Home / Yazarlar / Küresel Ekonomide Tıkanma İktidara Yarar mı? – GüneÅŸ Gümüş

Küresel Ekonomide Tıkanma İktidara Yarar mı? – GüneÅŸ Gümüş

2017 yılında küresel ekonomiyi derinden sarsan 2008 krizinin geride kaldığı konuÅŸulurken ÅŸimdi bambaÅŸka bir manzara karşımızda. Burjuva iktisat çevrelerinden 2019 ve 2020’nin küresel resesyon dönemi olacağı yüksek sesle dile getirilmeye baÅŸladı. AB ekonomisi tat vermiyor, aksine Almanya’da 2018 üçüncü çeyreÄŸinde durgunluk iÅŸaretleri görülmeye baÅŸladı; 2008 sonrası küresel ekonomiye itki vermiÅŸ Çin’de tekleme daha da netlik kazandı; Trump’un ÅŸiÅŸirilmiÅŸ kamu harcamaları ve teÅŸvikleriyle ısınan ABD ekonomisinin gidiÅŸatı parlak görünmüyor…

2008 krizinden sonra geliÅŸen uluslararası ekonomik ve siyasal konjonktürden çok beslenen AKP iktidarı ÅŸimdi de küresel ekonominin yeniden içine girdiÄŸi durgunluktan medet umuyor; ellerini ovuÅŸturuyor. AÄŸustos ayında rahip Brunson üzerinden ABD ile yaÅŸanan gerilimin tetiklediÄŸi döviz krizi geriye çevrilemese de dolar karşısında TL deÄŸerlenmiÅŸken, petrol fiyatları inanılmaz düşmüşken küresel ekonomiden kötüye gidiÅŸten Türkiye nasıl etkilenir sorusuna yanıt vermeye çalışalım…

ABD: Parlak Günler Geride mi Kaldı?

2008 krizinin merkez üssü ABD olmuÅŸ, kriz dalga dalga dünyanın geri kalanına yayılmıştı. ABD’nin krizden çıkış haritası iflas etmesi gereken ÅŸirketleri kurtarmak, Merkez Bankası (FED) eliyle piyasaya ucuz ve bol para sunmak (parasal geniÅŸleme) ve böylece sermayenin dünyanın dört bir yanındaki artı-deÄŸerden nemalanarak toparlanmasından medet ummak olmuÅŸtu. FED, parasal geniÅŸlemeye son vermeye baÅŸladığı Ekim 2014’e kadar yaklaşık 4 trilyon dolar piyasaya para sürdü hem de çok çok düşük faizlerle. Bu paralar da yüksek faiz öneren geliÅŸmekte olan ülke piyasalarına akarak sermayenin kesesini ÅŸiÅŸirdi. Böylece krizin yaratacağı dibe vuruÅŸ ertelendi, sermaye aynı finansal spekülasyonlar üzerinden yükselmeye devam etti. Yani küresel krizin ilk alameti olmuÅŸ finansal balon bırakın patlayıp yok olmayı daha da ÅŸiÅŸmiÅŸ durumda.

Trump sonrası dönem ise kamu harcamaları, vergi indirimleri ve son olarak korumacılık önlemleriyle üretimin ve tüketimin teÅŸvik edilmesiyle ÅŸekillendi. 2018 yılının önemli bölümü ekonomik göstergelerin iyileÅŸme gösterdiÄŸi, müteakibinde FED’in faiz artırdığı bir süreç olarak iÅŸledi. 2018’de Trump’un vergi kesintileri üçüncü çeyrekte büyüme rakamını %4 üstüne bile çıkarmıştı, iÅŸsizlik 1969’dan beriki en düşük rakamına gerilemiÅŸti. Ancak 2018 sonuna gelirken ABD için zor bir 2019 olacağı beklentisi yaygınlık kazandı. Dolar dünya çapında yerel para birimleri karşısında deÄŸer kaybetti; borsa 2018’in bütün kazanımlarını yerle bir edecek ÅŸekilde geriledi. 2019’da FED’in faiz artırımlarına ara verip vermeyeceÄŸi ÅŸu an belli olmasa da planlanandan daha az artırıma gideceÄŸi kesinleÅŸmiÅŸ gibi.

Bir Türlü Toparlanamayan AB

Avrupa Birliği, 2008 krizinden ikinci dalgada etkilenen bölge olmuştu. Tabii ki AB ülkeleri krizden aynı şekilde etkilenmedi. Sanayi üretimi ve ihracatı ile fark yaratan Almanya bu sürecin kazananı olarak AB patronluğu konusunda epey yol aldı. Fransa, İtalya gibi güçlü ortakların Birlik içinde ekonomik ve dolayısıyla siyasal gücü zayıflarken borç batağına saplanmış ve artık AB periferisi haline gelmiş Yunanistan gibi ülkelere sunduğu borçlanma imkanlarıyla Almanya ihracat kapasitesini artırarak ipi göğüsledi.

AB, ekonomik krizin etkilerini ortadan kaldırmak adına Merkez Bankası (ECB) eliyle FED’in parasal geniÅŸleme politikasına katılarak her ay 30 milyar euro piyasaya sürmüştü. Ancak bu önlemler, Almanya’nın saÄŸladığı itki AB’yi toparlamaya yetmedi. Euro bölgesinde 2017’nin Aralık ayında 60,6 olan imalat sektörü satın alma yöneticileri endeksi (PMI), 2018 Aralık’ta 51,4’e geriledi. Bu endeksin 50 puan altına düşmesi kriz iÅŸareti olarak kabul ediliyor.

AB’nin toparlanması için belirleyici olan Almanya ekonomisinin tepesinde de kara bulutlar var. 2015’ten bu yana ilk defa ekonomi 2018 üçüncü çeyreÄŸinde küçüldü. ABD-Çin arasındaki ticaret savaşının bir yansıması olarak araç satışlarındaki ve ihracattaki azalma bu noktada etkili oldu. Åžimdiden Almanya için 2019 büyüme tahminleri yüzde 1,8’den yüzden 1,5’a gerilemiÅŸ durumda. AB üyesi ülkelere verilen batık krediler nedeniyle Almanya’nın büyük bankası Deutsche Bank’ın bilançolarındaki büyük delikler de bir sıkıntı kaynağı. Banka, 2018 yılında borsada hisse senetlerinde %50’lik bir deÄŸer kaybı yaÅŸadı. Önümüzdeki dönemde Almanya’nın başında sadece AB’nin batmasına izin verilemeyecek İtalya gibi ülkelerini kurtarmak derdi olmayabilir; 2018’de dünyanın en büyük 15. bankası olan Deutsche Bank da kurtarılması gerekenler listesini kabartabilir.

Çin Tökezliyor

2008 krizinden sonra küresel ekonominin dibe çöküşünü engelleyen en önemli aktör Çin olmuÅŸtu desek abartmış sayılmayız. Çin, 2008 sonrasında ekonomik büyüme ivmesi zayıflasa da dünyanın sanayi motor gücü olarak geliÅŸmekte olan ülkelerin ekonomileri için hammadde alımlarıyla büyük bir destek güç olmuÅŸtu. Bu süreç Çin’de de borç balonunun giderek ÅŸiÅŸmesiyle sürmüş; Çin Merkez Bankası faiz oranlarını %11’den %4,3’e düşürmüş ve piyasaya 3 trilyon dolar deÄŸerinde yuan sürmüştü. Ki Çin’de hiçbir denetime tabi olmayan büyük bir gölge bankacılık sektörü ve bu sektörde biriken borç da var. Çin’in toplam borcu (30 trilyon dolar), milli hasılasının (12 trilyon dolar) neredeyse %270’ine ulaÅŸmış durumda. 2008’de bu oran %160lardaydı. Çin’de üzerine konuÅŸulması gereken bir balon da konut sektöründe kendini gösteriyor. Åžu an 55 milyondan fazla boÅŸ konut bulunuyor ki inÅŸaat sektörü ekonominin motor sektörlerinden hala biri.

Çin ekonomisindeki yavaÅŸlama alametleri, Çin-ABD ticaret savaşından öncesine gidiyor. Çin, 2008 krizine raÄŸmen küresel ekonomide 2010’a kadar çift haneli büyüme oranlarıyla göz doldursa da küresel ihracattaki tıkanma karşısında iç talep ve yatırımlara ağırlık veren Çin’in bu adımları ekonomik büyüme temposunu sürdürmesine yetmedi. Åžu an ekonomik yavaÅŸlama iyice görünür durumda. Çin ihracatının neredeyse dörtte birinin gittiÄŸi ABD’de de uygulanacak ekstra gümrük vergilerinin ekonomik daralmaya katkı sunacağı kesin. İstihdamda gerilemenin görüldüğü Çin’de dış talepteki azalma zayıflayan bir iç taleple birleÅŸince iyice can sıkıcı oluyor. ÖrneÄŸin Kasım 2018’de Çin’de oto satışları yıllık %18 düşerek ekonomide yavaÅŸlamanın en somut iÅŸaretlerinden biri olmuÅŸtu. Ülkede son 3 yıldır ilk defa sanayi getirilerinde yavaÅŸlama görüldü ve Çin sanayi ÅŸirketlerinin karı 2016’dan bu yana ilk kez daraldı.

Küresel Durgunluk, AKP’ye Yarar mı?

Kriz markerı kabul edilen imalat sanayi PMI verileri küresel düzeyde Eylül 2016’dan bu yana en düşük seviyesi olan 51.5’a gerilemiÅŸ durumda. Bir yanda 2017 ve 2018’de ekonomik toparlanmasıyla küresel ekonomi üzerinde olumlu etkilerde bulunan ABD’ye yönelik kötü beklentiler diÄŸer yanda Çin’in ticaret savaÅŸlarıyla pekiÅŸen ekonomik daralması küresel resesyon beklentilerini artırıyor. 2008 krizi sonrasında kullanılan taktikler de artık tıkanıyor. FED parasal daralmasını durdurup faiz oranlarını yükseltmese bile geliÅŸmekte olan ülke ekonomileri tat vermiyor; yani sermayeye ballı börek artı-deÄŸer aktaracak kaynaklar azalmış durumda. Peki bu gidiÅŸatın Türkiye’ye etkisi ne olur? AÄŸustos’taki döviz krizi, devamında füze gibi artan enflasyon, borca bağımlı ÅŸirketlerin yaÅŸadığı tökezlemeler iktidarı çok yıpratmıştı. Döviz krizini tetikleyen ABD ile diplomatik kriz, iktidarın tavizleriyle çözülünce biraz toparlanma mı oluyor sorusu akıllara gelmiÅŸti. Sonrasında ABD’de ekonomisinde geri gidiÅŸ dolar karşısında TL’ye bir süre deÄŸerlenme imkanı verdi. Åžimdilerde petrol fiyatlarındaki düşüş, cari açığın önemli bir kısmını oluÅŸturan yakıt harcamalarını azaltacak gibi görünüyor. Bu geliÅŸmeler ülkedeki ekonomik krizi ertelemeye, durdurmaya yeter mi? AKP, yerel seçimlere kadar ekonomik krizin yakıcılığını azaltmak için eldeki imkanları seferber ediyor; ÖTV-KDV indirimleri, doÄŸalgaz indirimleri, asgari ücret zammı… Ellerinden ne gelirse artık. Ancak bu çabaların ve küresel ekonomik gidiÅŸatın etkileri bir yere kadar iktidarı kurtaracaktır.

Küresel ekonomideki yavaÅŸlama Türkiye’yi iki temelden vuracaktır. Birincisi ekonomik yavaÅŸlama demek, Türkiye’nin ihracatının da gerilemesi demektir. Zaten iç tüketim, enflasyondaki sıçrama sonrasında azalmış; ÅŸirket batışlarının yaratacağı iÅŸten çıkarmalarla daha da kötüye gidecekken dış talebin de gümlemesi ÅŸirketleri daha da zora sokar. Ödemeniz gereken ciddi borçlar varsa dolar ucuzlasa da para elde etme kanallarınız kurduysa vay halinize. Zaten ülkenin uzun zamandır motor sektörü olmuÅŸ inÅŸaat gümlemiÅŸ durumda. Bu yanına ihracatın daha da önem kazandığı beyaz eÅŸya, metal, otomotiv sektörü eklenirse ekonomideki kriz hali kör göze parmak durumuna gelir.

Küresel ekonomideki gidiÅŸat daha da kötüleÅŸse, döviz tl karşısında daha da deÄŸer kaybetse de ülke ekonomisi -özellikle de özel sökter- borca muhtaç. FED faiz artırmasa da parasal daralma devam ettiÄŸi sürece -ki ECB de katılıyor sürece- borç kanallarında ciddi bir kuruma yaÅŸanacak. ErdoÄŸan sürekli faiz düşürelim baskısı yaparken, sürekli geliÅŸmekte olan piyasalardan negatif ayrışmasıyla kırılganlığını kanıtlayan Türkiye’nin sıcak para akışı için çok çekici olmayacağı açık. Dolayısıyla buradan yenilecek darbe tehlikesi geçip gitmiÅŸ deÄŸil.

Kısacası ekonomik büyümeyi yurtdışından dövizle borçlanarak sağlanan kaynaklarla iç tüketim talebindeki patlamaya angaje eden bir modelin, onun yarattığı yapısal sıkıntıların kısa vadede çözülme şansı yoktur.