
Ovacık’taki deneyiminizi nasıl anlamlandırıyorsunuz? Nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Neler baÅŸardınız? Sol açısından burada nelerin kazanıldığını düşünüyorsunuz?
Aslında, baÅŸardığımız ya da özel bir durum söz konusu deÄŸil. YaÅŸamın kendisini yeniden ortaya koyduk. YaÅŸanması gereken buydu. Ama kapitalizm, emperyalizm bunu tersine çevirdi. SaÄŸlık ve gıdayı bir hak olarak görmedi. Hatta bunu iyi bir ÅŸey gibi göstermeye çalıştı. EÄŸitimin, saÄŸlığın parasız deÄŸil paralı olmasının doÄŸru olması gerektiÄŸi gibi bir algı yarattı. YaÅŸam hakkını, halkların kendi inancını, kendi kültürünü, kendi dilini yaÅŸamasına müsaade etmedi. Tam tersine; kendi tekçi anlayışını empoze etti. Bunların her biri toplumda da normalmiÅŸ gibi gösterildi. Bunun dışında baÅŸka bir ÅŸeyi savunanların anormal olduÄŸu söylendi.Â
Dersim’de biz, bu süreçte yaptığımız ÅŸeylerin yaÅŸamın kapitalizmin ve emperyalizmin iddia ettiÄŸinin tam aksi biçimde; tüm canlılar için,doÄŸa için, tüm dünya için zaten normal ve doÄŸal ÅŸeyler olduÄŸunu düşünüyoruz. Ovacık, böyle bir yerden yola çıktı. Kendi torakları üzerinde kendi yaÅŸamını kurabilmeyi gösterdi. Kadını, genci, yaÅŸlısı, üretim alanlarını kendisi yönetebileceÄŸini gösterdi. Sadece bir ürünü elde etme meselesi deÄŸildi. DoÄŸayı korudu. Kooperatiflerle örgütlendi. DoÄŸal, ekolojik, yaÅŸamı kutsayan, seven bir anlayışla örgütlendi.
Karşı karşıya olduğumuz sorunlar sadece bu coğrafyaya ait değil, dünyanın her yerinde kapitalizmin yarattığı tahribat ve aynı. Biz, dünyanın her yerinde halkların kendi yaşam alanlarını koruması, yaşatması ve kendisi yönetmesinden yanayız. Sosyalistiz. Bu coğrafya da bunun farkındalığıyla ve bilinciyle hareket ediyoruz. Yani, mesele sadece ve sadece bir yerde toprağa atılan tohum olarak görülmemeli. Başka bir şeyin, sosyalist bir anlayışın; dünyaya doğru bakan, soldan bakan bir anlayışın bir ürünü olarak görülmeli. Kapitalizmin tüm doğa, yaşam üzerindeki etkisini geriletecek bir anlayışın örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ovacık’ta böyle baÅŸladı. Küçücüktü, ama böyle baÅŸladı. DoÄŸruyu yapmak için yola çıkıldı. Bugün Dersim’e doÄŸru yürüyor. Bunun dışında, Türkiye’nin farklı yerlerine doÄŸru sıçramaya da baÅŸladı ki yarattığı algı, bugün kapitalist sistem ya da onların büyük patronları tarafından kaygıyla da karşılanmaya baÅŸladı. Bu yüzden Dersim’de olan ÅŸey maniple edilmeye çalışılıyor. Bunu görüyoruz. Bu da bizim güçlü olduÄŸumuz, Dersim halkının güçlü olduÄŸunu gösteriyor.Â
Biz, kendi üretim alanlarımızı güçlendireceÄŸiz. Kendi doÄŸamızı, kültürümü dilimizi, inancımızı koruyacağız. İnanç meselesini bir hak olarak göreceÄŸiz ve bugün onların kullandığı o argümanları ters yüz edeceÄŸiz. Üretim sürecine kadınların daha fazla katılımını saÄŸlayacağız. Herkese eÅŸit hizmetin olduÄŸu, yoksulun desteklendiÄŸi, herkesin eÅŸit olduÄŸu bir dünya yaratmak adına bir çaba ve mücadele baÅŸlattık. Bunun iyi olduÄŸunu ve güçleneceÄŸini düşünüyoruz. GeleceÄŸe dair duyulan umutsuzluÄŸu umuda çevirebileceÄŸimizi, bunun mümkün olduÄŸunu hissediyoruz. Bunun için mücadele edeceÄŸiz, çaba göstereceÄŸiz.Â
Dersim Belediyesi için Ovacık’tan farklı olarak önerdiÄŸiniz bir ÅŸey var mı? Ovacık’ta, kooperatif üzerinden gerçekleÅŸtirilen somut bir baÅŸarı hikayesi var. Dersim Belediyesini kazandığınızda ortaya koyacağınız somut bir proje var mı?
Resmin büyük kısmına bakmak lazım. Türkiye, dünyanın bir parçası. Dersim, onun bir ÅŸehri ve Ovacık bu ÅŸehrin sadece küçük bir ilçesi. Bizim kes kopyala bir anlayışımız yok. Sosyalistler önce dünyayı tanımlar. İlçenin, ÅŸehrin ihtiyaçları doÄŸrultusunda, gerçekleri doÄŸrultusunda hareket ederiz. Kentin ekonomik ihtiyacını, yaÅŸam biçimini, yönetsel yanını birçok alanın farkındalığıyla hareket etmeliyiz. Orada bir baÅŸarı yakaladık; bir maç yaptık gol attık ÅŸansa, diÄŸer yere de bunu aynen götürelim deÄŸil. Biz, o baÅŸarının nereden geldiÄŸini biliyoruz. Her kent ayrı deÄŸerlendirilmeli.Â
Dersim tarıma, hayvancılığa, turizme uygun bir yer. Kültürel özgünlükleri nedeniyle de aslında ilgi çekici bir yer. Kadının öne çıktığı, gençlerin kendi alanlarının olduÄŸu, kültürel farklılıkların korunduÄŸu bir anlayışla yapacağız. Bu coÄŸrafyada bunların hiçbiri bizi çok zorlamaz. Özellikle kadrolarımız, dostlarımız, büyüklerimiz, gençlerimiz, yaÅŸlılarımız, herkes böyle bir anlayışla ve bilince sahip. Halk meclisleri aracılığıyla halkın birlikte yönetebilme anlayışının mümkün olduÄŸunun farkındalığıyla hareket edebilmek önemli. Tekçi bir anlayışla deÄŸil, halk meclisleriyle yönetilen bir ÅŸehir yönetiminin olabileceÄŸini görebilmek gerekir. EÄŸer bir halkta ‘ben yönetmek istiyorum’ talebi varsa o ÅŸehri gerçekten de yönetebileceÄŸini düşünüyorum.Â
Seçim kampanyası nasıl gidiyor?
Çok büyük bir talep var. Çok geniÅŸ bir alan var. On binin üzerinde konut var. Bütün her yere yetiÅŸemiyor olabiliriz. AkÅŸama doÄŸru evlerde toplantılarda yapmaya baÅŸladık. Her gün 6-7 evde o bölgedeki onlarca kadının erkeÄŸin buluÅŸtuÄŸu; soru, cevap ve önerilerin konuÅŸulduÄŸu toplantılar düzenlemeye baÅŸladık. Ekonomiye, geleceÄŸe, beklentilere dair soruların yoÄŸunlaÅŸtığı toplantılar bunlar. Çok büyük sempatiyle karşılanıyoruz. Hatta gün geçtikçe katılımlar artıyor. Önerler daha da canlı hale geliyor.Â
Seçim aslında fiilen kurum arasındaki bir yarış haline geldi. Bundan belki bir yirmi gün önce otuz gün önce 3-4 partinin ismi konuÅŸuluyordu ama ÅŸimdi yavaÅŸ yavaÅŸ yapılan çalışmaların neticesinde bu sayıyı 2’ye düşürdü. İki demokratik kurum yarışıyor ÅŸu an. Bunun için bu ÅŸehrin kaybedeni yok. Kazanacağız.Â
Ülkenin siyasi atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sol için olanaklar neler?
Dünyanın hiçbir yerinde kapitalizm artık yönetemiyor. Bu kadar sıkıntılı, karşıtlıkların güçlendiÄŸi, baskının arttığı bir dönemde sosyalistler mücadele konusunda ısrarcı olmaz, bir araya gelip bunu örgütlenmezse tarihi bir hata olur. Direngen yapının kırılışı anlamına gelir. Onun için yerelden baÅŸlayan ama genele yayılan; dünyanın birçok alanındaki yoksulların, ezilenlerin, kadınların, ötekilerin, halkların bir araya gelebileceÄŸi politikaların yapılma zemini var. Ayrıştırmadan, ayrışmadan herkesin bir araya gelerek bu modelleri geliÅŸtirebilme ihtimalleri var. Çünkü kapitalizm yönetemiyor. Kapitalizm artık baskıyla, savaÅŸlarla, ölümlerle dünyayı maniple ediyor. Bu, Arjantin, Uruguay, Kolombiya, Irak, Suriye, Filistin… Dünyanın her yerinde geçerli. Dünyanın bütün yoksul halkları için geçerli olduÄŸu kadar Türkiye halkları için de geçerlidir. Bu ülke, bu dünyanın bir parçasıdır. Farklı bir dünyada yaÅŸamıyoruz. Biz, bu dünyaya müdahale etmek istiyoruz. Biz, bu dünyanın doÄŸasına, yaÅŸamına, toprağına, suyuna müdahale etmek istiyoruz. Halkın bu köyü, bu ilçeyi, bu ÅŸehri, bu ülkeyi ve bu dünyayı yönetme hakkının olduÄŸunu düşünüyoruz.Â















