Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / Brezilya Seçimleri: Lula Kazandı, Aşırı Sağ Yenilmedi – Emre Güntekin

Brezilya Seçimleri: Lula Kazandı, Aşırı Sağ Yenilmedi – Emre Güntekin

on 4 Ekim 2022 - 13:22 Kategori: Dünyadan, Emre Güntekin

Brezilya’da başkanlık seçimlerinin ilk turu gerçekleşti. Eski devlet başkanı ve seçimde yeniden aday olan İşçi Partisi (PT) lideri Lula da Silva % 48,4 oy oranına ulaşırken, aşırı sağcı Jair Bolsonaro % 43,2 oranında oy aldı. Böylelikle asıl sonuç 30 Ekim’de gerçekleştirilecek olan seçimin ikinci turuna kaldı.

Brezilya’da seçimlere “Tropik Trump” olarak bilinen Jair Bolsonaro’nun hile iddiaları ve bunun üzerinden yarattığı gerilim altında gidildi. 10 Temmuz’da Parana’da bir PT üyesinin, Bolsonaro yanlısı bir polis memuru tarafından doğum günü esnasında vurulması sonrasında seçime Bolsonaro tarafından tetiklenecek bir şiddet ortamında gidilmesi kesin görünüyordu. Buna benzer tekil örnekler birçok kez yaşandı.

Bolsonaro kampanya süresince elinde başarı için tek çıkar yol olan toplumsal kutuplaşmayı sonuna kadar zorladı. Özellikle eşcinsel evlilik ve kürtaj gibi muhafazakar kesimlerin soğuk baktığı konular üzerinden bir kimlik savaşı yürüttü. Kampanyasının son döneminde elektronik oylama sistemi üzerinden hile yapılacağı iddialarını sıkça tekrarladı. ABD’de Trump taraftarlarının gerçekleştirdiği kongre baskınına benzer bir durumun Brezilya’da da gerçekleşebileceği ihtimali sıkça dile getirildi. 17 Ağustos’ta Brezilya polisi Bolsonaro’nun seçimi kaybetmesi halinde bir darbe yapılması fikri üzerinde tartışan bazı işadamlarının ifadelerinin basına yansıması üzerine bunlara operasyon düzenleyerek gözaltına almıştı. 24 Eylül’de ülkede resmi kanallar üzerinden cep telefonlarına gönderilen mesajlarla Bolsonaro’nun seçimi ilk turda kazanamazsa sokağa çıkma çağrısı yapılırken; seçim günü bedava olan toplu ulaşım özellikle yoksul kesimlerde yoğunlaşan Lula desteğini kesmek için, Bolsonaro’ya yakın valilerin bulunduğu kentlerde ücretli hale getirildi. Özellikle Brezilya toplumun alt sınıfları üzerinde güçlü bir etkiye sahip olan Evanjelik kilisesi etkin bir şekilde oy toplamak için seferber edildi. Kısacası Bolsonaro seçime kadar gerilimi artırmak için elindeki bütün araçları kullandı.

Fakat Bolsonaro’nun özellikle devlet aygıtı ve Brezilya’da siyasi alana geçmişte pek çok kez müdahale etmiş ordunun yüksek komuta kademesi üzerinde eskisi kadar popüler olmadığını da belirtmek gerek. Rezil pandemi performansının yarattığı sosyal çöküş döneminde Bolsonaro’ya karşı darbe yapılacağı söylentileri de sıkça yükselmişti. Üstelik kabinede cunta döneminden daha fazla asker kökenli bakan bulunmasına rağmen…

Lula beklendiği şekilde seçimden galip ayrılırken, anketlerde % 40’ı çok fazla aşamayan Bolsonaro’nun bu kadar yüksek bir oy oranına ulaşması beklenmiyordu. Bu aynı zamanda ikinci tur için de bir uyarı niteliği taşıyor. Anketlerde Lula genel olarak Bolsonaro’nun % 7 ile % 17 arasında değişen farklarla önünde bulunuyordu. Dolayısıyla anketlere bel bağlamanın yeterli olmayacağını Brezilya’da yaşanan süreç bize gösteriyor.

İkinci turda Bolsonaro’dan nefret eden geniş yığınların da etkisiyle Lula’nın seçilmesi yüksek ihtimal olarak görülüyor. Fakat Bolsonaro’nun hayaletinin bir anda ülkeden kalkması da pek mümkün olmayacak. 513 üyeli kongrenin alt kanadının 99 üyesi Bolsonaro’ya yakın isimlerden oluşacak. PT ve seçime birlikte girdiği ittifakın ise 79 üyesi bulunuyor. 27 üyeli senatoda ise 14 koltuğun Bolsonaro yanlısı isimlerce doldurulduğunu belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde seçilmesi halinde Lula’nın istediği yasaları geçirebilmesinin önünde büyük engeller bulunacaktır. Yerel yönetimlerde de yine Bolsonaro’nun önemli bir güç elde ettiği göze çarpıyor. Bolsonaro, seçim sonuçlarının ardından attığı tweette ülkenin % 60’ının kendi değerlerine inananlar tarafından yönetileceğini ve bunun Brezilya tarihinde vatanseverlerin en büyük zaferi olduğunu paylaşmıştı. Ayrıca 47 milyon oy barındıran ülkenin en büyük iki kenti Sao Paolo ve Rio de Janeiro’da Bolsonaro’nun galip gelmiş olması da dikkate değer bir sonuç olarak göze çarpıyor.

2018 yılında Brezilya’da Bolsonaro’nun seçilmesi şok etkisi yaratmış olsa da bu durum 14 yıllık rezil bir PT iktidarının doğal bir sonucuydu. Latin Amerika’da 2000’lerin başında yükselen reformist dalganın ürünlerinden biri olan Lula ve onu takip eden Dilma Roussef döneminde PT, emekçi sınıflara yönelik hak gaspları ve yolsuzluklarla anıldı, Brezilyalılar faturayı 2018’de aşırı sağı iktidara taşıyarak kestiler. Ancak Bolsonaro bu dört yılda çok büyük fecaatlere imza attı: Pandemide halkın sürü bağışıklığı politikası ile baş başa bırakılması ve 700.000’i aşkın ölüm, Amazon Ormanları’nda tarihte görülen en büyük kıyımın yaşanması, yerli halklara yönelik baskılar, giderek artan enflasyon, yüksek işsizlik oranları, açlık tehlikesiyle baş başa yaşayan 30 milyondan fazla insan… Bolsonaro’nun Brezilya’yı 4 yılda getirdiği tablo bu şekilde.

Lula seçimlere giderken geçmiştekinin aksine etrafına, Bolsonaro tehdidinin de kolaylaştırıcı etkisiyle, Brezilya siyasetinin merkez sağ ve solda yer alan önemli unsurlarını da çekmeyi başardı. 2006’da kendisine rakip olarak da yarışan ve Lula’nın hapse girmesine yol açan yolsuzluk konusunda ona yönelik eleştirileri yükselten figürlerden biri ve neoliberalizmin ateşli bir taraftarı olan Brezilya Sosyal Demokrat Partisi lideri Geraldo Alckmin de bunlardan biri. Lula 19 Eylül’de yapılan bir mitingde daha önce seçimlerde başkanlığa adaylığını koymuş, farklı siyasi çizgiden gelen 8 başkan adayını bir araya getirdi ve onların desteğini arkasına aldı. Öte yandan Lula seçim kampanyası boyunca büyük sermayenin temsilcileriyle ve ABD emperyalizminin temsilcileriyle özel toplantılar yaptı ve onların desteğini kazanmaya çalıştı. Lula söylemlerini de mümkün olduğunca oluşturduğu bu koalisyonu bir arada tutacak şekilde törpülerken, kampanyasını temelde Bolsonaro ve aşırı sağın gönderilmesi ve demokrasinin savunulması üzerine kurdu. Emekçi sınıflara ise genel olarak 2002’de göreve geldiği ilk dönem yaşanan yalancı refahı hatırlattı ve o günlere geri döneceklerini vaad etti.

Fakat bu kapitalist kriz ve emperyalist savaşlar çağında Lula’nın ne demokrasi ne de yoksul emekçilerin sorunlarına dair vaatlerini yerine getirilmesi mümkün olacaktır. En güçlü olduğu dönemde bile Lula Brezilya siyasetinde etkin bir figür olan ordunun isteklerine boyun eğmişti. Özellikle 1964-1985 yıllarında hüküm süren askeri diktatörlük döneminde işlenen suçların araştırılması konusunda 2009 yılında bir yasa geçirerek Hakikat Komisyonu kurulmasını amaçlamıştı. Bu hamleye ordunun komuta kademesinin ve Lula’nın hükümetinde yer alan Savunma Bakanı’nın tepki göstermesinin ardından söz konusu yasa geri çekilmişti. Şimdi Lula’nın prestiji o günlerin çok gerisinde. Tepesinde Bolsornaro ve aşırı sağın hayaleti gezerken orduyla karşı karşıya gelmek yerine uzlaşmak isteyecektir.

Dahası Lula iktidara tüm dünyayı derin bir kriz dalgasının vurduğu bir dönemde gelecek. 2002’de göreve geldiğindeki dünyanın yerinde yeller esiyor ve yeniden bir ekonomik refah vaadi mümkün görünmüyor. Yaygın açlık ve sefaletin yaratacağı öfke Brezilya’da önümüzdeki dönemde de sınıfsal gerilimin yükselişine zemin oluşturacaktır.

Lula 30 Ekim’de kazanabilir, ancak Brezilya’da aşırı sağ tehlikesinin geçtiğini söylemek için erken. Emekçi sınıfların Bolsornaro’yu ve aşırı sağı sonsuza dek tarihin çöplüğüne gönderebilmesi için, onu illüzyonlarla oylamaya çalışan Lula ve PT’den daha fazlasına ihtiyacı var. Latin Amerika’nın sosyal çelişkilerle en fazla yüklenmiş ülkelerinden biri olan Brezilya’da aşırı sağı ancak emekçi sınıfların radikal sınıf mücadelesi durdurabilir. Bunun dışında her alternatifin Bolsonaro gibi figürleri güçlendirdiğini ve onlara yeniden sahneye çıkma şansı tanıdığını tarihten örneklerle biliyoruz.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı