Home / Kadın ve LGBTİ / Kadına Åžiddetin İki ÖrneÄŸi – Emre Güntekin

Kadına Åžiddetin İki ÖrneÄŸi – Emre Güntekin

Henüz birbirinin üzerinden daha bir hafta geçmeden kadına yönelik ÅŸiddette iki farklı örnek izledik: İlkinde İstanbul’da bir belediye otobüsünde ÅŸort giyen bir kadın AKP Türkiyesinin deÄŸerleriyle yetiÅŸtiÄŸi her halinden anlaşılan bir kiÅŸinin tekmeli saldırısına uÄŸrarken; diÄŸer olayda bir kadın gerilla can çekiÅŸirken askerin sözlü ve fiziki tacizine maruz kaldı (https://twitter.com/hayriituncc/status/777912263613317120?ref_src=twsrc%5Etfw).
 
Günümüz Türkiye’sinde kadına yönelik ÅŸiddet vaka-i adiyeden. GeçtiÄŸimiz yıl Özgecan Aslan’ın vahÅŸice katlediliÅŸinden, Çilem DoÄŸan örneÄŸine kadar kadına yönelik ÅŸiddet kendisini defalarca kez kamuoyuna getirmiÅŸti. Fakat her iki saldırının arkaplanında da salt kadına yönelik bir ÅŸiddet amacının sınırlarını aÅŸan bir politik motivasyon kendisini göstermektedir.
 
İlkinde toplumu muhafazakarlaÅŸtırma projesinin bir sonucu olarak artık baskın mahallenin kendine bir vazife çıkarması söz konusu. Saldırgan Abdullah ÇakıroÄŸlu’ndan baÅŸlayarak en tepede devlete kadar uzanan bir suç ortaklığı olayın hemen ardından kendisini gösterdi. Gözaltına alınan saldırgan iki yanında polis güle oynaya serbest bırakıldı. “Vücutta açık gördüğüm yeri tekmelerim, devlet böyle giyinenleri cezalandırmalı. Her ÅŸey İslam hukukuna göre oldu.” diyerek eylemin dayandığı meÅŸruiyet zeminini açıkladı. Tutuklandığı mahkemede ise dozajı biraz yumuÅŸatmaya çalışsa da yine aynı mantığı savunmaya devam etti: “O gün kurban bayramıydı. Benim de milli ve manevi duygularım üst düzeydeydi. Yaptığım eylemi doÄŸru bulmuyorum. Ama kadının normal bir giyim tarzı yoktu. Bu da benim manevi duygularımı tahrik etti. O anki manevi duyguların coÅŸması ile bu harekette bulundum.”  Fakat devletin savcısı daha ilk anda saldırganı serbest bırakarak bu yaklaşımını meÅŸru gördüğünü göstermiÅŸ oldu. Burada katıksız bir iÅŸbirliÄŸinden söz etmemek mümkün deÄŸil. Bu alenen “milli ve manevi duyguları kabaran” herkese verilen ve açık giyinen kadına saldırmayı meÅŸru gören bir davetiye deÄŸildir de nedir?
 
Görünen o ki Yeni Türkiye’nin resmi anlayışının kadına ve onun gündelik hayattaki konumuna bakışı Abdullah ÇakıroÄŸlu’ndan farklı deÄŸil.
 
Fakat hemen umutsuzluÄŸa kapılmamak gerekiyor. Öyle ya da böyle Türkiye’de böyle bir anlayışı hakim kılmanın kolay olmayacağı da bu olayla kanıtlanmış oldu. Saldırganın serbest bırakılmasıyla tepkiler yükseldi ve baÅŸsavcının emriyle yeniden gözaltına alınarak tutuklanmak zorunda kaldı. Bu refleksi ve yaptırım gücünü de küçümsememek gerekmektedir. Bu tarz saldırılar karşısında geri adım atıldığı ölçüde kadınlardan baÅŸlayarak toplumun farklı kimliklerinin yaÅŸam alanları daha da daralmaya devam edecektir.
 
DiÄŸer örneÄŸimiz ise henüz çok taze ve buna toplumun nasıl tepki vereceÄŸi de kadına yönelik bakış açımızda önemli bir ölçüt olacak. Dün Twitter’da yaralı ve ölmek üzere olan bir kadın PKK’liye askerlerin sözlü ve fiziksel tacizini gösteren bir video yayınlanmıştı. Fakat bu ilk örnek deÄŸil. GeçmiÅŸte kirli savaşın ortasında buna benzer pek çok örnek yaÅŸandı.
 
İstanbul’un göbeÄŸinde açık giyindiÄŸi için saldırıya uÄŸrayan kadının durumuyla, Kürt kadınlarının yaÅŸadığı saldırıları birbirinden ayırmamak gerekiyor. Nitekim, ikisinde de aynı politik saiklerle hareket eden bir zihniyet görev başındadır. Videoda kadın gerillayı taciz eden askerin silahını bıraktığında Abdullah ÇakıroÄŸlu’na dönüşmesi için ince bir çizgiyi aÅŸması yeterlidir.

Bunun içindir ki Ayşegül Terzi için ayağa kalkanların, aynı zamanda Kürt coğrafyasında kadına uygulanan şiddete de karşı çıkması bir zorunluluktur. Kadını dışlayan, ötekileştiren, yaşam alanlarını tehdit eden ve böylesine aşağılık bir şiddetle yüz yüze bırakan bir zihniyetin püskürtülebilmesinin başka bir formülü bulunmamaktadır.