Sosyalizm Kazanacak!
/ Kültür-Sanat / Troçkist Yönetmen Ken Loach'tan Onurlu Davranış!

Troçkist Yönetmen Ken Loach'tan Onurlu Davranış!

on 13 Eylül 2014 - 01:22 Kategori: Kültür-Sanat

İspanya İç Savaşı’nı konu edinen Land and Freedom (Ülke ve Özgürlük), İrlanda ulusal kurtuluş mücadelesini anlatan The Wind that Shakes the Barley (Özgürlük Rüzgârı), işçilerin sendikalaşma mücadelesini konu edinen Bread and Roses (Ekmek ve Güller) gibi tarihsel olayları ve toplumsal sorunları konu edinen filmleriyle tanıdığımız Troçkist yönetmen Ken Loach, geçtiğimiz haftalarda Torino Film Festivali’nin düzenleyici kurumunun kendisine layık gördüğü yaşam boyu onur ödülünü şirketin taşeron işçi çalıştırması nedeniyle reddetmişti. Ken Loach’un sanat anlayışı ve devrimci kişiliğiyle çokta şaşırtmayan bu eyleminin ardından ünlü yönetmen, bu kez kendisine yakışan bir başka adım daha atarak İtalya’nın yolunu tuttu ve yeni filminin galasını taşeron işçileriyle gerçekleştirdi.

Ken Loach Kasım ayı içerisinde, kendisine teklif edilen ödülü reddetme gerekçesini şu mektubuyla açıklamıştı:

“Büyük bir üzüntü ile bana Torino Film Festivali tarafından layık görülen ödülü red etmek zorundayım, bu ödülü kendim ve filmlerimiz için çalışanlar adına almaktan onur duyardım. 
Festivaller Avrupa ve dünya sinemasını yaymak adına büyük bir rol oynuyorlar ve Torino sinemaya olan tutkusu ve aşkı ile bunun belirgin ve iyi bir örneği olarak kendini göstermektedir. 

Ancak şu anda ciddi bir sorun söz konusu, konu bazı hizmetlerin şirketlerce dışarıya ihale
yoluyla verilmesi ve düşük ücretli işçilerin çalıştırılması ile ilgili.

Her zamanki gibi bunun sebebi daha az ücret ödemek. Bazı hizmetleri karşılamak için ihaleyi alan şirket çalışanların maaşlarını düşürüyor ve çalışan adedinde kesintiye gidiyor olmasıyla alakalı.

Bu toplum içinde çatışma yaratan bir reçetedir. Bu durumun bütün Avrupa’da mevcut olması kendisinin kabul edilebilir bir hareket olması anlamına gelmez.

Torino’da Ulusal Sinema Müzesi*’nin temizlik ve güvenlik hizmetleri Rear adlı kooperatife verilmiş durumda. İlk olarak maaşlarda kesinti yapıldı ardından çalışanlar bundan şikâyetçi oldular ve böylelikle kötü davranmaya ve korkutulmaya maruz kaldılar. Birçok kişi işten atıldı.

Düşük maaş alanlar, zor durumda olanlar, işlerinden oldular, sebebi ise maaşlarında yapılan kesintiye karşı çıkmalarıydı.

Pek tabii ki bizim için başka bir ülkede neler olduğunu anlayabilmek pek de kolay değil, kendi ülkemizden farklı çalışma şartlarının olduğunu da hesaba katarsak, ancak bu temel etkenlerin açık olmadığı anlamına gelmiyor.

Bu noktada hizmetleri ihaleye vermiş olan yapı bu duruma göz kapayamaz, her ne kadar bu kişiler bu hizmeti bir dış kooperatif aracılığı ile gerçekleştiriyor olsalar bile kendisi için çalışan kişilere karşı sorumlu olmalı.

Müzenin bu durumda çalışanlar ve onların bağlı oldukları sendika ile iletişime geçmesini, işten çıkarılan çalışanların tekrar işe alınışını güvence altına almasını ve hizmetleri dış kooperatiflere verme fikrini bir daha düşünmesini bekliyorum.

Toplumun zayıf olan bireylerinin sorumlu olmadıkları bir iktisadi buhranın faturasını ödemesini doğru bulmuyorum.

Bu konuyla ilgili ‘Bread and Roses’ adlı bir film gerçekleştirdik. Nasıl olur da kendi hakları için mücadele eden ve bu sebepten dolayı işlerinden olan çalışanların dayanışma çağrısını duymazlıktan gelirim?

Bu ödülü kabul etmek ve bir kaç küçük eleştiri ile durumu geçiştirmek zayıf ve ikiyüzlü bir davranış olurdu. 

Beyaz perdede belirli bir duruşa sahip olup öte yandan diğer ortamlarda faklı tutumlarla bu duruşa ihanet edemeyiz.

Bu sebeple her ne kadar derin bir şekilde üzgün olsam da bu ödülü reddetmek zorundayım.”

Ken Loach meseleyi sadece ödülü reddetmekle noktalamadı. 6 Aralık tarihinde Rear’da çalışan işçilerle buluşma kararı aldı. Bir Rear işçisi çalışma koşullarını şu şekilde aktarmaktadır: “Saat başına altı Avro’ya zar zor varan bir ücretle ve ayda iki yüz saat çalıyoruz. Yerel ve ulusal vergiler çıkartılınca ancak bin Avro maaş edinebiliyoruz. Mesai saatleri dışı çalışmalarımız ek olarak ödenmiyor, sendikaya kaydolan arkadaşlarımız işten çıkartılmak ile tehdit edildi, her sene maaşlarda kesinti uygulanır ve işten çıkartmalar artar oldu en sonunda ben de sadece üzerinde ‘şimdi hepimizi askıya alın’ yazılı bir tişört giydiğim için işten çıkartıldım.” (sendika.org, 8 Aralık)

Ken Loach İtalya’da işçilerle buluşurken, yaptığı konuşmaya yüzlerce kişi alkışlarla yanıt verdi ve toplantının devamında Loach’un yeni filmi Meleklerin Payı’nın ilk gösterimi yapıldı. Ken Loach yaptığı konuşmada  “Özelleştirmeler ve sosyal devlete karşı yapılan her türlü saldırı iktisadi buhran maskesi altında elli senedir kazandığımız haklarımızı elimizden alıyor. Nasıl İngiltere’de gündelik hayat her geçen gün daha da zorlaşıyorsa diğer ülkelerde de aynı durum söz konusu. Mevcut düzene bir alternatif yaratmamız lazım ve çalışanlar arası dayanışma, sendikalar ve occupy tarzı kitle hareketleri birer araç olabilir.”  dedi.

Sanatın giderek metalaştığı ve sanatçının da bu sürecin bir parçası haline getirildiği bir toplumda Ken Loach’un bu tutarlı devrimci yaklaşımı önemli bir ilham kaynağı olacaktır. Ken Loach eminiz ki yaptığı filmlerle daha birçok ödül kazanacaktır, ancak bu davranışı onun isminin devrimci mücadele için her daim özel bir köşede kalmasını sağlayacaktır.

0 YORUM YAP

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir