
İsmail BeÅŸikçi sembol bir isim. Kürtlerin haklarını savunduÄŸu için tam 17 yıl hapis yatan, hakkında yüzlerce dava açılan, kitapları yasaklanan ama yine de doÄŸru bildiklerini söylemekten asla vazgeçmeyen, onurlu duruÅŸun timsali bir aydından bahsediyoruz. Dışlanacağını ve hatta daha farklı riskleri alacağını bile bile Öcalan’ı ve İmralı’da geliÅŸtirilen yeni Kürt siyasetini de eleÅŸtirmekten geri durmadı. BeÅŸikçi’yi farklı kılan da zaten cesareti ve en zor zamanda en sert çıkışları yapan aykırılığı deÄŸil miydi?
Gelgelelim bütün bunlar BeÅŸikçi’nin bütün çıkışlarının ve sunduÄŸu perspektifin haklı olduÄŸu anlamına gelmiyor. Tıpkı BeÅŸikçi’nin BBCTürkçe’ye verdiÄŸi son mülakatta öne sürdüğü bazı fikirlerde olduÄŸu gibi.
Seni Başkan Yaptırmayacağız  Hata mıydı?
BeÅŸikçi’nin röportajında en çok göze çarpan konu “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız anlayışı yanlıştı” çıkışı oldu. Aslında yanlış olan BeÅŸikçi’nin bu çıkışıdır. BeÅŸikçi devlet baÅŸkanı olarak RTE ile daha iyi müzakere edilebileceÄŸini iddia ediyor. BeÅŸikçi diyor ki,”Kürtlerin, parlamentoyu ikna etmeleri zor olabilir. Ama, BaÅŸkan’la daha etkili bir pazarlık yürütülebilirdi”.Tamam da RTE zaten fiilen devlet baÅŸkanı deÄŸil mi? Hatta ÅŸu anda tek parti tek adam rejimi var desek durumu abartmış olmayız. Peki ÅŸu anda müzakere ve açılım mı geliÅŸiyor, yoksa savaÅŸ ve katliamlar mı? Åžimdi RTE daha da güçlense resmen devlet baÅŸkanlığına geçilse Kürtler için daha mı iyi olacak? Bu, “bize biraz daha dayak at” demek gibi bir ÅŸey.
Beşikçi yakın geçmişin deneyimlerinden gerekli dersleri maalesef çıkarmamış ve korkunç derecede yanılıyor. RTE, ilk etapta Kürtlerle müzakere görüntüsü verdi, çünkü buna ihtiyacı vardı. Bir dolu düşmanla aynı anda savaşamazdı, Kürtleri oyalamak en mantıklısıydı. Nitekim en güçlü düşmanları olan asker ve Gülen cemaati devre dışı kalınca RTE, Kürt hareketiyle baş başa kaldı ve çok geçmeden kılıcını çekmekte gecikmedi. Şimdilerde Kürt karşıtlığını kendisine kaldıraç yapıyor.
Bir ipte birden fazla cambaz oynamaz. RTE ipteki cambazları sırasıyla tek tek düşürdü. Farklı ittifak politikalarıyla adım adım hedefine ilerledi ve nihayetinde kala kala karşısında tek güç Kürt hareketi kaldı. Tek adam rejimine giden yol bu ÅŸekilde döşendi. Yani bu iki gücün çatışması her anlamda kaçınılmazdı. Yani BeÅŸikçi’nin dolaylı yoldan Kürt hareketine RTE ile kurulacak bir “kazan-kazan ittifakı” önermesi tamamen temelsizdir.
RTE, bir yandan laik ve dinsiz gördüğü Kürt hareketinden zerre kadar haz etmezken diÄŸer yandan kendi otoriter yönetim tarzı önünde örgütlü güçlü yapısıyla direnç kaynağı olarak gördüğü Kürt hareketinden de hep tehdit algısı hissetti. RTE, Türk milliyetçisi devlet geleneÄŸine Erbakan’dan çok daha baÄŸlıydı.
Neticede defacto devlet baÅŸkanı olan RTE uzunca bir süredir savaÅŸ istiyordu. İstediÄŸini de aldı. SavaÅŸla güçlenen, yükselen, milliyetçiliÄŸi arkasına alıp otoriterleÅŸen bir proje söz konusu. MHP’yi arkasına yedekledi, CHP ve HDP’yi de milliyetçilik sopasıyla kırbaçlayıp duruyor. Kürtlerle müzakere bu saatten sonra RTE için sadece oy kaybı getirecek bir konu. Unutmayalım oy kaybı seçimlerin ÅŸampiyonu olan RTE için meselenin özü durumunda. Daha güçlü bir RTE’nin Kürtlere karşı daha agresif olacağını görmek için çok ileri görüşlü olmaya ihtiyaç yok.
Gerilla stratejisiyle bu saatten sonra süreci geri çevirme iddiasının bir altyapısının olmadığı da ortadadır. Aksine son ÅŸehir savaÅŸları Kürt hareketinin bir çok kazanımını geri götürdü. Ölümlerden beslenen bir yapı var ortada. SavaÅŸla birlikte devlet ve AKP güçlendi. Ölen onca insana raÄŸmen statükonun sarsılmak yerine güçlendiÄŸini görmek gerekiyor. BeÅŸikçi’nin de bu konuda bizle aynı fikirde olduÄŸunu belirtelim.
Asıl HataÂ
BeÅŸikçi’nin hata olarak görmesi gereken asıl şey, seni baÅŸkan yaptırmayacağız çizgisi deÄŸil, Gezi İsyanı’na gereken desteÄŸin verilmemesidir. Gezi İsyanı ve 17-25 Aralık sürecinde sırasında Kürt hareketi Kürdistan ve Batı’da ayaÄŸa kalksaydı belki de RTE bugün siyaseten ayakta olmayacaktı. Tamam, Türkiye hakim sınıfları AKP gitse Kürdistan’ı Kürtlere bırakacak deÄŸil, ama tarih farklı yazılsaydı AKP tek parti iktidarının ne Suriye ve Rojava’ya yaptığı müdahaleler, ne IŞİD katliamları, ne de bugün süren kanlı savaÅŸ gerçekleÅŸmeyebilirdi. Toplumsal muhalefet çok daha güçlü olur, ülkeye bir bahar havası gelir, Kürtlerle dayanışma bilinci yükselir ve bütün bunlardan kaynaklı olarak Kürt halkının da daha rahat nefes aldığı bir ülke mümkün olurdu.
“Seni BaÅŸkan Yaptırmayacağız”ın BaÅŸarısı
HDP, 7 Haziran’da DemirtaÅŸ’ın söz konusu sloganıyla kimsenin öngöremediÄŸi büyük bir destekle 80 milletvekili çıkardı. Bu süreç devam etseydi, 7 Haziran çizgisi korunsaydı, 1 Kasım’ın sonucu da HDP ve Türkiye için farklı olurdu. Hatta bir sonraki seçimde HDP ana muhalefet partisi olabilirdi. PKK’nin AKP’nin savaÅŸ konseptine kapılmasını BeÅŸikçi de eleÅŸtiriyor, ama O 7 Haziran’daki TürkiyelileÅŸme stratejinin terk edilmesini ve Kürdistani bir projeye yönelinmesini istiyor. Bu isteÄŸi RTE’nin devlet baÅŸkanlığı meselesi ile birleÅŸtirince BeÅŸikçi’nin perspektifinin daha milliyetçi bir yönelimi savunduÄŸu anlaşılıyor.
Kürt hareketi Türkiye’ye dair bir proje geliÅŸtirmek zorunda deÄŸil elbette. BeÅŸikçi’nin aslında ifade ettiÄŸi “Kürt’ün Kürt’ten baÅŸka dostu yoktur” ya da “Batı’da ilerici güçler adına ne olup bittiÄŸi bizi çok ilgilendirmiyor” perspektifidir. Zira RTE’nin diktatörlük gayretlerini engellemek için çok mücadele edildi, bedeller ödendi ve daha önce hiç olmayan büyük kalkışmalar gerçekleÅŸti. Åžimdi siz durum buyken RTE devlet baÅŸkanı olsa daha iyi olur diyorsanız bunun anlamı ortadadır. DediÄŸim gibi Kürt hareketi Batı’yı düşünmek zorunda deÄŸil, komünistler her halükarda ezilen ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını destekler ama bu düşünme tarzı niteliksel olarak bir geri gidiÅŸi ifade ediyor.












