“Åžehri Felç Et” gençlik çaÄŸrısı altında yüzlerce öfkeli eylemci, 28 Ocak Salı günü, Goma’da yıllardır süren çatışma karşısında uluslararası toplumun tepkisizliÄŸine tepki olarak, Rwanda, Uganda, Kenya, Fransa, Belçika ve Amerika BirleÅŸik Devletleri de dahil olmak üzere en az on büyükelçiliÄŸi hedef aldı. Bu protesto, Rwanda destekli M23 isyancı güçlerinin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DKC)’nin güneydoÄŸusunda kontrol alanlarını geniÅŸletmeye baÅŸladığı ve çarÅŸamba günü Güney Kivu eyaletinin baÅŸkenti Bukavu’ya doÄŸru ilerledikleri haberinin ardından patlak verdi. Son birkaç aydır, isyancılar, dünyanın en büyük koltan rezervlerinden birinin bulunduÄŸu ve mobil telefon üretiminde kullanılan Rubaya, Kuzey Kivu madencilik bölgesini kontrol ediyor.

M23, 23 Mart Hareketi anlamına gelir ve Tutsi nüfusunun haklarını korumayı savunan Tutsi savaşçılarından oluÅŸur, ayrıca DKC’nin doÄŸusunda faaliyet gösteren yüzlerce militarize grup arasındadır. M23 savaşçıları ile Kongolu ulusal ordu arasındaki çatışma, 2022’de yeniden alevlenmiÅŸ ve DoÄŸu DKC’deki milyonlarca sivilin evlerinden kaçmasına neden olmuÅŸtur. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Mülteciler Yüksek KomiserliÄŸi’nden yapılan son bir rapor, ocak ayında yalnızca 500.000’den fazla insanın yerinden edildiÄŸini ortaya koymuÅŸtur.
ABD destekli Rwandalı CumhurbaÅŸkanı Paul Kagame ve M23 temsilcisi aralarındaki iliÅŸkiyi reddetse de, BirleÅŸmiÅŸ Milletler tahminlerine göre Kongo’da 4.000’e kadar Rwandalı asker bulunmaktadır. Rwanda ve DKC arasındaki çatışma, 1994 soykırımına dayanır, burada Tutsiler ve ılımlı Hutular, Hutu milisleri tarafından öldürülmüştür. Soykırımdan sonra, suçları iÅŸleyenler Kongo’ya sızmış ve hastalık, yetersiz beslenme ve ÅŸiddetin ilk birkaç hafta içinde en az 50.000 kiÅŸinin ölümüne yol açtığı mülteci kampları kurmuÅŸlardır, bu da büyük bir BM insani yardım mobilizasyonuna yol açmıştır. 1996 ve 1998’de Kongo’ya karşı, Angola, Uganda, Zimbabve ve Rwanda’nın dahil olduÄŸu anti-Mobutu koalisyonu tarafından iki savaÅŸ baÅŸlatıldı. Bu koalisyon, özellikle Rwandalı CumhurbaÅŸkanı Kagame ile ekonomik ve askeri baÄŸlar kurarak Clinton yönetimi tarafından desteklenmiÅŸtir. O zamandan beri, güneydoÄŸu DKC’deki yoÄŸun militarize çatışmalar, hem komÅŸu hem de yabancı ülkelerin proxy olarak hareket eden silahlı gruplar tarafından yerel orduya karşı yürütülmektedir.
DKC, Afrika’nın göllerinin ve nehirlerinin %50’sine ev sahipliÄŸi yapmaktadır. Çatışmaların yoÄŸunlaÅŸtığı ülkenin güneydoÄŸusu, elmas, altın, bakır, kasiterit, koltan, kereste, kahve ve petrol gibi doÄŸal kaynaklar açısından sonsuz derecede zengindir. Ancak, Kongolu halk, bu minerallerden elde edilen gelirlerden neredeyse hiç fayda saÄŸlamamaktadır. 2003 yılında BM İnsan GeliÅŸimi Endeksi’ne göre, DKC, dünyadaki 177 ülke arasında 167. sırada yer alıyordu. 1996’dan bu yana, en az 6 milyon Kongolu yaÅŸamını yitirdi, bunların yarısından fazlası 5 yaÅŸ altı çocuklardı ve yetersiz beslenme gibi sert çatışma koÅŸulları nedeniyle öldüler, ancak uluslararası toplum hala sessiz kalmaktadır. Bazı analistler, DoÄŸu Kongo’daki çatışmanın, bölgenin mineral zenginliÄŸinden yararlanmayı ve jeopolitik etkiyi sürdürmeyi amaçlayan yabancı ülkeler tarafından beslediÄŸini öne sürmektedir. Bu arada, insani ve güvenlik durumu kötüleÅŸtikçe anti-hükümet protestolar devam etmektedir. BirleÅŸmiÅŸ Milletler’e göre, yerinden edilenlerin sayısı 7.3 milyonu aÅŸmış ve hem resmi hem de gayri resmi silahlı grupların elinde 100.000’den fazla kiÅŸi cinsel ÅŸiddet maÄŸduru olmuÅŸtur.
1993-2003 yılları arasında Kongo’daki durumu inceleyen BM Harita Raporu’na göre, yıllarca süren savaÅŸların ardından, ormancılık ve madencilik sektörleri giderek yeni kurulan ulusal ordu, yabancı askerî kuvvetler ve çeÅŸitli silahlı grupların kontrolüne geçti. Bu kaynak zengini bölgelerin militarizasyonu, sivil nüfusa yönelik ÅŸiddeti artırdı. Zimbabve, Uganda ve Rwanda gibi komÅŸu ülkelerden gelen isyancı gruplar ve yabancı ordular, Kongolu yetkililerin onayıyla bölgede faaliyet gösterdiler. Kaynakların sömürülmesi, askeri operasyonları finanse etmek ve kiÅŸisel servet saÄŸlamak için çekici bir yol haline geldi. Kar elde etme arzusu, silahlı gruplar arasında sık sık taraf deÄŸiÅŸimlerine yol açtı.
DoÄŸal kaynaklarının yaÄŸmalanmasına karşı koyan siviller, yerinden edilme, katliamlar, cinsel ÅŸiddet, insanlık dışı muamele ve köylerin yok edilmesi gibi sert sonuçlarla karşılaÅŸtılar. Uluslararası hukukun ihlaliyle ilgili geniÅŸ çapta raporlar olmasına raÄŸmen, yabancı alıcılar—Kongo’daki yerel tüccarlardan komÅŸu ülkelere ve özel ÅŸirketlere kadar—bu çatışma odaklı kaynakların ticaretine devam ettiler.
Bazı durumlarda, yabancı ya da çok uluslu şirketler doğrudan yer aldı, silahlı gruplarla müzakereler yaptı, ödemeler yaptı veya kaynak çıkarmayı kolaylaştırmak için lojistik destek sağladı. Ekonomik çıkarların söz konusu olduğu durumlarda siyasi müdahale ve tarafsızlık eksikliği, bölgedeki çatışma ve istikrarsızlığı daha da pekiştirdi.















