Home / 31 Mart Seçimlerinin Ardından Kürt Sorunu – Emre Güntekin

31 Mart Seçimlerinin Ardından Kürt Sorunu – Emre Güntekin

31 Mart seçimlerinin öncesinde ve sonrasında Kürt sorunu yine gündemin tepesindeydi. 

Seçim öncesine gidecek olursak… Elbette söz konusu oy aritmetiÄŸi olduÄŸunda Kürt halkı her telden düzen aktörünün ilgisini çekiyor. Nedeni basit: Türkiye’de 12-15 milyon arası Kürt nüfus yaşıyor; bunun 2 milyondan fazlası ise İstanbul’da yaşıyor. Kısacası yerel seçimler açısından bakıldığında, özellikle Kürt nüfus İstanbul’da seçimin belirleyici faktörlerinden birisi oldu.  

31 Mart seçimlerine giderken iktidarın beklentisi DEM Parti’nin seçime güçlü bir adayla girmesi ve kampanyasıyla da Kürt seçmenin oylarının başka bir yere kaçmasını önlemek için gerçek bir çaba göstermesiydi. Kimi iktidar sözcüleri sıklıkla DEM Parti’nin belli bir oy oranını aşması halinde çözüm sürecinin yeniden gündeme gelebileceğini, başta Demirtaş olmak üzere siyasi tutsakların serbest bırakılabileceğini, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılabileceğini, Kürt kentlerinde belediyelere kayyım atanmayabileceğini fısıldıyorlardı. Yıllardır süren savaş ve baskı politikalarının Kürt seçmeni kendisinden uzaklaştırdığını bilen Erdoğan cephesi bu yolla Kürt oylarının kendisine yönelmese bile özellikle İstanbul’da İmamoğlu’na kaçmasının önüne geçecekti. Olmadı.

Batı’da Kürt seçmen ErdoÄŸan ve tek adam rejimine yıllardır Kürt halkına karşı sürdürülen baskının faturasını kesti. İstanbul’da Kürt seçmenin büyük bölümünün Ekrem İmamoÄŸlu’na oy verdiÄŸi görüldü. DEM Parti ise Kürdistan coÄŸrafyasında, özellikle iktidarın asker ve polis taşıyarak tabiri caizse gasbettiÄŸi belediyeleri bir kenara bırakırsak, baÅŸarılı addedilebilir. 2019 yerel seçimlerinde olan % 4,24 olan oy oranı, 31 Mart’ta % 5,7’ye yükseldi. Van’da büyükÅŸehirin yanında bütün ilçeler kazanıldı; 2004 seçimlerinden beri AKP’nin elinde olan MuÅŸ kazanıldı. Kürt ulusal hareketinin kalelerinde fire verilmedi. 

Seçim sonrasına gelirsek… Rejimin Van BüyükÅŸehir Belediyesini oldubittiye getirerek gasbetme giriÅŸimi, Kürt sorununda çözüm beklentilerinin ne kadar umutsuz olduÄŸunu bir kez daha gösterdi. Van planı açık bir ÅŸekilde Kürt halkının ve toplumsal muhalefetin direncine çarptı, sonuç olarak geri püskürtüldü. Özellikle CHP’nin kayyım denemesine karşı gösterdiÄŸi ikirciksiz tepki ve toplumsal muhalefetin diÄŸer bileÅŸenlerinin dayanışması ErdoÄŸan rejiminin, eÄŸer bir kez daha kayyım denemesine giriÅŸecekse, iki kez düşünmesine neden olacaktır. 

Ancak Kürt sorununda bahar havasına girmek için erken sayılır. İktidar seçimlerde ciddi bir yara almasına raÄŸmen, Kuzey Irak’a yönelik askeri operasyonun altyapısını oluÅŸturma gayreti içerisinde. BaÅŸkan MİT BaÅŸkanı İbrahim Kalın ve DışiÅŸleri Bakanı Hakan Fidan olmak üzere iktidarın güvenlik kastı hem ABD ile hem de Irak ile uzun süredir yoÄŸun bir diplomasi trafiÄŸi yürütüyor. GeçtiÄŸimiz ay yapılan Güvenlik Mekanizması Görüşmesi, Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK’yi yasadışı örgüt olarak tanımlamasıyla sonuçlanmıştı. ErdoÄŸan’ın Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleÅŸtireceÄŸi Irak ve ABD ziyaretleri bu sürecin nasıl sonuçlanacağını gösterecek. 

İktidar PKK ile yürüttüğü savaÅŸta Irak merkezi hükümetinin tam desteÄŸini istiyor. Bunun mümkün olup olmayacağını belirleyecek pek çok deÄŸiÅŸken var. Öncelikle Kürt ulusal hareketinin Irak ve Suriye’de ABD’nin sigortalarından biri haline gelmesi bunun önünde bir engel teÅŸkil ediyor. ErdoÄŸan bugüne kadar ABD’den, Irak ve Suriye’de Kürt ulusal hareketinin silahlı güçlerini tasfiye edecek ÅŸekilde güneye inmek için vize alamadı. 

Sonuç olarak, Türkiye’de seçimler öncesinde yeni bir çözüm süreci baharı düşleyenler için ihtimaller giderek daralırken, yeni bir çatışma süreci kapıyı aralayabilir.

ErdoÄŸan rejiminin elinde bekasını sürdürebilmek için çok az araç kaldı ve Kürt sorununda gerilimi mümkün olduÄŸunca tırmandırarak muhalefetin momentumunu milliyetçi-ÅŸoven bir bariyerle kırmak ErdoÄŸan’ın en sık kullandığı yöntemlerden birisi. Bu kez karşısında daha özgüvenli bir muhalefet bulacağı kesin ve aynı formülün iÅŸe yarayacağının garantisi bulunmuyor. 

Üstelik artık özellikle emekçi katmanlarda geçinme meselesi başat bir problem. Dolayısıyla kendi bekası tehlikeye düşen alt sınıfların Erdoğan’ın bekasını öncelik haline getirmeyeceği ortadadır.