Türkiye devrimci geleneğine kazınmış bir tarihtir 30 Mart 1972. Mücadele tarihinin ilerleyen yıllarında görülmeyecek bir devrimci dayanışmanın da örneğidir. Bu topraklar, Denizlerin, Mahirlerin, İboların devrimci kararlılık, adanmışlık ve cesaretiyle örnek olduğu milyonlarca devrimci gence evsahipliği yaptı; yapmaya devam ediyor, edecek de. Devrim yolunda düşen bu yiğit devrimcilerin önünde saygıyla eğilmemek mümkün değil; ancak onların yoluna baş koydukları bu mücadelenin başarıya ulaşması için de gerekli muhasebeleri yapmak, hatalardan ders çıkarmak da boynumuzun borcudur.
1960’ların ilerleyen yılları tüm dünyada olduÄŸu gibi Türkiye’de de toplumsal mücadelenin canlandığı bir dönem oldu. 1965 seçimlerinde TİP 15 milletvekili çıkarmayı baÅŸarmış; 1968’e gelinirken gençlik içinde ciddi kıpırdanmalar baÅŸlamıştı. 1968, Türkiye sosyalist solunun da kökenlerini alacağı bir sıçrama yılı olacaktı. DTCF’de baÅŸlayan boykot üniversite üniversite yayılıyordu. TİP’in etkisi altındaki Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) kitlesini geniÅŸletirken politik bir radikalleÅŸme de kendisi gösteriyor ve gençlik TİP’in parlamentarizmiyle ipleri koparıyordu. Gençlik hareketine önderlik edenler, ideolojik olarak olmasa da mücadele hattında bir radikalleÅŸme içindeydi. Gençlik önderleri, Yön çevresinin etkisi altında Milli Demokratik Devrim tezlerini kabul ederek Kemalizme ilericilik atfetse de ideolojik olarak da ileri doÄŸru bir geliÅŸmenin kapısı açıktı. Deniz GezmiÅŸ’in idamı sırasında söylediÄŸi son sözlerinde Kürt ve Türk halklarının ortak mücadelesine vurgu yapması da bunun bir göstergesiydi. Ancak bir yanda parlamenterist TİP diÄŸer yanda Kemalist ordu ve bürokrasiye zinde güçler diye bel baÄŸlayan Yön çevresi, devrimci gençliÄŸin önünü açmak yerine onu kısıtlıyordu. Türkiye devrimci geleneÄŸine damgasını vuracak örgütler de bu siyasi ve ideolojik ortamda ortaya çıkmıştı.
Devrimci gençlik önderleri, toplumsal muhalefetin sınırlarını aÅŸan bir radikalleÅŸme içine girmiÅŸ; ilk örgütler THKO ve THKP-C kurularak silahlı mücadele yoluna hızla girilmiÅŸti. Tüm dünyada olduÄŸu gibi Türkiye’de toplumsal muhalefeti yükselten gençlik kitlelerinden daha hızlı radikalleÅŸen küçük bir kitle kendi örgütlerini kurarak kısa süre içinde iktidarı alma hedefine odaklanmıştı. Türkiye’de Denizler, Mahirlerin örneÄŸi İtalya’da Kızıl Tugaylar, Almanya’da RAF deneyiminden farklı deÄŸildi. Gençlik liderlerine Küba’da gerilla grubunun küçük güçlerle hızlı ÅŸekilde iktidara uzanması da yanlış bir örnek olmuÅŸ; Küba’da Castro’nun iktidarı alışının arkasındaki toplumsal dinamikler (Batista rejiminin çöküş halinde oluÅŸu, ÅŸehirlerdeki grev hareketinin yarattığı derin iktidar boÅŸluÄŸu) doÄŸru okunamamıştı. Küçük bir çekirdekten oluÅŸan örgütlerle hızla gerilla tipi eyleme giriÅŸilmiÅŸ; uzun ve meÅŸakatli bir yol olan toplumsal mücadelenin işçi-emekçi kitleler ve öğrenci gençlik içinde ilmek ilmek örülmesi yerine maceracı bir aceleciliÄŸe teslim olunmuÅŸtu. Devrimci gençlik önderlerinin devletin katliamcı yüzüyle karşılaÅŸması çok uzun sürmeyecekti.
12 Mart darbesinin ardından Deniz GezmiÅŸ, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalanarak Ekim ayında idama mahkum edilmiÅŸ; idamları durduracak bütün yasal yollar tüketildi. İdamlarının tamamen kesinleÅŸmesi durumunda kararlaÅŸtırdıkları eylem planı çerçevesinde THKP-C (ve THKO’lular), 27 Mart tarihinde Ünye’deki NATO üssünden İngiliz teknisyenleri kaçırarak rehin almışlardı. Rehinelerle birlikte Tokat’ın Niksar ilçesine baÄŸlı Kızıldere köyüne giden Mahir Çayan, ErtuÄŸrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Erten Saruhan, Ahmet Atasoy; burada Sinan Kazım ÖzüdoÄŸru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp ile buluÅŸtular. Evlerine yerleÅŸtikleri muhtarın 30 Mart günü gelen jandarmaya ihbar mektubu vermesi üzerine devlet tarafınden kanlı bir operasyon baÅŸlatılmıştı. Görüşmeler sürerken makineli tüfeklerle yaylım ateÅŸine tutulan devrimcilerden Mahir Çayan ilk olarak katledilirken devletin Kızıldere’de toplu bir katliama giriÅŸeceÄŸinin iÅŸareti de verilmiÅŸ oldu. Yaralı olarak ele geçen Saffet Alp’i kurÅŸuna dizerek katleden jandarmalar ErtuÄŸrul Kürkçü’yü saklandığı samanlıkta fark edemediÄŸinden Kürkçü, hayatta kalabildi.Â
12 Mart darbesi ve devamında gerçekleÅŸen Denizlerin idamı, Kızıldere ve İbrahim Kaypakkaya’nın iÅŸkence ile öldürülmesi; devrimci geleneÄŸin ordu içinde zinde güçler arayışı ve onlarla ittifak politikasına bir son verse de Kemalizme yumuÅŸak karınlılıkta derinde bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanmadı. THKO ve THKP-C’nin devamcıları her ne kadar kökenlerini aldıkları örgütlerin mücadele yöntemlerinden (silahlı gerilla mücadelesi) büyük oranda uzaklaÅŸsalar da fiiliyatta uygulamadıkları bu yöntemleri savunmaya devam ettiler; legal partiler kurduklarında bile.Â













