Home / Karışık / AKP ve OrtadoÄŸu: "Stratejik Sığlık" – Çağın Erdinç

AKP ve OrtadoÄŸu: "Stratejik Sığlık" – Çağın Erdinç

26 Mayıs, 2013

18 Aralık 2010’da Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasıyla baÅŸlayan ve neredeyse OrtadoÄŸu’nun tamamını etkisi altına süreç devam ediyor. Kimilerinin ”emperyalizmin oyunu” olarak gördüğü, kimilerinin ”demokrasi geliyor” basitliÄŸiyle olumlu karşıladığı bu süreci, aslında söz konusu iki perspektif de tam olarak karşılamıyor.

Her ÅŸeyden önce, OrtadoÄŸu bölgesine ‘homojen bakış’, süreci deÄŸerlendirmemiz açısından ciddi riskler oluÅŸturacaktır. ÖrneÄŸin Mısır’daki süreç, Tahrir Meydanı’ndaki kitlesel eylemlerle baÅŸlayıp yine Tahrir Meydanı’nda devam eden kitlesel protestolarla devam ederek Mübarek’in sonunu hazırlamışken; Suriye’deki süreç emperyalist dış destekle varlığını devam ettiren, halk desteÄŸinden yoksun, esas olarak kırlarda savaÅŸan Selefi terör örgütlerinin verdiÄŸi ‘mücadele’ye dönüşünce BeÅŸar Esad yönetimi ayakta kalmayı baÅŸardı.

Yani, OrtadoÄŸu’nun etnik ve dini olarak son derece heterojen yapısı, bölgedeki olayların da bu heterojenliÄŸe uygun deÄŸerlendirilmesini gerekmektedir. YandaÅŸ AKP basını, olayları bu bilimselliÄŸe uygun aktarmak şöyle dursun, OrtadoÄŸu’da geliÅŸen süreci kamuoyuna tek taraflı yorumlarla anlatıp söz konusu olayları istediÄŸi ÅŸekilde yorumlayarak emperyalizmin ”Yeni OrtadoÄŸu” algısını zihinlere empoze ediyor.

ÖrneÄŸin Bahreyn’deki isyana dair yandaÅŸ medyanın kör, sağır, dilsiz ve hissiz olması tesadüf deÄŸil. Bahreyn’de, Suriye ve Libya olaylarından farklı ÅŸekilde, kitlesel mücadele uzun zamandır devam ediyor. Suud ailesinin varlığının temel kaynağı olan emperyalizmin finansman desteÄŸi ile kitle eylemlerinin bastırılmasında Katar ve S.Arabistan askeri varlığı, Bahreyn’deki halk isyanının büyümemesi için etkin ÅŸekilde kullanılıyor.

Suudi Arabistan’ın Bahreyn’deki Åžii çoÄŸunluÄŸa dayanan halk hareketinin olası zaferini engellemek için, Suud topraklarından Bahreyn’e kadar uzanan köprü inÅŸa etmesi, ”Åžii Hilali”nin ciddi tepkisini doÄŸurmuÅŸ, baÅŸta İran olmak üzere, OrtadoÄŸu’nun Åžii iktidarları Bahreyn muhalefetiyle iliÅŸkilerini arttırmıştı.

Bahreyn’deki bu geliÅŸmelerden sonra, OrtadoÄŸu’da emperyalizmin ileri karakolları olan Katar, Suudi Arabistan, Türkiye… gibi ülkelerin muktedirleri tek ses olup Suriye’deki olaylara odaklanarak Bahreyn’de ciddi potansiyele sahip gerçek halk muhalefetini görmezden geldiler ve yaÅŸananları kitlelere, emperyalizmin perspektifinden aktararak ‘görevlerini’ ifa ettiler. DışiÅŸleri Bakanı DavutoÄŸlu’nun ”Biz Suriye meselesine vicdani yaklaşıyoruz” söyleminin ‘vicdaniliÄŸini’ de bu noktadan okumak gerekir.

ÖrneÄŸin Bahreyn direniÅŸinin en önemli isimlerinden olan Ayetullah İsa Kasım’ın evine yapılan saldırıyı Türkiye’deki yandaÅŸ medya organlarının hiçbiri gündeme getirmedi. Keza, DışiÅŸleri nezdinde de bu olaya hiç deÄŸinilmedi. Halbuki bu olay, OrtadoÄŸu’da son dönemde yaÅŸanan hassas geliÅŸmelerin en önemlilerinden birisidir.

Bahreyn olaylarına yönelik uygulanan bu sansürün kamuoyunda yaratılmaya çalışan ”yeni OrtadoÄŸu” algısının tezahürü olduÄŸu açıktır. Aslında, Türkiye kamuoyunun dikkatinin Suriye dışındaki ülkelere kaymaması için yoÄŸun çaba sarfeden iktidarın at gözlüklü dış politikasının Suriye’de iflas ettiÄŸi, baÅŸbakanın ABD ziyaretiyle fiilen ortaya çıkmıştır. Suriye’deki muhalefetin homojenlik arz etmemesi, Özgür Suriye Ordusu’nın vahÅŸetlerinin sosyal paylaşım sitelerinde dolaÅŸması, Suriye halkının, Mısır’da olanın tersine, iktidar karşıtı hiçbir kitlesel gösteri yapamaması ve son olarak İran- Rusya bloÄŸunun Esad rejimine açıkça destek vermesi Suriye muhalefetinin İkinci Cenevre görüşmeleri öncesi seçeneklerini kısıtlayan olgulardan birkaçıdır. Rusya’nın Esad rejimine açıkça S-300 füzesi satması ve denizden gelebilecek saldırılara karşı da hava savunma sistemiyle bu ülkeyi donatması, aslında Esad’ın Rusya nezdinde ”hayati müttefik” olduÄŸunu dünyaya göstermesi bakımından sembolik öneme sahiptir.

Tüm bu olayların zamanlama açısından Cenevre Görüşmeleri’nin biraz öncesine rastlaması, kuÅŸkusuz BeÅŸÅŸar Esad’ın elini iyiden iyiye güçlendirip sözde Suriye muhalefetine koÅŸulsuz destek veren AKP’yi içinden çıkılmaz bir cendereye soktu. Artık olayların failinin Esad’ın annesi olduÄŸunu söyleyecek kadar ÅŸaşıran DavutoÄŸlu, son yaptığı açıklamayla üstü kapalı itiraflarda bulunarak ”Stratejik DerinliÄŸin” iflasını kabullendi.

Peki bundan sonra ne olacak? Emperyalizmin ve onun ileri karakolu AKP’nin Suriye’deki politikasının iflas etmesi, emperyalizmin saldırganlaÅŸmasına yol açabilir. Ancak Irak ve Afganistan deneyimlerini unutamayan ABD, tıpkı Yugoslavya meselesinde Kissenger’in yaptığı gibi savaÅŸan tarafların yorulmasını bekledikten sonra müdahale seçeneÄŸini gündeme getirebilir. Ancak İran, Rusya ve Çin’in bu konuda ikna edilmesi de son derece güç görünüyor.

Tarihteki tüm devrimci dalgaların, muktedirlerin yaşadığı büyük buhranların sonrasında güçlenmesi biz Devrimci Marksistler için ciddi tarihsel örneklerdir. Emperyalizmin Vietnam, Küba bozgunlarından sonra devrimci dalganın tüm dünyayı sarması, muktedirlerin unutamayacağı 68 fırtınasına yol açmıştı. Suriye halkının emperyalizmin desteklediği unsurlarla mücadelesini uzun vadede kazanması, emperyalizme açılacak ciddi bir gedik olacaktır.  Açılan bu gedikten, sınıfsal muhalefetin tarih sahnesine 20. yüzyılın başındaki kadar etkin çıkması kuvvetle muhtemeldir.

Etiketlendi: