Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimlerine 2 ay gibi bir süre kaldı. Dünyada da Türkiye’de olup bitenleri takip etmeye çalışan önemli bir kesim mevcut. Bu yazıyla uluslararası okuyucuların Türkiye’deki durumu daha iyi anlamasını saÄŸlamaya çalışacağız.
CumhurbaÅŸkanı ve parlamento üyelerinin belirleneceÄŸi bu seçimlere ErdoÄŸan ve faÅŸist ortağı MHP çok büyük sıkıntılarla giriyor. Ekonomik kriz, yolsuzluk ve çeteleÅŸmenin ayyuka çıkması ve son olarak büyük deprem felaketinde devletin aşırı yetersiz kalması toplumsal hoÅŸnutsuzluÄŸu üst düzeye ulaÅŸtırdı. Bu sıkıntılar bir yana burjuva muhalefet bloÄŸu (Millet İttifakı) en sonunda kendi aralarındaki krizleri aÅŸarak CHP lideri Kemal KılıçdaroÄŸlu etrafında birleÅŸmiÅŸ görünüyor. Bu yazının yazıldığı sıralarda Kemal KılıçdaroÄŸlu önemli bir rüzgar yakalamıştı. Bu rüzgarı seçime kadar estirebilir mi orası belli deÄŸil. Türkiye gibi bir ülkede bir gün bile çok uzunken seçime kadar hangi olaÄŸanüstülükleri yaÅŸayacağız orası da belli deÄŸil. Bunun dışında ErdoÄŸan olası bir seçim maÄŸlubiyetini kabul edecek mi bu da belli olmayanlar listesinde. Â
Åžimdi ekonomik durumu, depremle ilgili geliÅŸmeleri, siyasi aktörleri, sınıf mücadelesi ve sosyalistlerin durumunu özetlemeye çalışalım.Â
Ekonomik Kriz, Yolsuzluk ve Çeteleşme
Türkiye tarihinin en büyük enflasyonist dönemlerinden birinden geçiyor. %100’lerin üzerinde olan enflasyon, emekçilerin reel ücretlerini büyük oranda düşürdüğünden halk hızlı bir yoksullaÅŸma süreci yaşıyor. AKP’den aldığı emirlerle alenen yalan söyleyen resmi istatistik kurumu bile enflasyonu %55 olarak gösteriyor. Emekçi halkın en büyük harcama kalemleri olan barınma, gıda ve ulaÅŸtırmada yıllık %300’lere varan fiyat artışları var. DiÄŸer taraftan AKP ve etrafında kümelenen bir dizi büyük holdingin büyük bir yolsuzluk ekonomisi ile süper servetler elde etmesi toplumun büyük kısmında tepki topluyor. AKP’nin ihale ÅŸampiyonları olan bu oligarklar, toplumda 5’li çete olarak bilinse de gerçekte sayıları daha fazla.Â
DiÄŸer taraftan devletin en tepesinden aÅŸağı basamaklara kadar büyük bir yolsuzluk ağı oluÅŸmuÅŸ durumda. AKP ile arası bozulduÄŸu için iktidarın uyuÅŸturucu baronlarıyla iliÅŸkilerini ifÅŸa eden eski bir mafya liderinin YouTube üzerinden yaptığı açıklamalar toplumda büyük yankı uyandırmıştı. Ama BAE’nin kendi ülkesinde yaÅŸayan bu kiÅŸiyi susturmasıyla AKP’yi sarsan bu ifÅŸalar kesilmiÅŸ oldu. ErdoÄŸan, karşılığında, çok sevdiÄŸi Müslüman KardeÅŸler’e verdiÄŸi desteÄŸi kesti. ErdoÄŸan ekonomik darboÄŸazın etkisiyle bölgede kavgalı olduÄŸu diÄŸer despotlara (Suudiler, Sisi, İsrail ve BAE) büyük ödünler verdi. Karşılığında ekonominin tamamen çökmesini seçimlere kadar engellemek için bu ülkelerden borç paralar elde etti. Putin de bu konuda ErdoÄŸan’a çok kritik yardımlarda bulundu. ÖrneÄŸin, doÄŸal gaz ödemelerinin bir yıl ertelenmesi gibi. Katar’dan da önemli miktarda borç para geldi. Bu sayede TL’nin yeni ve yıkıcı bir devalüasyonu ertelenmiÅŸ oldu. Ne var ki seçimlerden sonra kaçınılmaz olan devalüasyon ve yeni bir atılım yapacak olan enflasyonla halkın ödemek zorunda olacağı fatura oldukça büyük olacak.Â
ErdoÄŸan kendisini zorlayan bu koÅŸullarda en çok da devlet sopasına güvendi. Bu konuda özellikle iki isim öne çıktı. Bunlardan birincisi ErdoÄŸan’ın ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. ErdoÄŸan 20 yıllık iktidarında kendisinde iktidarda tutmak için birçok partnerle çalıştı. Bunlar arasında geleneksel büyük burjuvazi, AB, ABD, 2016 yılında darbe yapmaya kalkışan Gülen cemaati, sol liberaller ve hatta örtük biçimde Kürt ulusal hareketi bulunuyor. Bütün bu geçmiÅŸ birliktelikleri kanlı kavgalarla geride bırakan ErdoÄŸan’ın son partneri faÅŸist MHP oldu. CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde %50 oy oranına ihtiyacı olan ErdoÄŸan için MHP’nin desteÄŸi hayati derecede önemli. Bu yüzden kamuoyu yoklamalarında %7 civarında oyu olan MHP muazzam bir güce eriÅŸti. Bu, hem AKP iktidarının politikasını etkilemede söz konusu oldu hem de bürokrasideki kadrolaÅŸmada yaÅŸandı. Åžiddetli ÅŸekilde Kürt ve sol düşmanı olan ve son derece organize bir sokak gücüne sahip olan MHP, rejimin açık bir faÅŸist diktatörlük biçiminde örgütlenmesi için çaba sarf ediyor. MHP ile yakın baÄŸları olan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu da devlet baskısının sembol isimi olurken mafya liderleri ile olan baÄŸlantılarıyla da gündemden hiç düşmedi. ErdoÄŸan aslında ciddi bir muhafazakar Kürt seçmen tabanına sahip olsa da MHP’nin aşırılıklarını sineye çekmek zorunda kaldı. Bunların sonuncusu tüm Türkiye’yi sarsan pervasız bir siyasi suikast oldu. MHP’nin en tepeden yönettiÄŸi açık olan bir organizasyonda hakkında infaz emri çıkartılan üst düzey bir ülkücü, uyuÅŸturucu çetelerine baÄŸlı olan bir tetikçi tarafından Ankara’nın en çok korunan bölgesinde suikastla öldürüldü. Tetikçinin polis aracıyla Ankara’ya gelmesi ve faillerin MHP’li bir vekilin evinde saklanması ve suikastçının kaçırılması toplumda ÅŸok etkisi yaratmış ve MHP’ye yönelik büyük tepkiler oluÅŸturmuÅŸtu. AKP iktidarı durumu geçiÅŸtirmekle yetinmek zorundaydı. Özetle AKP rejimi berbat ekonomi yönetimiyle ekonomik krizlere sebep oluyor ve bir yandan da devlet aygıtı tamamen çürürken yolsuzluk ve çeteleÅŸme ülkede kol geziyordu.Â
Depremde Çöken Devlet
1999’da Türkiye’nin endüstriyel kalbi olan Kocaeli’ni vuran büyük depremden sonra burjuva düzen sözüm ona sürekli bir deprem hazırlığı vurgusu yapmıştı. Gerçekteyse hiçbir ÅŸey yapılmıyordu. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinde depremin de etkisiyle ÅŸiddetlenen ekonomik krizin etkisi büyüktü. Ama AKP’nin 2002’den beri hiçbir hazırlık yapmadığı bu son büyük depremde anlaşıldı. Yapı denetimleri yapılmadığı için gerekli güçlendirmeler ve tahliyeler asla gerçekleÅŸmedi. Tam tersine AKP iktidarı düzenli olarak saÄŸlıksız ve kaçak yapılara ruhsat verdi. Bu, hem turistik bölgelerdeki doÄŸa talancısı patronlara bir peÅŸkeÅŸti, hem küçük burjuvaziden oy isteme biçimiydi, hem de ruhsat baÅŸvurusu için belirli bir peÅŸinat yatırmanız istendiÄŸi için AKP’ye sıcak para saÄŸlıyordu. Bu ÅŸekilde tam 7 milyon saÄŸlıksız konuta ruhsat verildi. Deprem vergisi olarak toplanan devasa boyutlardaki vergiler çoktan baÅŸka yerler için harcanmıştı. Her yeri saran yolsuzluk, yeni yeni çürük yapıların inÅŸa edilmesini beraberinde getirdi. Yıkılan binaların önemli bir kısmının yeni yapılmış olduÄŸu bilinmelidir. Bilim insanlarının ısrarlı uyarılarına raÄŸmen bu felaket bağıra bağıra geldi. Bazı bilim adamları depremin merkez üssünü dahi belirterek çok hızlı davranılması gerektiÄŸini söyleyip durdu. Ama hiçbir ÅŸey yapılmadı.
Felaketten sonrası ise ayrı bir fiyaskoydu. Daha önce böylesi büyük facialarda önemli roller alan devlet kurumları ve hatta arama kurtarmada etkin olan sivil toplum kuruluÅŸları AKP tarafından devre dışı bırakılmıştı. Böylesi büyük bir depreme müdahale etmek için en organize ve en kalabalık birim olan ordunun kışlada tutulması emri akıllara durgunluk veren bir saçmalıktı. Nitekim devlet aygıtı çöktü. Çok sayıda ÅŸehir yıkıldığı için enkaz altında kurtarılmayı bekleyen on binlerce insan yardım isteye isteye hayatını kaybetti. Çok büyük çoÄŸunlukla ortalıkta ne bir iÅŸ makinası ne de bir arama kurtarma birimi söz konusuydu. İnsanları kurtarmak için çırpınan yurttaÅŸların büyük beton bloklar karşısında yapabilecekleri bir ÅŸey yoktu. Toplam ölü sayısı resmi rakamlarla 46 bin olarak geçse de herkes gerçek sayının çok daha fazla olduÄŸunu biliyor. Devletin bir valisi gerçek sayının açıklananın 4-5 katı olduÄŸunu kameralar önünde itiraf etti bile. Bunun dışında depremden saÄŸ kurtulanlar da gerekli yardımları haftalarca alamadılar. Devletin bu boÅŸluÄŸunu halkın kendisi doldurmak için harekete geçti. Özellikle ünlü bir rock ÅŸarkıcısının liderliÄŸindeki Ahbap adlı demokratik toplum örgütü yardım kampanyalarının odak noktası oldu. Zira kimse AKP ve onun elinde yolsuzluk merkezlerine dönüşmüş birimlere güvenmiyordu. Bu da AKP’yi son derece rahatsız etti. Bu tarz kampanyalar AKP’nin fiyaskosunu ortaya koyuyordu ve karalama ve tehditlerle Ahbap susturuldu. BaÅŸrolleri yine AKP medyası ve MHP çekiyordu.Â
DiÄŸer taraftan toplumu kutuplaÅŸtıran, tehditlerle susturan ve avantacılıkla yozlaÅŸtıran AKP’ye karşı toplumsal dayanışmanın ve seferberliÄŸin bu denli yüksek olması gerçekten umut vericiydi. Özellikle sosyalist örgütlerin sahada aktif bir ÅŸekilde görev alması tüm toplum kesimlerince duyuldu ve büyük bir sempatinin oluÅŸmasını saÄŸladı. Geleneksel saÄŸ kesimde marjinal ve terörist etiketi vurulan sosyalistlerin prestijinde ciddi bir artış oldu. Partimiz SEP de bu çalışmalarda en önde yer alan örgütlerden biriydi. Partimiz bu çalışmalarını halen etkin bir ÅŸekilde sürdürmektedir.Â
Seçimler ve Burjuva Muhalefet
Bu yazı kaleme alındığı sıralarda burjuva muhalefet bloÄŸu (Millet İttifakı) büyük kavgalar, çalkantılar ve uzlaÅŸmalardan sonra kendi içindeki kavgaları aÅŸmış görünüyordu. AKP’ye karşı oluÅŸan halktaki derin öfkenin getirdiÄŸi basınç, bu ittifakın dağılmasını önlemektedir. Aynı zamanda sistemin burjuva normalleÅŸme ihtiyacı da Millet İttifakı’nda cisimleÅŸmektedir. İttifakın ekonomi politikaları serbest piyasaya baÄŸlılığı vurgulamaktadır. Dış politikada çok vurgulanmasa da Batı yanlılığı nettir. İttifakın en çok vurguladığı konuların başında parlamenter sisteme geri dönüş ve demokratik hakların geniÅŸletilmesi bulunmaktadır. Bunun dışında liyakat ilkesinin geri getirilmesi ve yolsuzluklara karşı söylem öne çıkmaktadır. Millet İttifakı bu politik içeriÄŸi ile burjuva sistemin restorasyonunu ifade etmektedir. Türkiye gibi ülkelerde korkak ve parazit karakterde olan büyük sermaye çevrelerinin kavgasını veremediÄŸi siyasi programı budur. DiÄŸer taraftan seslerini çıkaramasalar da devlet aygıtı içerisinde böyle bir restorasyonu destekleyecek önemli güçler bulunmaktadır. Â
Millet İttifakı’nı oluÅŸturan 6 partiyi şöyle sıralayabiliriz:
CHP: Millet İttifakı’nın lideri konumundaki Kemalist parti. Farklı toplumsal tabanlardan ve ideolojik gruplardan oluÅŸan bu parti 2010’da genel baÅŸkanlık koltuÄŸuna oturan Kemal KılıçdaroÄŸlu liderliÄŸinde ulusalcı kanatlarını tasfiye etti. Bu tasfiye süreci, devlet aygıtındaki ulusalcı askeri-sivil bürokrasinin tasfiyesi ile paralelliklere sahiptir. Bu sürecin ardından Parti, tüm dünyada olduÄŸu gibi sosyal-liberal devletçilikten fazlası olmayan “sosyal demokrat” bir hüviyete büründü. Seçimlerde ErdoÄŸan’ın rakibi olacak olan Kemal KılıçdaroÄŸlu diÄŸer burjuva partileri etrafında toplayarak burjuva muhalefette oyun kurucu bir rol aldı. Karizmatik pek bir yanı olmayan eski bir bürokrat olarak KılıçdaroÄŸlu Alevi ve Kürt kimliÄŸi ile de tartışmaların odağında yer aldı. Geleneksel olarak %25 civarı bir oy oranı olan CHP, kurduÄŸu ittifaklarla 2019 yerel seçimlerinde baÅŸta 3 büyük kent İstanbul, Ankara ve İzmir baÅŸta olmak üzere büyük ÅŸehirlerin önemli bir kısmını kazanmayı baÅŸardı. Bu baÅŸarıda Kürt ulusal partisi HDP’nin katkısı büyük oldu.
İYİP: FaÅŸist parti MHP’nin AKP ile ittifak kurmasından rahatsız olanların partiden ayrılmasıyla kuruldu. Partinin kuruluÅŸu sırasında önüne çıkarılan bürokratik engellemeleri aÅŸmasında CHP’nin yardımları büyük rol oynadı. Son anketlerde %14 civarı bir oyu olan İYİP, Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisi konumunda. Partinin milliyetçi lider kadrosu Kürt sorununda ve kilit parti konumundaki HDP ile iliÅŸkilerde her zaman keskin bir karşıtlık içerisinde oldu. Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun Millet İttifakı’nın ortak adayı olması konusunda CHP ile rekabete giren parti bu mücadeleyi kaybetmiÅŸ görünüyor.   Â
Saadet Partisi: İslamcı küçük burjuvazinin Türkiye’deki geleneksel partisi. Oy tabanını hemen hemen tamamen AKP’ye kaptırsa da güçlü bir kadro ağı bulunuyor. Ve dahası AKP’nin olası bir dağılması sonrası İslamcıların doÄŸal adresi olmayı umuyor. Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun en uyumlu çalıştığı parti olarak öne çıktı. Kadın hakları konusunda gerici rezervleri Millet İttifakı içerisinde ciddiye alındı. Â
Demokrat Parti: Daha çok tarihsel merkez sağcı partinin ismini taşımasından ötürü sembolik bir anlamı olan parti.
DEVA Partisi: AKP’den ayrılan eski ekonomi bakanı Babacan’ın partisi. Muhafazakar liberal bir parti olarak AKP’nin sözde baÅŸarılı olan ilk dönemine atıflar yapıyor. Serbest piyasa vurgusu, Batı yanlılığı ve Kürt sorunundaki reformcu çizgisiyle öne çıkıyor. Anketlerde %3 civarı bir oyu bulunuyor.
Gelecek Partisi: AKP’den ayrılan eski baÅŸbakan DavutoÄŸlu’nun partisi. Dış İşleri Bakanlığı dönemindeki korkunç Suriye politikasının mimarı. Muhafazakar saÄŸcı bir çizgiye sahip. Anketlerde %1-2 civarı oyu bulunuyor.Â
Millet İttifakı olur da seçimleri kazanırsa AKP’den kalan büyük ekonomi sorunlarını göğüslemek zorunda kalacak. Ülkedeki döviz kıtlığı acil boyutlarda. Bu noktada tek umutları yabancı sermayenin ülkeye girmesi olacak. Tüm dünyada sıcak paranın çekildiÄŸi bir dönemde piyasa dostu, emekçi düşmanı sosyal kesinti politikalarını izlemek durumunda olacaklar. Bunların arasında IMF ile anlaÅŸmak da olabilir. ErdoÄŸan sonrası protesto ve grevler düzenlemek konusunda daha özgüvenli olacak olan alt sınıfların baskısı ile serbest piyasacılığın basıncı arasında yeni iktidarın sıkışması ve kendi içerisinde krizler yaÅŸaması oldukça olası görünüyor. Millet İttifakı’nın olası iktidarında yaÅŸanması muhtemel iç krizlerin ErdoÄŸan’ın seçim kampanyasının en önemli konularından biri olacağı aÅŸikar.Â
Kemal KılıçdaroÄŸlu AKP iktidarı döneminde 418 milyar doların hazineden çalındığını iddia ediyor ve “bedeli ne olursa olsun 418 milyar doları alıp bu ülkenin parasını kasaya koymayı” vaat ediyor. Bu yolsuzluÄŸun ucu sadece AKP oligarklarına deÄŸil Türkiye’deki tüm büyük sermaye çevrelerine çıkacağı için KılıçdaroÄŸlu’nun bu vaadinin arkasında durması mümkün deÄŸil. Ama elbette işçi sınıfı bu vaadin peÅŸini bırakmamalı ve bu hususta KılıçdaroÄŸlu’nu köşeye sıkıştırmalıdır.Â
Türkiye’de Sınıf Mücadelesi ve Sosyalistler
Artan hayat pahalılığı karşısında eriyen alım gücünü korumak için işçiler 2022 başında önemli eylemlere imza attılar. Kuryelerin başını çektiÄŸi işçi eylemleri farklı sektörlere yayılarak devam etti ve işçiler bu mücadelelerin çoÄŸunda kısmi de olsa kazanım elde etmesini bildi. DiÄŸer taraftan bu eylemlerin siyasal bir karakter kazanarak genelleÅŸmesi mümkün olmadı. Bu süreçte kent yoksulları ve olası esnaf eylemleri AKP için büyük tehlike arz ediyordu çünkü eylemlerin hedefinde bu defa ÅŸu ya da bu patron deÄŸil doÄŸrudan AKP iktidarı olacaktı. Gelgelelim toplumsal gerilim yükselse de sokaÄŸa taÅŸan öfke patlamaları yaÅŸanmadı. Bunda iki faktör söz konusuydu. İlki AKP iktidarının göz korkutan otoriterliÄŸi bu kesimler üzerinde caydırıcı oldu. İkincisi de sokak eylemlerinin AKP’ye yarayacağı yönündeki yaygın kanıydı. Büyük protestoların sertlikle bastırılacağı, AKP’nin bu süreci daha da otoriterleÅŸmek ve belki de seçimleri iptal etmek ya da çalmak için kullanacağı fikri kitleler üzerinde etkili oldu. Millet İttifakı bu propagandayı yoÄŸun bir ÅŸekilde kullandı. Kitlelere seçimleri beklemeleri ve ErdoÄŸan’ı oy vererek göndermeleri gerektiÄŸi salık verildi. Bu kırıcı politikanın ErdoÄŸan’ın elini güçlendirdiÄŸine şüphe yok.Â
HDP, Sosyalistler ve Devrimci Tutum
HDP, AKP otoriterleÅŸmesinden en çok etkilenen parti oldu. HDP üzerindeki baskılar, AKP ile yürütülen “çözüm sürecinin” 2015’te bitmesi ile baÅŸlayan ÅŸehir savaÅŸlarından sonra büyük bir tırmanış gösterdi. 15 Temmuz 2016’daki baÅŸarısız darbe giriÅŸiminin ardından ilan edilen OHAL süreci, tüm toplumsal muhalefete ve özellikle HDP’ye büyük baskı getirdi. HDP’nin en etkili ismi Selahattin DemirtaÅŸ ve milletvekillerinin de aralarında olduÄŸu binlerce HDP’li halen cezaevlerinde bulunuyor. Bunu yanı sıra 2019 seçimlerinde HDP’nin kazandığı belediyelerin tamamına yakınına kayyum atandı. Bu sürecin sonunda HDP’nin protesto düzenlemesine dahi izin verilmezken tabanın partiye desteÄŸi pasif de olsa sürüyor.Â
HDP bu süreçte Millet İttifakı’na davet edilmese de ErdoÄŸan’a karşı bu bloku desteklemekten geri durmadı. Önümüzdeki seçimlerde Kemal KılıçdaroÄŸlu’na destekleme yönünde açıklamalar yapılıyor. %12-13 civarında bir oy desteÄŸi olan HDP’nin seçimin anahtar partisi olduÄŸu herkesin malumu. Bu durum aynı zamanda ErdoÄŸan’ın korkulu rüyası durumunda, zira HDP seçmeni blok olarak Kemal KılıçdaroÄŸlu’nu desteklerse Kemal KılıçdaroÄŸlu ipi ilk turda göğüsleyebilir.Â
HDP sadece Kürtlerin ulusal haklarını savunan bir parti deÄŸil, aynı zamanda Türkiye’deki sol hareketleri yönetmek ve ÅŸekil vermek de isteyen bir güç. Bunu da büyük ölçülerde baÅŸardığı söylenebilir. Tabi bu liderlik, bağımsız sınıf siyasetinin terk edilmesi, post-modern kimlik politikalarının benimsenmesi ve HDP’nin ulusal ve uluslararası egemen güçlerle kurduÄŸu baÄŸların görmezden gelinmesini beraberinde getiriyor. HDP’nin sendikal bürokraside (KESK ve DİSK) oynadığı olumsuz roller de gündeme gelmeyenlerden. HDP 10 civarında milletvekilliÄŸini sosyalist gruplara veriyor, sendikal bürokraside de HDP ile iÅŸ birliÄŸi yapanlar belirli pozisyonlar elde ediyorlar. Ama bu iÅŸ birliÄŸinin sonucu olarak sosyalist örgütler mana kaybı yaÅŸayarak büyük güç kaybettiler. Bunun istisnası TKP’nin ikiye bölünmesiyle ortaya çıkan TİP oldu. Bu istisnayı yaratan HDP sıralarından seçilen TİP’li vekillerin diÄŸerlerinden farklı olarak HDP’den istifa ederek kendi partileri adına bağımsız biçimde konuÅŸmalarıydı. TİP’li vekiller AKP karşıtı demeçleriyle muhalif tv kanallarında boy gösterdikçe ilgi odağı oldular ve parti önemli bir çekim merkezi haline geldi. Buradaki sorun TİP’in içeriÄŸi ile ilgiliydi. Syriza tipi bir kitle partisi olan TİP, çoÄŸu kez HDP ile CHP arasında köprü vazifesi görmeye çalıştı ve Kemal KılıçdaroÄŸlu’na verdiÄŸi cömert destekle dikkatleri üzerine çekti. Gelgelelim demeçlerde gösterilen atılganlık aktif sınıf mücadelesinde asla sergilenemedi. Seçim partisi hüviyetinde olan TİP’in kendisine yönelen insan akışını eÄŸitecek ve mobilize edecek kadroları ve parti örgütleri bulunmadığı gibi böyle bir niyeti de bulunmuyor. Åžimdilerde HDP’nin liderliÄŸinde olan Emek ve Demokrasi İttifakı’nda gruplar arasında vekillerin nasıl paylaşılacağı konusunda bir rekabet baÅŸlayacak. TİP’in geleceÄŸi de esas olarak bu paylaşımın neticesinde ÅŸekillenecek.Â
Sosyalist soldaki bir diÄŸer seçim oluÅŸum Sosyalist Güç BirliÄŸi. Başını TKP’nin çektiÄŸi bu ittifakın ana vurgusu cumhuriyetin kazanımları ile laikliÄŸin korunması oldu. Daha çok iyi eÄŸitimli Kemalist orta sınıfların yaÅŸadığı bölgelerde varlık gösteren Sosyalist Güç BirliÄŸi’nin yaklaÅŸan seçimlerde bir iddiası bulunmuyor.Â
Partimiz SEP, solda bağımsız sınıf perspektifine baÄŸlı militan enternasyonalist bir geleneÄŸi ifade eden üçüncü bir yolu inÅŸa etmeye çalışıyor. Partimiz etkin olduÄŸu emekçi mahalleleri, sendikalar, üniversite kampüsler ve ÅŸehir merkezilerinde farkını ortaya koyan ve emin adımlarla güçlenen bir etkiye sahip. Bu seçimlerde Enkaz Düzeni Çöpe Sosyalizm Tek Çare baÅŸlıklı kampanyamızla kendi bağımsız adaylarımız etrafında kampanya yürüteceÄŸiz. Bu arada ErdoÄŸan’a karşı burjuva partilerle iÅŸ birliÄŸine itiraz etmeyi sürdürerek emekçi sınıfların seçim sonrası beklenen acı reçeteye karşı örgütlü mücadelesini hazırlamaya çalışacağız.













