Home / Karışık / Astana Konferansı Sonuç Getirir mi? – Çağın Erdinç

Astana Konferansı Sonuç Getirir mi? – Çağın Erdinç

Suriye, Rusya, İran ve Türkiye’nin  organize ettiÄŸi  Astana Konferansı 23 Ocak’ta baÅŸladı. Hem uluslararası anlamda hem de sahada savaÅŸan etkin gruplar baÄŸlamında konferansa katılım sınırlı. ABD’nin desteklediÄŸi Suriye Ulusal Konseyi konferansa katılmıyor. Fakat bu grup gözlemci olarak konferanstan umutlu sonuçlar çıkabileceÄŸi ihtimalini de göz ardı etmeyeceÄŸini açıkladı. Astana Görüşmeleri’ne dair açıklama yapan Suriye Ulusal Konseyi’nin Sözcüsü Ahmed Ramadan “Bizim için en önemli gündem maddeleri arasında ateÅŸkesin güçlendirilmesi, zorla yer deÄŸiÅŸtirmelerin durdurulması ve herhangi bir sınırlama olmaksızın kuÅŸatma altındaki bölgelere insani yardım gönderilmesi yer alıyor” dedi. Trump’ın Suriye’ye dair pasif bir tutum izleyeceÄŸini söylemesi Suriye Ulusal Konseyi’nin açıklamasını belirleyen bir etken.

Nusra gibi grupların konferansa katılmadığını söylemeye herhalde gerek yoktur. Hatta Nusra, 24 Ocak’ta konferansa katılan Özgür Suriye Ordusu’na ait mevzilere saldırdı. Nusra dışında Ahrar UÅŸ Åžam, Sukur Åžam, Rahman Ordusu, Åžam Devrimcileri, İdlib Ordusu ve Mücahitler Ordusu gibi gruplar da Astana’ya katılmadılar. Nusra baÅŸta olmak üzere sözünü ettiÄŸimiz bu gruplar Suriye iç savaşında oldukça etkin. Bu yüzden Astana’nın sahada sonuç yaratmasını beklemek hayalcilik olur. 

Astana’ya katılan gruplar ise Suriye iç savaşında Halep’in düşmesiyle birlikte sonun baÅŸlangıcına geldiklerinin farkında. İslam Ordusu üyelerinden Muhammed AlluÅŸ konferansa bireysel olarak katılıyor. Alevi düşmanlığı ve uzlaÅŸmaz Esad karşıtlığıyla bilinen AlluÅŸ’un konferansa katılması, radikal unsurlar arasındaki dağılmanın boyutlarını gösteriyor.

Sultan Murad Tugayları, MİT güdümünde olduÄŸu için konferansa katılıyor. Düne kadar sorunun silah dışında bir yöntemle çözülmeyeceÄŸini söyleyen Sultan Murad Tugayları; AKP’nin Rusya ve İran’la birlikte masaya oturmasından sonra 180 derece dönüş yaptı. Konferansa ÖSO’nun bileÅŸeni olan Feylak Åžam,  Şamlılar Cephesi, CeyÅŸ el-İzze, CeyÅŸ el-Nasr, Sahil Ordusu, İslam Åžehitleri Tugayları, Festakim grupları da katılıyor. AlluÅŸ’un liderliÄŸini yaptığı İslam Ordusu dışında bu grupların sahada fazla bir etkisi olmadığını söyleyelim

Gelelim Türkiye konusuna. Moskova Deklerasyonu’nun altına imzâ atan AKP’nin konferansta organizatör olması ÅŸaşırtıcı deÄŸil. AKP’nin dış politikadaki seçenekleri sınırlı. İpler Putin’in elinde. Bu yüzden söz konusu “gönülsüz birliktelik” bir süre daha devam edeceÄŸe benziyor. Ufukta güçler dengesinin deÄŸiÅŸeceÄŸine dair veri yok ama Suriye’de rüzgâr tersine dönerse AKP de maskesini çıkartıp uzlaÅŸmaz Esad düşmanlığına geri dönebilir. Her zaman söylediÄŸimiz gibi Tayyip’in Åžam’da namaz kılma hayalleri bâki. 

ABD ise Trump’ın baÅŸkan seçilmesinden sonraki ilk sınavlarından birini Astana’da veriyor. İran, ABD’nin konferansa katılmasına sıcak bakmadığını açıkça bildirdi. Rusya buna raÄŸmen ABD’ye davet gönderdi. Fakat ABD yönetimi Astana’ya davet edilmediÄŸini söyledi. Sonrasında baÅŸkanlık devir iÅŸlemlerinden dolayı heyet yollayamayacaklarını fakat büyükelçilerinin toplantıya katılacağını açıkladılar. Bu durum ABD’nin Suriye’deki mevcut durumu kabullendiÄŸini bir kez daha ortaya koyuyor. Yani cihatçıların artık yolun sonunda olduÄŸunu ve Rusya, İran, Esad bloÄŸunun “zaferden” önceki son viraja geldiÄŸini ABD’nin Astana tutumundan anlıyoruz.

Astana’nın Önemi/ Bundan Sonra Ne olur?

Astana Konferansı Rusya’nın “zafer masası.” Bu masanın etrafında Suriye’de önemli bölgeleri tutan cihatçılar yok. Dolayısıyla masada alınan kararlar namluların ucunu etkilemeyecek; fakat Astana’dan verilen diplomatik mesaj, yukarıda da bahsettiÄŸimiz gibi oldukça önemli. Türkiye masaya oturtuldu; ABD’nin Astana Konferansı’na tepkisi engellendi. Bunların yanında, güçlü olmasalar bile birçok muhalif grubun masaya oturması, Rusya’nın dünyaya verdiÄŸi “zafer bizim” mesajı olarak tarihe geçti. 

Astana’nın sembolik ve diplomatik öneminin yanında, cihatçıları bölen etkisine de dikkat çekmek gerekiyor. Nusra, Astana Konferansı’na çok tepkili. Hatta, Astana’ya katılmayan fakat Astana öncesindeki öngörüşmelere katılan Ahrar UÅŸ Åžam’a saldıracak kadar tepkililer. Saldırılar sadece Ahrar’la sınırlı deÄŸil. Astana’ya sıcak bakan tüm cihatçılara Nusra saldırıyor. Bu yüzden 6 örgüt Nusra’nın saldırılarına karşı birleÅŸme kararı aldı. Sukur-el Åžam, Fastakim, İslam Ordusu İdlib Kanadı, Mücahitler Ordusu, Åžamiye Cephesi Batı Halep TeÅŸkilatı, Åžam’ın Devrimcileri, Ahrar UÅŸ Åžam’a katıldı. Katılmasına katıldılar ama bu grupların sahada büyük bir ağırlığı yok.

Ahrar UÅŸ Åžam’ın bu yapay hamlesine karşı Nusra oldukça etkili bir hamle yaptı.  Fethu’ÅŸ Åžam, Ceyşü’l Sünne, Ensaruddin, Liva El Hak ve Nureddin Zengi gibi gruplar Nusra’nın öncülüğünde Tahrir el-Åžam isimli yapıda bir araya gelerek savaÅŸma kararı aldılar. Daha da önemlisi bu oluÅŸumun liderliÄŸine Ahrar UÅŸ Åžam içerisinde büyük otorite sahibi olan Ahrar’uÅŸ Åžam’ın eski lideri ve hâlâ Ahrar’da ÅŸura üyeliÄŸini yapan Ebu Cabir HaÅŸim eÅŸ Åžeyh getirildi. Nusra’nın, bu büyük birlikteliÄŸin başına Ahrar’ın liderini getirmesi stratejik bir hamle. Zira cihatçılar nezdinde sözüne deÄŸer verilen bir ismin Tahrir El Åžam’ın liderliÄŸine getirilmesi Ahrar’dan kopuÅŸu arttıracaktır. Genel olarak Suriye’de “ılımlı” gruplardan radikal örgütlere devam eden akışın hızlanacağını da ekleyelim.

Cihatçı kamptaki bu bölünme sürpriz deÄŸil. Türkiye’nin Rusya ve Esad’a yakınlaÅŸması Bab operasyonuna katılan AKP destekli cihatçılar arasında tepkiye neden oldu. Bu örgütlerin tek motivasyonu Esad karşıtlığı. Türkiye’nin Putin ve Esad’a yakınlaÅŸmaya baÅŸlamasıyla birlikte bu örgütlerin saflarında savaÅŸan cihatçıların tepki duymaya baÅŸlaması oldukça doÄŸal bir refleksti. Bab’da savaÅŸan gruplar arasında “kim için kime karşı savaşıyoruz?” sorusu iyiden iyiye sorulmaya baÅŸladı. Bu durum, cihatçı kamptaki bölünmeyi hızlandırdı.  Astana Konferansı tepkinin doruk noktası oldu. 

Astana’ya Kürt’lerin davet edilmemesi konusuna da bir iki cümleyle deÄŸinmek gerekir. Zira bu önemli bir gösterge. Rusya, Kürt’leri Astana’ya davet etmeyerek Türkiye’ye bir pas daha vermiÅŸ oldu. Rusya elbette Kürt hareketini gözden çıkartmayacaktır; fakat AKP ve YPG arasında Rusya’nın nereye kadar denge gözeteceÄŸi ya da denge gözetmek isteyip istemediÄŸi muamma. Mevcut süreçte Putin’in, ABD’nin perspektifine yakın duran YPG’den ziyade Türkiye’yi yanında tutmak istediÄŸi açık. 

Bundan sonrası için Rusya, Esad ve İran bloÄŸu hiç olmadığı kadar avantajlı. Cihatçılar elbette ellerinde kalan en önemli son bölge olan İdlib’i ölümüne savunacaklardır. Fakat kendi aralarındaki bölünme ve moral motivasyon düşüklüğü en büyük dezavantajları. Dengeler yeniden kurulurken kurulan dengelerin altında cihatçıların ve onların destekçilerinin kaldığı açık.

bolsevik.org

 

 

 

Etiketlendi: