu’nda büyüyen ve geleneksel partiler tarafından koruyucu politikaların ötesindeki konularda da hükümet anlaÅŸmalarına dahil edilen aşırı saÄŸ için de geçerli. Amerika BirleÅŸik Devletleri son yıllarda Avrupa BirliÄŸi’ni kırmak için harekete geçti: Brexit’i coÅŸkuyla karşıladı; Nordstream boru hattını havaya uçurdu, Rusya ile savaşın bir parçası olarak Alman endüstrisine ve Alman ekonomisine yönelik bir savaÅŸ eylemini örtbas etti. Dünyanın önde gelen gücü olan ABD’nin baÅŸkanlık yarışının bir kez daha uzun bir kiÅŸisel yolsuzluk geçmiÅŸine sahip, kendilerini halklarının ve dünyanın düşmanı olarak göstermek için bolca fırsata sahip olan iki yaÅŸlı savaÅŸ suçlusu arasında geçmesi, emperyalist “demokrasinin” bunak ve çürüyen karakterinin fiziksel bir iÅŸaretidir.
Onlarca yıldır Avrupa BirliÄŸi’ne liderlik eden güçlerin geri çekilmesi, kitlelerin biriktirdiÄŸi deneyimin bir sonucudur. Avrupa BirliÄŸi’nin Yunanistan borç krizinde dayattığı Troyka hükümranlığının Yunan emekçi kitlelerine zorbaca dikte ettiÄŸi politikalarda gördüğümüz gibi, daha zayıf ülkelere uygulanan baskı ile AB üyesi ülkelerin proleterlerine karşı kapitalist çıkarların korunmasına yönelik kurumsal bir makine olmuÅŸtur ve olmaya da devam etmektedir. Bugün, AB’nin savaÅŸ kışkırtıcı yöneliminin dayattığı kemer sıkma ve enflasyon yönelimi, onu destekleyen partilerin ve hükümetlerin çoÄŸunu yıprattı. Fransa’nın ve diÄŸer Avrupalı güçlerin, içinde bulundukları zorluklardan bir çıkış yolu bulmaları yönündeki emperyalist baskılarının güçlenmesi, Afrika’da Fransız sömürgeciliÄŸini reddeden hükümetlerle yeni askeri çatışmalara ve onların kolonisi Yeni Kaledonya’da isyana yol açtı. Avrupa BirliÄŸi’ni emperyalist bir yapı olarak reddediyoruz, ancak daha özerk bir emperyalist politikayı destekleyen “ulusal egemenlik” bakış açısıyla deÄŸil, Avrupa’da ve tüm dünyada işçi hükümetleri ve işçilerin uluslararası birliÄŸi için mücadeleyi yükseltme bakış açısıyla reddediyoruz.
Dünyanın “demokrasi” ve “totaliterlik” olarak ikiye ayrılması sadece bir propagandadır. Gerçekte olan, emperyalistler arası rekabet ve dünyanın paylaşımı konusunda tüm kapitalist devletlerin yer aldığı çatışmalardır. SavaÅŸlar idealler veya deÄŸerler için deÄŸil kârları korumak için yapılmakta ve sonunç olarak ortaya felaketler çıkmaktadır.
Sözde “yükselen” ülkeleri veya BRICS’i emperyalist düzene karşı uluslararası dönüşümün merkezi olarak düşünmenin yanılgısının açıklığa kavuÅŸturulması gerekiyor. Bu ülkeler her ÅŸeyden önce homojen bir cephe teÅŸkil etmiyorlar. Hindistan, Çin’e karşı askeri hazırlık operasyonlarında ABD’nin askeri ortağı, teorik olarak da BRICS içindeki ortağıdır. Lula’nın Brezilya’sı, ABD’nin Latin Amerika üzerinde aşırı baskıcı olduÄŸu bir dönemde, bölgesel eklemlenmeye yönelik her türlü planı rafa kaldırdı.
Rusya’nın oligarkları ve Çin’in bürokratları, Batı’nın emperyalistleriyle ortaklık yaparak devasa kapitalist iÅŸletmeler kurdular ve aralarındaki mevcut çatışmalar yalnızca kârın nasıl elde edileceÄŸi ile ilgilidir. Çin KP’si veya Putin’in oligarÅŸisi tarafından yönetilen kapitalist güçleri; anti-emperyalist bir damgayla veya uluslar arasında yatay iliÅŸkilerin ve daha az ulusal baskının olduÄŸu “çok taraflı” bir dünyaya geçiÅŸle iliÅŸkilendirmek tamamen yanlıştır. Bu rejimler kendi işçi sınıflarına, kendi ülkelerindeki ulusal azınlıklara ve komÅŸu uluslara karşı son derecede baskıcıdır.
Küba’daki kapitalist restorasyon süreci hiçbir ekonomik geliÅŸmeye yol açmadı. Tam tersine, bürokratların, iÅŸ adamlarının, turizm sektörünün ayrıcalıkları ile uyumlu biçimde emekçilere karşı muazzam bir kemer sıkma planı iÅŸleniyor. ABD ambargosuna ve Küba’ya yönelik emperyalist saldırılara karşı çıkıyoruz ancak bu, kapitalist bir ekonomiye doÄŸru adımlar atmanın ve halka karşı baskı uygulamanın bahanesi olamaz. Küba’daki sefalet ve suistimallere karşı gerçek anlamda sınıfçı toplumsal patlamaları destekliyoruz ve 11 Temmuz 2021’deki açlık karşı isyanın tutsaklarının serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Emperyalizmin sömürdüğü halkların birliÄŸi ve dayanışması kapitalist iktidarlar eliyle mümkün deÄŸildir. Latin Amerika ve OrtadoÄŸu’daki baskıcı kapitalist hükümetlerin gösterdiÄŸi gibi, kapitalizm ve ulusal burjuvaziler emperyalist güçlerle mücadeleye veya demokratik görevleri tamamlamaya muktedir deÄŸildir. Yalnızca ezilenlerin ve uluslararası işçi sınıfının sosyalist birliÄŸi bu tarihi görevleri yerine getirebilir.
Kapitalist kriz, savaşlar ve emekçi düşmanı saldırılar
Dünyada yaÅŸanan savaÅŸlar, emekçilere karşı saldırılar ve kemer sıkma politikaları, İncil’deki yedi günahın modern bir versiyonu deÄŸildir. Hepsinin ortak kökeni kapitalist sistemin ağırlaÅŸmış krizidir.
Merkez üssü ABD olan 2008 kapitalist krizi, merkez üssü çevre ülkeler olan önceki krizlerden farklı olarak hiçbir zaman tam anlamıyla aşılamadı. Sadece geçici düzlükler oluÅŸturmayı baÅŸaran uzun bir durgunluÄŸa tanık oluyoruz. Bankaların, finans fonlarının ve özel ÅŸirketlerin 2008 ve 2020’deki devlet tarafından kurtarılmaları, önceki kar ve verimlilik seviyelerini geri getirmeden devletlerde ve ÅŸirketlerde aşırı düzeyde borçluluk bıraktı. ABD’deki kapitalist ÅŸirketlerin büyük bir kısmı, devlet sübvansiyonları ve kurtarma paketleriyle ayakta tutulan, ödenemeyecek düzeyde borca sahip zombi ÅŸirketlere dönüştü.
Bu borçluluk, kamu hizmetlerine, emekli maaşlarına ve ücretlere yönelik kemer sıkma politikalarının temelini oluşturmaktadır. Aynı şey, devleti zarara sokma pahasına kapitalist ekonomiyi ayakta tutan ve suni bir solunum cihazı olan devasa askeri harcamalar için de geçerlidir.
Dünyadaki ekonomik büyüme ve ticaret keskin bir ÅŸekilde düşerek uluslararası durgunluÄŸa doÄŸru bir eÄŸilim göstermektedir. Bu, savaÅŸtan önceki güçlü uluslararası enflasyona ek olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Ekonomik yavaÅŸlama uluslararası pazarı etkilemektedir. Uzun yıllar boyunca bir “lokomotif” görevi gören Çin’in ekonomik büyümesi giderek sönmektedir. Uluslararası bir ekonomik bunalım olasılığı, korumacı politikaların giderek daha geniÅŸ bir ÅŸekilde yeniden baÅŸlamasıyla daha da artmaktadır.
Savaşlar, metaların aşırı üretimini yok etme ve küresel ölçekte artı üretim kapasitesini ortadan kaldırma gücüne sahip olması nedeniyle kapitalist sistemin yöntemidir. Savaş, ekonomiye devlet müdahalesi, ticaret savaşları ve korumacılık yoluyla ulusal burjuvazilerini savunmak için devlet eliyle yıkıma uğratılan ulusların düpedüz yağmalanması ve yeniden inşasının kontrol edilmesine kadar genişletilmesidir.
Toplumsal kutuplaÅŸma ve siyasi dalgalanma
Muhafazakâr, popülist, “ilerici” ya da gerici olsun, tüm siyasi görüşlerden kapitalist hükümetler, kapitalist krizi işçilerin yaÅŸam koÅŸullarının üzerine yıkmaya çalışıyor. Bu toplumsal kutuplaÅŸma ve ekonomik yoÄŸunlaÅŸma, halk isyanlarına yol açan toplumsal çatışmaların artmasına neden oldu. Fransa’da büyük ÅŸehirlerin banliyölerinde güçlü çatışmaların yaÅŸandığı döngülere tanıklık ettik; 2020’de ABD’de ırkçı polise karşı geliÅŸen büyük isyanlar; Arap Baharı; Irak ve İran’daki kahramanca ayaklanmalar ve 2019-2022 Latin Amerika isyanlarına tanık olduk. Ayrıca, her ne kadar sendikal düzeyde kalmış olsalar da, Fransa, Almanya, İngiltere ya da ABD’de yıllardır görmediÄŸimiz türden büyük işçi grevleri olgusuna da sahibiz. Yakın zamanda Kenya’da olaÄŸanüstü bir halk ayaklanması, IMF tarafından dikte edilen ve hükümetin parlamentodan geçirdiÄŸi agresif bir vergi yasasını alaÅŸağı etmeyi baÅŸardı.
Birbirini izleyen bu çatışmalarda, siyasi rejimlerin ve özellikle de geleneksel burjuva partilerinin yönetme ve kontrol altında tutma kapasitesi aşınmıştır. Çok az hükümet görev süresini uzatabildi, hatta çoÄŸu durumda hükümetler düştü. İsyanlar, darbeler ve hükümetlerin düşmesi arasında, çoÄŸu durumda doÄŸaçlama ya da bireysel adaylar veya dışarıdan gelenler etrafında yeni güçler bir araya getirildi. Merkez solcuların ve “popüler” milliyetçilerin yükseliÅŸine tanık olduk; örneÄŸin bugün Meksika’da Claudia Sheinbaum’un zaferinde kendine bir dayanak noktası bulan, birbirini izleyen Latin Amerika “pembe dalgaları” baÅŸlıca örneklerdir.
Geleneksel burjuva siyasal sisteminin parçalanması, Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünde, Arjantin’de Milei’nin ya da İtalya’da Meloni’nin zaferinde ve Fransa’da Marine Le Pen’in partisinin Macron’un erken seçim çaÄŸrısı yapmasına neden olan sonuçlarında güçlü bir payı olan aşırı sağın ya da giderek saldırganlaÅŸan sağın büyüyen bir hareketini de ortaya çıkarmıştır. Bu güçler ekonomik konumları ve uluslararası iliÅŸkileri bakımından heterojen bir blok oluÅŸturmaktadır. Ancak birbirleriyle yakından baÄŸlantılı iki ortak noktaları bulunmaktadır.
İlki, işçi hareketine, sola ve ezilenlerin hareketlerini bastırmak ve dağıtmak için baskıcı yöntemleri radikalleştirmekten yana olan bir aşırı sağdır. Bu hareketler klasik faşizm ya da Nazizm tarzında sivil şok birlikleri olmadığı gibi, tek partili rejimleri dayatmayı da başaramadılar. Ancak kapitalist demokraside casusluğu, baskıyı ve yargı yoluyla baskıyı yaygınlaştırma eğilimini ifade etmektedirler.
Arjantin’deki Milei bu eÄŸilimin bir ifadesidir. Milei hükümeti, kendisini yenebilecek kitlesel bir muhalefet inÅŸa edilmeden önce işçi sınıfının öncülerini yok etmek istiyor. Bu nedenle iÅŸsiz hareketine, sola ve özellikle de Polo Obrero ve Partido Obrero’ya yönelik baskı casusluk, yargı ve medya aracılığıyla gerçekleÅŸtiriliyor. Türkiye’de 1 Mayıs gösterilerinin ardından işçilerin ve devrimcilerin, solcuların hapsedilmesi; İtalya’da SI Cobas ve “7 Kasım” iÅŸsiz işçi hareketine karşı açılan onlarca ceza davası, işçi sınıfının devrimci militanlarına karşı bu yargı terörü eÄŸiliminin uluslararası bir olgu olduÄŸunu göstermektedir. Ukrayna’da da genç Bogdan Sirotiuk, kendisine Troçkist dediÄŸi için Zelenski tarafından diÄŸer pek çok kiÅŸi gibi hapsedildi. Devlet tarafından yargılanan ya da hapsedilen her militan için enternasyonalist bir işçi dayanışması kampanyasıyla karşı koymaya çağırıyoruz.
İkinci aşırı saÄŸcı eÄŸilim ise, doÄŸrudan 20. yüzyılın Nazizm ve faÅŸizminden gelenler de dahil olmak üzere hepsi Siyonist İsrail devletinin ve Gazze’de etnik temizlik yapan Netanyahu hükümetinin fanatikleridir. Aşırı saÄŸcı partiler, dünyadaki Siyonist soykırıma karşı çıkan her hareketi sindirmeyi amaçlayan ikiyüzlü “antisemitizme karşı” yürüyüşlerin amigosu olmuÅŸlardır.
Bu iki husus birbiriyle baÄŸlantılıdır. İsrail kendi içinde mutlak gericiliÄŸin ifadesidir. Emperyalizmin öncüsüdür. Ve iç muhalefete ve Filistin halkına yönelik ÅŸiddet eylemleriyle, tüm küçük diktatör adayları tarafından taklit edilecek bir modeldir. Milei’nin seçim kampanyasını İsrail bayrağı sallayarak kapatması tesadüf deÄŸildir. Aşırı sağın bu örnek askeri eyleminin dünyadaki ana destekçisinin ÅŸu anda Biden ile ABD emperyalist burjuvazisinin “demokrat” ve “ilerici” kanadı olması aydınlatıcıdır.
Gazze’deki soykırımın gizlenemeyen yoÄŸunlaÅŸmış gerici karakteri de karşıt bir tepki yaratmıştır. Filistin’deki soykırıma karşı mücadele, düzinelerce ülkede gençliÄŸin ve işçi sınıfının geniÅŸ kesimleri tarafından on yıllardır görülmemiÅŸ ve radikalleÅŸmiÅŸ bir kitle hareketi ortaya çıkardı. NATO’nun Ukrayna ve Filistin’deki askeri operasyonlarını engellemek için büyük işçi eylemleri gerçekleÅŸtirildi. Filistin’e destek için ABD’deki üniversitelerin iÅŸgalinin boyutu 1968’deki Vietnam Savaşı karşıtı harekete benziyor ve geçmiÅŸte olmadığı kadar sendikal hareketin bazı kesimlerine yayılmış durumda.
Geride bıraktığımız tarihi deneyim göz önüne alındığında, aşırı sağın tehdidini, “faÅŸizme karşı mücadele” bahanesiyle “demokratik” burjuvaziyle sınıf iÅŸbirliÄŸi cephelerini canlandırmak için kullanmak korkunç ve bahanesi olmayan bir hatadır. Sözde “ilericiler” aşırı sağı durdurmakta güçsüz olduklarını kanıtladılar; sonunda onu korudular ve neticede ona teslim oldular. Böylelikle ilerlemesinin ve iktidara ulaÅŸmasının önünü açtılar. ABD’de bile faÅŸist oluÅŸumların ve burjuvazinin bazı kesimlerinin desteÄŸiyle aşırı sağın ve faÅŸist akımların yükseliÅŸini görüyoruz. Ancak faÅŸizm, nerede yeniden ortaya çıkarsa çıksın, ancak işçi sınıfının ve ezilen kitlelerin kitlesel örgütlerinin birleÅŸik cephesi tarafından yenilgiye uÄŸratılabilir; yani grevlerle, kitlesel gösterilerle ve mücadele birliÄŸiyle. Bolivya’daki son darbe giriÅŸimi, bu saldırıları boÅŸa çıkarmak için elimizdeki tek aracın genel grev çaÄŸrısı ve işçi sınıfının bağımsız seferberliÄŸi olduÄŸunu göstermektedir. Burjuva egemenliÄŸinin “demokratik” türevlerinin yol açtığı felaket ve yaÅŸam koÅŸullarındaki gerileme, aşırı sağın yükseliÅŸine neden olan ÅŸeylerdir, onu yenilgiye uÄŸratacak araçlar deÄŸildir.
Fransa’da eski sınıf iÅŸbirlikçi cephe formülünü yeniden canlandıran Yeni Halk Cephesi oluÅŸumu, aşırı saÄŸa karşı işçi ve gençlik tepkisini milliyetçi ve ÅŸovenist bir siyasi perspektifle eski reformist ve parlamenter aygıtlara baÄŸlamak için yeni bir öneridir. Yeni Halk Cephesi “Le Pen’e karşı” kuruldu ve üstü kapalı olarak iki bloktan hangisinin baÅŸbakan olacağını görmek ve birlikte hükümet kurmak için Macron’la rekabet etmeyi amaçlıyor. Tam da Le Pen’in kemer sıkma rejiminin, işçilere, emeklilere, göçmenlere yönelik saldırıların ve emperyalist savaşın teÅŸvik edilmesinin yarattığı yıpranmayı kanalize edebildiÄŸi bir dönemde. Aşırı sağı gömmenin yolu, işçileri devletten bağımsız olarak örgütlemektir; sosyal demokrasinin ve emperyalizm, kemer sıkma, savaÅŸ ve NATO’dan oluÅŸan Avrupa BirliÄŸi’nin daimî omurgası olan geleneksel partilerin peÅŸinden gitmelerini teÅŸvik etmek deÄŸil.
Devrimci ve enternasyonalist solun yeniden örgütlenmesi
Çökmekte olan kapitalizmin bugünkü aşamasının yarattığı barbarlık hiçbir şekilde devlet baskısı, savaşlar ve yoksullukla sınırlı değildir. Durgunlaşan üretkenlik karşısında kapitalist kârın başka alanlarda aranması, uyuşturucu kaçakçılığı, fuhuş ve insan ticaretini, feci toplumsal sonuçları olan büyük endüstrilere dönüştürmektedir. Irkçılık, kadınların hem kadın hem de işçi karakterleriyle çifte ezilmesi ve LGBTİQ’lara yönelik baskı, egemen sınıfların ayrıcalıklarının ve krizleriyle tehdit edilen kapitalist statükonun savunulmasının ideolojisi olarak şiddetle yeniden ortaya çıkmaktadır. Çalışan kadınların ve LGBTİQ’ların emek, insan hakları ve gerçek eşitlik için verdikleri mücadeleleri destekliyoruz.
Üretimin, kamu yararı için planlama yerine rekabet eden şirket karları temelinde anarşik örgütlenmesi, küresel ısınmanın ve bu toplumsal sistemin ürettiği çevresel felaketin bir çerçevesidir. Milyonlarca insan, insanlığın gelişiminin mümkün kıldığı ve planlı bir ekonominin herkesin kullanımına sunacağı temel kentleşme, ulaşım ve hijyen koşullarından yoksun yaşamaktadır.
Ancak bu distopik şimdiki zaman karşısında, işçi sınıfı hareketinin tüm tarihi, gerçekliğin bilimsel analizi ve uluslararası mücadele deneyimimizin bilançosu, mücadelede bizi güçlendiren ve sürdüren devrimci bir iyimserlik vermektedir. İşçi sınıfının ve sömürülenlerin gücü yeşeriyor, sömürü koşullarına ve sınıf düşmanlarının hükümetlerine karşı ayağa kalkıyor. Katlanılamaz hale gelen koşulları değiştirmek için ihtiyaç duyduğumuz tarihsel gerekliliği ifade ediyor.
Bu yıllarda binlerce kiÅŸi sokaklarda, isyanlarda ve kitlesel hareketlerde mücadele etmek için sokaÄŸa çıktı. Fransa’da 1936’dan bu yana en önemli genel greve tanık olduk. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde 2020 yılında George Floyd için yapılan kitlesel eylemler ya da Mısır’da Mübarek’i deviren eylemler insanlık tarihinin en kitlesel mücadele hareketleri arasında yer alıyor. Binlercesi de “sosyalizm” adına konuÅŸan siyasi güçleri destekleyerek sistemi deÄŸiÅŸtirmeye çalıştı. Sistemle bütünleÅŸmiÅŸ solun liderleri, devletle bütünleÅŸmiÅŸ sendika bürokrasisinin liderleriyle birlikte, bu binlerce genç ve işçinin isyankârlığını ehlileÅŸtirmek, toplumsal bir dönüşüm ve hatta devrim taleplerini tasfiye etmek ve kitleleri siyasi rejime entegre etmek için sistematik bir rol oynamıştır. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde DSA, Åžili’de Boric, Kolombiya’da Petro ve diÄŸerleri, bu dönüşüm özlemlerini sisteme kanalize etmeye, mücadele örgütlerini geri çekmeye ve bu isyan deneyimlerine acı hayal kırıklıkları yaÅŸatmaya hizmet ettiler.
Devletle bütünleşme süreci, tam da emperyalist yağma savaşlarının genişlemesiyle birlikte kapitalist felaketin milyonların gözleri önüne serildiği bir dönemde yeni bir sıçrama yaptı.
2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’yı iÅŸgali karşısında devrimci olduÄŸunu iddia eden örgütlerin büyük bir kısmı çatışmanın gerici taraflarından birini benimseyen bir pozisyon aldı. NATO tarafından organize edilen birliklerin “özerklik” ya da “ulusal bağımsızlık” mücadelesiyle uyumlu olabileceÄŸi yalanıyla illüzyon yaratan bu birlikler, Batı’nın DoÄŸu Avrupa’ya nüfuz etmek için yürüttüğü askeri kampanyanın sol ayağını, demokratik gerekçeler kampanyasının bir varyantını oluÅŸturdu. Bazıları, bir yanda emperyalist NATO’nun olduÄŸu, diÄŸer yanda destekledikleri ulusal kurtuluÅŸun önderlik ettiÄŸi “ikili” bir savaşın fantezisini kurdu. Ancak böyle bir ikilik sadece kafalarında vardı. Zelenski’nin rejimi NATO’dan, Güney Vietnam’ın Batılı güçlerden bağımsız olduÄŸu kadar bağımsızdır. Öte yandan, solun bir baÅŸka kesimi de hiçbir ilerici hedefi olmadığı açık olan Rusya’nın Ukrayna’yı iÅŸgalini desteklemek için kampçı argümanları kullandı.
2023 yılında Filistin direniÅŸi ve ardından Gazze Åžeridi’nde soykırımın baÅŸlaması dünya çapında önemli bir kitlesel tepki yarattı, ancak sol içinde bile homojen bir tepkiyle karşılanamadı. AteÅŸkes ve bombardımana son verilmesini talep edenler arasında bile pasifizmle karşılık verenler ve Filistin direniÅŸiyle arasına mesafe koyanlar oldu.
Devrimcileri dinci ya da milliyetçi örgütlerden ayıran derin stratejik ve programatik farklılıkları bahane ederek, ezilen bir halka ve onun örgütlerine, emperyalizm ve onun yuvası olan Siyonist devletle çatıştıklarında destek vermeyi reddetmek büyük bir hatadır. KuÅŸkusuz Filistin’de olduÄŸu gibi ulusal bir mücadelenin olduÄŸu yerde, devrimciler bu mücadelenin önderliÄŸi için, onu sosyalist bir stratejiyle zafere götürmek için, ancak mücadelenin tüm aÅŸamalarına tam katılım temelinde mücadele edebilirler. Ancak devrimciler her zaman egemen sınıftan bağımsızlıklarını korurlar ve OrtadoÄŸu’nun gerici İslamcı ve milliyetçi liderlerinin ikiyüzlülüğü karşısında ezilen halklar için bir alternatif olabilmek için açıkça sosyalist propaganda yürütürler. Biz enternasyonalistler genel bir hareketin parçasıyız ve ezilen halkların tarafını tutarken onların emperyalizme ve türevlerine karşı kendilerini savunma hakkını, bu mücadeleyi yürütürken kullandıkları tüm araçlarla birlikte savunuruz.
Filistin direniÅŸine koÅŸulsuz destek konusunda pek çok sol örgüt, soykırıma karşı üniversiteleri iÅŸgal eden binlerce öğrencinin sağında yer almıştır. Filistin’e en sempati duyan örgütler arasında bile çok azı Arap ve OrtadoÄŸu dünyasının sömürülen kitlelerinin genel ayaklanmasının Filistin davasının zaferi için ne kadar belirleyici olduÄŸunu anlamıştır.
Bu çoklu çeliÅŸkiler aşırı soldaki parçalanmayı hızlandırmaya devam ediyor. Aynı bütçe maddelerine dahil edilerek emperyalist ülkelerin parlamentolarında ve zirvelerinde ortaklaÅŸa tartışılan, NATO tarafından desteklenen iki askeri giriÅŸimi birbirine baÄŸlayan açık baÄŸları görmezden gelerek Zelenski’yi destekleyen ama Netanyahu’yu kınayan güçler bile mevcut.
Mücadelelerimizi, gelecek isyanlarımızı zafere taşıyabilecek devrimci bir strateji için mücadele edecek bir işçi sınıfı aracına ihtiyacımız var. Burjuvazinin halkları zehirlemek için uyguladığı şiddet ve şovenizm kampanyasına karşı koyabilecek bir işçi sınıfı gücüne ihtiyacımız var.
Siyasi farklılıklara ve farklı geleneklere sahip olsak da ortak bir enternasyonalizm ve dönemimizin merkezi siyasi sorunları etrafında bir araya gelen, sayıları giderek artan örgütler olarak; buluşuyor, tartışıyor, kararlar alıyor, ortak girişimlerde bulunuyor, proleter dayanışmayı hayata geçiriyoruz. Enternasyonalistlerin yeniden gruplaşmasında ileriye doğru bir sıçrama yapmak için bu birlik pratiğinde ilerlemeye devam edebileceğimize inanıyoruz. Mücadelelerimizi zafere dönüştürebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz işçi sınıfı partilerinin ve devrimci enternasyonalin inşasına katkı sağlayacağımızdan hiç şüphemiz yoktur.
- Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşını durdurun! Asıl düşman içeride! Sınırın her iki tarafında da yaÅŸasın işçilerin birliÄŸi! Kahrolsun savaÅŸ hükümetleri!
- Gazze’deki soykırımı durdurun: Filistin’e özgürlük! Filistin direniÅŸini destekleyin! Her yerde ulusal, ırksal, etnik ve dini baskıyı durdurun! İsrail’e karşı uluslararası işçi boykotunu yükseltelim.
- Tüm ülkelerdeki siyasi tutsaklara özgürlük! İşçi hareketine, sola ve savaş karşıtı hareketlere yönelik baskıya hayır!
- Silahlanma yarışına ve savaş ekonomisine hayır! Herkes için parasız sağlık ve eğitim!
- İşçi düşmanı çalışma ve emeklilik reformlarına karşı bir aradayız!
- Enflasyonun yaşam koşullarımızı yok etmesini önlemek için: eşel mobil ücret.
- Kapanan ya da kitlesel işten çıkarmalar gerçekleştiren işyerleri, işçilerin kontrolü altında kamulaştırılsın. Çalışma saatleri ücretleri etkilemeksizin paylaştırılsın. Daha kısa çalışma, herkese iş!
- Emperyalist Avrupa BirliÄŸi’ne son! Milliyetçi egemenliÄŸe hayır! Rusya dahil Avrupa işçilerinin emperyalist savaÅŸa karşı birliÄŸi!
- Sudan’da, Kongo’da ve her yerde emperyalist müdahaleye hayır! Batı Afrika’daki Fransız sömürge müdahalesini ve büyük güçlerin kıtadaki tüm müdahalelerini kınıyoruz.
- Porto Riko, Yeni Kaledonya ve tüm sömürge bölgelerinin bağımsızlığına tam destek!
- Kürtlere yönelik baskıya hayır! Tüm ezilen halkların kendi kaderini tayin hakkını destekliyoruz!
- Kahrolsun OrtadoÄŸu’daki gerici diktatörler! Irkçı ve dinci katliamlara karşı sınıf mücadelesi! YaÅŸasın Sosyalist OrtadoÄŸu!
- Kahrolsun şoven milliyetçilik ve göçmen düşmanlığı! Yaşasın işçi sınıfı enternasyonalizmi!
- Sömürünün ve savaşın olmadığı, insan ve doğanın uyum içinde olduğu bir toplum için ileri!
- İşçi iktidarı, kapitalizme karşı devrim ve uluslararası sosyalizm için ileri!
Bütün dünyanın proleterleri ve ezilenleri, birleşin!
TIR (Tendencia Internacionalista Revolucionaria – İtalya)
NAR (New Left Current for the Communist Liberation – Yunanistan)
SEP (Sosyalist Emekçiler Partisi)
PO (Partido Obrero – Arjantin)
F18
UFCLP (United Front Committee for a Labor Party – ABD)
Tribuna Classsista (Brezilya)
Comunistas (Küba)
Agrupacion Vilcapaza (Peru)
SICOBAS (İtalya)
Inqilabın Sesi (Azerbaycan)















