Latest posts by Sosyalist Gündem (see all)
Marksist Bakış’ın geçen sayısında “sol, çeyrek asırlık tarihinin zirvesinde” tespitinde bulunmuÅŸtuk. Bu tespiti doÄŸrulamak için uluslararası işçi, öğrenci ve yoksulların mücadelelerinin haberlerine bir göz atmak yeterli. En son Åžili, Yunanistan ve Meksika’da işçi ve öğrenci direniÅŸleri yükseliÅŸ zincirinin birer halkası haline geldiler.
Sosyal mücadelelerdeki bu yükseliÅŸin en önemli örneklerinden biri de halen devrimci durumun yaÅŸandığı Nepal. Nepal işçi sınıfı ve yoksulları son olarak kralın Åžubat 2005’deki darbesini, 2006 Nisanı’nda onbinleri harekete geçiren sokak eylemleri, grevler ve direniÅŸleriyle geri püskürtmeyi, krala geri adım attırmayı baÅŸardılar.
Nepal, Latin Amerika’dakiler de dahil olmak üzere 21.yy’ın başındaki devrimci süreçler arasında koÅŸulların sosyalist devrim için tamamen olgunlaÅŸmasıyla çok özgün bir örnek olarak sivrilmekte. Bir kere Nepal halkının örgütlülük düzeyi, sol örgütlerin halk içindeki yaygınlığı Arjantin, Bolivya ve Venezuela devrimci durum örnekleriyle kıyaslandığında çok daha güçlü. Dolayısıyla Nepal’deki süreç örgütlü öznenin iradesini çok daha fazla belirleyici hale getirmiÅŸ durumda.
Nepal halkına 21.yy’da sefaletin de sefilliÄŸini yaÅŸatan burjuva özel mülkiyetin ortadan kaldırılması için koÅŸullar o kadar uygun ki. Bir kere Nepal halkı deÄŸiÅŸim için, özgürlüğü ve alınteri için kanını dökmeye hazır olduÄŸunu sayısız kez ortaya koydu. Kitle grevleri, blokajlar, dev gösteriler sisteme ölümcül darbenin rahatça indirilebileceÄŸini birçok kez gösterdi. Burjuva özel mülkiyeti ve basit bir üstyapısal görüngüden ibaret olan monarÅŸiyi eÅŸitlik, özgürlük ve insanca yaÅŸam ÅŸiarlarıyla yıkacak bir sosyalist devrim için milyonlarca emekçi gözlerini kırpmadan canlarını ortaya koyacaklardır. Bunun yanında burjuva düzende iktidarı elinde bulunduran krallık kendisine destek verecek hiçbir toplumsal taban bulamamaktadır. Halkın tamamı bu aÅŸağılık kan emicilerden nefret etmektedir. Sosyalist devrim için koÅŸulların son derece olgunlaÅŸtığının bir göstergesi de Nepal burjuvazisinin bölünmüş olmasıdır. Geleneksel olarak Nepal burjuvasini temsil eden Hindistan destekli Nepal Kongre Partisi bile kral karşıtı kamptadır. (Kralın düşüşü eÄŸer sosyalist devrimle olmayacaksa, meydana gelecek “demokratik devrimden” sonra iktidarın doÄŸal sahibi bu parti olacaktır.) Krallığın tek destekleyicisi belki de tarihi bir ironi, ama Çin devletidir. Çok stratejik bir bölge olan Nepal’de Asya’daki en büyük rakibi Hindistan’ın egemen olmasından korkan Çin devleti, krallığın tek destekçisidir. Bunun dışında uluslararası kapitalist sistem bile, ABD, İngiltere ve Hindistan dahil, krallığın yumuÅŸak bir geçiÅŸ sürecinden sonra devre dışı kalmasını istemektedir. Peki, nasıl oluyor da bir yandan Nepal büyük sermayesinin temsilcisi Nepal Kongre Partisi, diÄŸer yandan da emperyalist sistem kralın devrilmesini istiyor? Kitle grevleri, blokajlar, dev mitingler ile ayaÄŸa kalkan Nepal işçisi ve yoksul köylüsü karşısında bu güçlerin Nepal kralını desteklememesi hatta devrilmesine yeÅŸil ışık yakması eÅŸyanın tabiatına aykırı deÄŸil mi? Üstelik kitle hareketinin liderliÄŸini onbinlerce silahlı militana sahip Nepal Komünist Partisi-Maoist (NKP-M) yapıyorken.
Anlaşılmaz gibi gözüken bu durumu mümkün kılan NKP-M’nin hem emperyalist güçlere hem de Nepal burjuvazisine uslu çocuk olarak kitle radikalizmini belirli bir seviyede tutacağı güvencesini vermesidir. AÅŸamalı devrim anlayışıyla özel mülkiyete dokunmayacağını ilan edip mülk sahibi sınıfların içini rahatlatan NKP-M, açıkça uluslararası kapitalist sistemle uyumlu biçimde hareket etmektedir. Bu yüzden Nepal burjuvazisi ve emperyalist güçler (Çin hariç) kitle muhalefetinin olaÄŸanüstü radikalliÄŸine raÄŸmen bu kadar rahattırlar ve kralın devre dışı bırakılması istemektedirler.
Kitle hareketi lidersizken sosyalist devrimin gerçekleÅŸtirilmesi mümkün deÄŸildir, ne var ki kitle radikalizminin nerelere varacağı belirsiz olduÄŸu için egemen sınıflar bu hareketin geliÅŸiminden büyük korku duyarlar. En son Bolivya ve Arjantin’de olduÄŸu gibi. Öte yandan kitle hareketi ne kadar güçlü ve radikal olursa olsun ona liderlik eden güç dalgakıran rolü oynuyorsa ve egemenlerle düşümdeÅŸ bir stratejiye sahipse kapitalistlerin kendilerine güvenleri de tam olur. ÖrneÄŸin 1943’te Yunanistan’da kitle hareketine önderlik eden Yunanistan Komünist Partisi (KKE) tam da bu rolü oynamıştı. Nepal’de de ne yazık ki yaÅŸananlar bu yöndedir.
Bu yazıda hedefimiz, Nepal’deki geliÅŸmelere ışık tutarken geçmiÅŸ deneyimler ve Marksizmin ilkeleri doÄŸrultusunda Nepal işçi sınıfı ve yoksullarının rotasını devrime çevirecek doÄŸru strateji ve taktikleri tartışmak, ortaya koymaktır. Nepal örneÄŸinin bir özgün yanı da Maoist ideoloji ve pratiÄŸinin tarihi bir sınavdan geçiyor oluÅŸudur.
Bütün bunları yapabilmek için öncelikle Nepal’i tanımak, Nepal’deki toplumsal enerjinin neler yapabileceÄŸini bilmek gerekiyor.
Nepal: Çelişkiler Ülkesi
Güney Asya’da Hindistan ile Çin arasında tampon bölge konumunda olan Nepal dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Dünyanın en yüksek daÄŸları olan Himalayalar’ı sınırları içinde bulunduran Nepal, aynı zamanda, dünyanın en az ÅŸehirleÅŸmiÅŸ ülkelerinden de birisi. 1981’de nüfusun sadece %6.3’ü ÅŸehirlerde yaşıyordu, ÅŸimdi ise bu rakam %15’e çıkmış durumda. Tüm ülkede yaklaşık 100 kilometre demiryolu ve çok az miktarda asfaltlı yol var. Nüfusun sadece %1’i telefon, elektrik ve posta hizmetlerinden yararlanıyor. Nepal’de 1950’lerin başında yetiÅŸkinler içindeki okuma yazma oranı %2 ve bebek ölüm oranı %60dan fazla idi; ÅŸimdi 15 yaÅŸ üstü nüfusun %44’ü okuma yazma biliyor ve bebek ölüm oranı binde 61’e düştü. Aynı dönemde ortalama yaÅŸam beklentisi sadece 35 yıl iken ÅŸimdi 60 civarı. 2005’teki araÅŸtırmalara göre Nepal’de 5 yaşın altındaki çocukların %48’i yetersiz besleniyor, sabit telefon hattı yada cep telefonu sahiplerinin toplam nüfusa oranı sadece binde 22. Kentlerde yaÅŸayan nüfusun ancak %68’i kanalizasyona sahip. Nepal halkı hala dünyanın en yoksul halklarından biri ve Nepal eÅŸitsizliklerin, çeliÅŸkilerin çok güçlü olduÄŸu bir ülke.
Nepal’de Mücadele Tarihi
Nepal’de toplumsal mücadelelerin tarihi 1940’lara kadar uzanıyor. 1940’ların sonlarında ülkeyi monarÅŸi ile yöneten Rana kastına karşı 50 bin kadar insanın katıldığı büyük gösteriler düzenlendi. Rana rejimi bu eylemlerden sonra düştü. Böylelikle, Nepal’de ilk defa içinde en büyük burjuva partinin temsilcilerinin de olduÄŸu bir parlamenter hükümet kuruldu. Nepal Komünist Partisi’nin (NKP) kuruluÅŸu da bu döneme, 1949’a tekabül eder. 1960’da kral orduyla birlikte hükümete karşı bir darbe yapıp bütün partileri yasakladı ve geniÅŸ bir baskı dalgasını hayata geçirdi. Komünist hareket yeraltında çalışmasını devam ettirdi. Uluslararası ölçekte Çin ve SSCB arasındaki ayrılığın derinleÅŸmesi Nepal’daki komünist hareketin yönelimlerini de belirledi ve bölünmeleri tetikledi. NKP’den ilk kopuÅŸlar silahlı mücadele yöntemi tartışması üzerinden oldu. Ve bundan sonra hareket birçok parçaya bölündü. 1978’de Maoist eÄŸilimli Nepal Komünist Partisi (Marksist Leninist), NKP(ML) kuruldu. NKP(ML) silahlı bir mücadele yürütülmesi perspektifiyle yola çıkmasına raÄŸmen 1990’lara gelindiÄŸinde silahlı mücadele yerine parlamenter demokrasi yolunu seçti. 1990’da NKP kökenli bu partiler birleÅŸik bir cephe altında rejime karşı kitlesel bir mücadele örgütlemek için birararaya geldiler. 90’da çok partili sisteme geçilmesinden sonra 1991’de NKP(M) ve NKP(ML) biraraya gelerek Nepal Komünist Partisi (BirleÅŸik Marksist Leninist), NKP(BML)’yi oluÅŸturdular. Komünist hareket içindeki ana akımlar, NKP(BML) dahil olmak üzere, çok partili sistemi destekledi ve açıkça reformist bir yönelim izlediler. NKP(BML) hükümete katıldı. NKP(BML)’nin ikinci defa hükümete katılma süreci baÅŸka bir bölünmeyi beraberinde getirdi: NKP-(Maoist)’in kopuÅŸu. 1990’dan sonra açılan parlamenter dönem boyunca, (NKP-BML) dahil olmak üzere solun bütün renkleri kurulan hükümetlerin bir parçası oldular. Buna raÄŸmen kitlelerin çoÄŸunluÄŸunun yaÅŸamı her zamanki acımasızlığında devam etti. Toprağın yeniden dağıtımında, Nepal’in sosyal altyapısında bir ilerleme konusunda ciddiye alınır hiçbir geliÅŸme yaÅŸanmadı. Kitleler bu nedenlerle parlamenter yolu tercih etmiÅŸ hareketler yerine yüzlerini yeni oluÅŸan ve parlamenter yolu redderek daha radikal bir muhalefet izleyen NKP-Maoist’e döndüler.
NKP-M
NKP-M, 1995’de kuruldu. NKP-M, ana komünist fraksiyonları parlamenter süreçlere katıldıkları için “dejenere olmuÅŸ” ve “revizyonist” olarak niteledi. NKP-M liderliÄŸi, Nepal’de “Yeni Demokrasi”yi kurmak için halk savaşı stratejisini izleyeceklerini duyurdu. Destek tabanı olarak köylülüğü almaları ve kırsal alanda stratejik bir halk savaşı baÅŸlatmaları, klasik Maoist bir pozisyona sahip olduklarını gösteriyordu. Pratikte bu stratejinin anlamı kırsal alanda kontrolü ele geçirmek ve ÅŸehirleri buralardan kuÅŸatmaktı.
Nepal Komünist Partisi (NKP) ve NKP-M dahil ondan kopan bütün parçalar aÅŸamalı devrim teorisini kabul etti ve halkın demokrasisini kurmak için bütün “ilerici” güçlerin geniÅŸ çaplı ittifakının çaÄŸrısını yaptı. Tarih bi-lincine sahip gerçek komünistler bilirler ki buradaki “ilerici” kelimesi burjuva unsurları ifade etmek ve onları aklamak üzere kullanılan bir sıfattır. NKP-M’de bu çizginin dışına çıkmadı. Bu anlamıyla Hindistan destekli Nepal burjuvazinin en etkili örgütü Nepal Kongre Partisi de ilerici bir güç olarak tanımlandı ve onunla halen devam etmekte olan etkili bir iÅŸbirliÄŸine sahipler.
1996’da NKP-M halk savaşı stratejisiyle bir silahlı mücadele izleyeceÄŸini duyurduÄŸunda çok az kiÅŸi onları ciddiye almıştı. Çünkü, NKP-M, Nepal’daki küçük sol fraksiyonlardan biriydi ve kadroları genellikle balta girmemiÅŸ ormanlarda savaşım dene-yimine sahip gerillalardan deÄŸil kentli entelektüellerden oluÅŸuyordu. Oysa ki hesaba katılmayan Nepalli kitlelerin yaÅŸadıkları eÅŸitsizlikler ve çeliÅŸkiler nedeniyle devrimci akımlara kaydığı gerçeÄŸiydi. Nepalli kitlelerin yüzyüze kaldığı berbat koÅŸullar onlarda daha büyük bir devrimci dönüşüm isteÄŸi yaratıyordu. DevrimcileÅŸen kitlelerin radikalliklerini ifade edebilecekleri tek odak olan NKP-M, hızla güç kazandı. Binlerce kiÅŸinin öldüğü 5 yıllık iç savaÅŸ sonunda kırsal alanın çoÄŸunluÄŸunda kontrol sahibi oldular. Åžimdilerde ise Nepal hükümetinin raporlarına göre NKP-M, 10 bin savaşçı, 15 bin milis, dört bin beÅŸ yüz kadro ve 200 bin sempatizana sahip. Ayrıca yaklaşık 400 bin üyeli aktif bir öğrenci kanatları var. Bu da gösteriyor ki NKP-M sahip olduÄŸu fiziki güçle kralı devirebileceÄŸi gibi iktidarı da ele geçirebilir. NKP-M’nin iç savaÅŸtaki açık üstünlüğü en az üç dört senedir var olan bir gerçekliktir. Oysa krallık geçen yıllara ve kitle radikalizmindeki olaÄŸanüstü sıçrayışlara raÄŸmen hala ayaktadır ve NKP-M burjuva parlamenter sisteme geçiÅŸ için bile uluslararası kapitalist sistemden onay beklemektedir. Buradan çıkan sonuç, Nepalli Maoistlerin, bırakın özel mülkiyeti ilga edip sürekli devrim ateÅŸi ile devrimi Uzak Asya’ya yayma çabasını, kendi programlarının da merkezi olan krallığın yıkılışını dahi gerçekleÅŸtirecek bir iradeye sahip olmadıklarıdır. NKP-M’nin duruÅŸu maalesef MenÅŸeviklere has iktidar korkusu, çekingenlik ve son kertede düzeniçilikle belirlenmiÅŸtir.
Nepalli Maoistlerin talepleri reformizmin bir ifadesi olarak demokratik cumhuriyet, bağımsız bir insan hakları komisyonu, monarşinin ortadan kalkması, terörist bir örgüt olarak tanımlanmamak, hapsedilen parti liderlerinin serbest bırakılması ile sınırlıdır.
Yedi Partili İttifak – Silahlar BM’ye Teslim
Nepal’de sınıf mücadelesi Åžubat 2005’te kralın parlamentoyu feshetmesi üzerine yeni bir evreye girdi. Halkın yoksulluktan kırıldığı ülkede altından faytonuyla etrafta gezinen kraldan nefret eden Nepal işçi sınıfı ve yoksul halkın öfkesi doruklara çıktı. Kraldan umudunu kesen Nepal burjuvazisinin temsilcilerinin de aralarından bulunduÄŸu büyük bir muhalefet dalgası tüm ülkeyi sardı.
Kasım 2005’te ise Nepal sınıf mücadelesi tarihinde yeni bir dönemeç yaÅŸandı. Burjuva partilerini ulusalcı-ilerici güç olarak ifade ederek onlarla üstü örtülü iÅŸbirliÄŸi içinde olan NKP-M, “yedi partili ittifak” diye bilinen cılız Nepal burjuvazisi ve üst-orta sınıflarını temsil eden burjuva koalisyonla iÅŸbirliÄŸi içinde çalışacağını tüm ülkeye duyurdu. Bir yönetim biçimi olarak krallığın ilga ediliÅŸini her ÅŸeyin üstünde tutan, bunu da kendi gücüyle çok rahat bir ÅŸekilde baÅŸarabilecekken küçük burjuva iktidarsızlık örneÄŸi gösteren NKP-M zayıflamış, kendi kendine çöken krallık karşısında bile mülk sahibi sınıfların ve emperyalist sistemin desteÄŸini ve onayını arıyor. Mülk sahibi sınıflar elbette ki bunun için kendi sınıf çıkarları doÄŸrultusunda olabildiÄŸince taviz koparıyorlar. 22 Kasım 2005’te NKP-M,”otokratik monarÅŸiyi ortadan kaldırarak gerçek demokrasiyi kurmak” için demokratik güçlerle ittifaka girdiÄŸini açıkladı. Kendi sözleriyle: “Ülke silahlı çatışma ve kalıcı barış sorununa getirilecek pozitif bir çözüm ihtiyacında. Biz, otokratik monarÅŸinin yıkılması ve tam bir demokrasinin kurulması sürecinde kurucu Meclis seçimlerinin yapılmasının ardından silahlı çatışmaya son vermek ve kalıcı barışı inÅŸa etmeye tam anlamıyla söz veriyoruz.”( www.nepalnews.com , 22 Kasım)
Öte yandan 2006’ın başından itibaren kitlelerin tansiyonu giderek bir patlama noktasına ulaÅŸtı. Krallık yönetimine son verilmesi talebiyle 100 bin kiÅŸinin katıldığı gösteriler düzenlendi. Genel grevle hayat tamamen durdu, blokajlarla düzen tamamen devre dışı bırakıldı. BolÅŸevik bir örgütün çaÄŸrısıyla iktidar kolayca el deÄŸiÅŸtirip işçilerin ve köylülerin eline geçebilirdi. Maalesef böyle bir perspektife sahip bir örgüt bulunmuyor Nepal’de. SokaÄŸa çıkan kitlelere ateÅŸ açılmasıyla iki haftada 20’ye yakın gösterici öldürüldü. SokaÄŸa çıkma yasağı ve ‘vur emri’ne karşın kitleler sokakları doldurmaya devam ettiler. Kitlelerin kararlı mücadelesi, ÅŸubat ayında parlamentoyu feshederek mutlak hakimiyetini ilan eden Kral Gyanendra’yı geri adım atmaya zorladı.
Yedi Parti İttifakı ve NKP-M’nin daha önceden beraber hazırladıkları 12 maddeli anlaÅŸma baz alınarak parlamento, mayısın ortalarında, kralın yetkilerini kısıtladı. Kral’ın ordu üzerinde kontrolüne son verildi. Karar uyarınca Nepal ordusuna atanacak komutanları bundan böyle hükümet belirleyecek. Hükümet de artık ‘Majestelerinin Hükümeti’ yerine Nepal hükümeti olarak adlandırılacak. Kraliyet ailesinin mal varlığının vergilendirilmesi talebini de içeren kararda, sembolik bir göreve indirgenen Kral’ın yerine geçecek kiÅŸiyi hükümetin belirlemesi öngörülüyor. Ayrıca hapishanelerdeki 170 NKP-M üyesi serbest bırakıldı.
Süreçte gelinen en son nokta ise 16 Haziranda yaşandı. NKP-M ve Yedi Parti İttifakı masaya otururarak Kurucu Meclis seçimlerini gerçekleştirmek üzere anlaştılar. Anlaşma gereği Yedi Parti İttifakı liderliğindeki hükümet, parlamento ve Maoistlerin kırsaldaki hükümetini feshedecek. Maoistler ve Yedi Parti İttifakı , Kurucu Meclis seçimlerine kadar geçici bir hükümet oluşturacak. Kurucu Meclis seçimlerinin yapılmasıyla birlikte Maoistler silahlarını Birleşmiş Milletler denetimine teslim edecekler.
NKP-M gerillarının lideri Prachanda anlaÅŸmayı şöyle tarif ediyor: “Eski parlamentoyu feshedeceÄŸiz, kendi yönetimimizi de feshedeceÄŸiz. Cuma günü yaptığımız görüşmenin ruhunu bu noktalar oluÅŸturuyor.”
NKP-M’nin Açmazları ve Devrim için DoÄŸru Strateji ve Taktikler
Çin’in açıkça serbest piyasa kapitalizmine geçiÅŸinden sonra dünyadaki popülaritesini büyük oranda kaybeden Maoizm Çin devletinin periferisindeki uzak Asya ülkelerinde gücünü önemli ölçüde koruyor. Nepal, Filipinler, Hindistan bunların başında geliyor. Ne var ki Çin’deki dönüşüme paralel olarak baÅŸta Hindistan ve Nepal olmak üzere bu ülkelerdeki Maoist grupların açıkça reformizme kaydıkları da ortada.
KuruluÅŸundan beri Nepal komünist hareketi, hem SSCB’ci kanat hem de Çinci kanat, reformizmle içli dışlıydı. NKP-M ufak bir grupken daha radikal bir eylemlilik süreciyle önemli atılımlar saÄŸladı ve Nepal’deki sınıf mücadelesinin temel belirleyici gücü haline geldi. Ama gelinen nokta NKP-M’nin devrimci süreci sonuna kadar götürecek bir yapılanma olmadığı net bir ÅŸekilde ortaya çıktı.
Bir devrim neleri baÅŸarırsa zafere ulaÅŸmış olur? Bu sorunun Marksistler açısından cevabı çok nettir. Eski yönetici sınıfın hükmettiÄŸi devlet mekanizmasının yıkılması en önemli ÅŸarttır. Böylece, iktidarın işçi ve yoksul köylülüğünün temsilcilerinden oluÅŸan bir hükümete geçmesi ve bu hükümetin demokratik görevlerle beraber sosyalist önlemleri almaya baÅŸlaması zafer için olmazsa olmazdır. Bu hükümetin yapacağı en önemli iÅŸlerden birisi burjuva orduyu dağıtmak ve yerine silahlı işçi milislerini geçirmektir. Yine, devrimin baÅŸta uzak Asya olmak üzere tüm dünyaya yayılması için acil olarak tüm dünyanın komünist işçi delegelerinin katılacağı bir enternasyonal çaÄŸrısının yapılması hem nihai devrimci amaçlarımız açısından hem de Nepal’deki yeni işçi ve köylü temsilcileri iktidarının emperyalist sistemin saldırganlığı karşısında boÄŸulmaması açısından zorunludur. Ancak, çok kısa bir kısmını aktardığımız sürekli devrim perspektifine sahip olan siyasi bir yapı Nepal halkının gerçek sesi olup devrimci süreci sonuna kadar götürebilir.
NKP-M’ye gelince. Nepal’de NKP-M, adını nasıl koyarsa koysun, halk savaşı perspektifinden bile geriye düşmüş bir ÅŸekilde demokratik cumhuriyet projelerinin liderliÄŸini burjuvaziye teslim etmektedir. AÅŸamalı devrim algılayışlarının demokratik devrim aÅŸamasını bile gerçekleÅŸtirmekten uzaklar. Bir devrimle deÄŸil ulus ötesi emperyalist güçlerin de masada olduÄŸu pazarlıklarla Krallığın sahip olduÄŸu otoriteyi “kırmayı” amaçlamaktadırlar. Kırlardan ÅŸehirleri sarma iddiasından 180 derecelik bir sapmayla kendi silahlarını emperyalist BM’ye teslim etmeye vardılar. Bu çıplak gerçeÄŸi hiçbir demagoji saklayamaz.
NKP-M’nin ÅŸimdiki misyonu, devrim isteyen kitleleri ittifak kurdukları ortakları adına yatıştırmaktır. NKP-M’nin merkez komite üyesi ve hükümetle görüşmelere katılan 3 kiÅŸiden biri olan Dev Gurung, ittifak yaptığı güçler hakkında ÅŸunları söylemekten çekinmiyor:
“GeçmiÅŸte kraliyete baÄŸlı hükümetler vardı ve onlar bizim Kurcu Meclis perspektifimizi kabul etmiyorlardı. Åžimdi ise Yedi Parti İttifakı ile Kurucu meclis seçimleri konusunda anlaÅŸtık. Aslında ÅŸu an biz ve Yedi Parti İttifakı arasında hiçbir rekabet, çekiÅŸme yok, iki taraf da varolan geçiÅŸ sürecinin olabildiÄŸince sarsıntısız geçmesi için çalışıyor. ÇekiÅŸme ve rekabet seçimlerden sonra baÅŸlayacak.”
Gurung, seçimler kanalıyla iktidara gelirse korkuya kapılacakların içlerine su serpiyor. Gurung, Kurucu Meclis seçimleriyle eğer partisi iktidara gelmek üzere seçilirse bugünkü tarımsal ekonomiyi sanayileşmiş bir şekle çevirecek bir ekonomi programı uygulayacaklarını söylüyor. Gurung, parti
politikasının toprak ve diÄŸer mülkler üzerindeki özel mülkiyete son vereceÄŸi dedikodusunun tamamen yanlış olduÄŸunu ifade ediyor. (Dhruba Adhikary’la röportaj, Nepal Press Institute)
Maoistler ve diğer sol güçlerin hiçbiri işçilerin ve yoksul köylülerin ihtiyaçları hakkında bir kelime söylemiyorlar. Yaptıkları tek şey kendilerini cumhuriyet kurma olasılığını yükseltmekle sınırlandırmak.
Emperyalistlerin gözlerinde, kırsalın %80’inden fazlasını kontrol eden CPN-M liderliÄŸi kralın yaÅŸamasına izin vererek ve onun iktidarına son verecek saldırıyı yapmayarak ne kadar sabırlı olduÄŸunu gösteriyor. ABD büyükelçisi bile Maoistlerin taleplerinin küçük bir anlaÅŸma ile çözülebileceÄŸini fark etmiÅŸ durumda: “Parlamento önümüzdeki hafta ve aylarda sayısız meydan okumayla karşı karşıya kalacak. DiÄŸer seçeneklerin içinden, Kurucu Meclisi baÅŸlatacak. Bu Maoistler için politik akımlara katılmak ve Nepal’in sorunlarını barışçıl bir ÅŸekilde iÅŸaret etmek için harika bir dönüm noktası olacak.”
NKP-M’nin iktidarsızlığını ifade etmek için ortaya attığı ma-zeretlerin başında Hindistan ordusunun olası bir devrimden sonra Nepal’i iÅŸgal edeceÄŸidir. Böyle bir tehlikeyi göze alamayanların devrimcilik iddiaları tamamen boÅŸtur. BolÅŸevikler de olası bir iç savaÅŸ ya da Alman iÅŸgali tehlikesi karşısında devrimi iptal etseydiler, tarihe ancak acınacak bir anektod olarak geçebilirlerdi. Ama onlar hem çok çetin ve acımasız geçen bir iç savaşı hem de Alman iÅŸgalini göğüsleyerek devrimi zafere ulaÅŸtırdılar. Durumun öteki yüzü de Nepal’deki bir devrimin en baÅŸta Hindistan’daki işçi ve emekçileri tetikleyeceÄŸidir. Zaten epey güçlü olan Hint sol hareketinin yaratacağı devrimci potansiyel hem devrim ateÅŸini Hindistan’a taşıyabilir hem de burjuva Hint ordusunun Nepal’i iÅŸgalini önleyebilir.
Görev Bolşeviklerindir
BolÅŸevik örgütün bulunmadığı bulunsa da işçi sınıfına önderlik edebilecek kadar güçlü olmadığı durumlarda devrimci süreçler baÅŸarılı olamaz. Bunun dışında harekete liderlik eden unsurların reformist ya da merkezci olduÄŸu durumlarda kendiliÄŸinden alevlenen kitle hareketinin dalgakıran iÅŸlevi gören bu unsurların etkisinden sıyrılması oldukça zordur. Nepal’de de olan budur. Åžimdilik etrafı “zafer” çığlıklarının kuru gürültüsü sarmıştır. Ama bu Pirus zaferinin yarattığı heyecan dalgası hızla geri çekilecektir. İnsanca yaÅŸam isteyen Nepal işçileri ve yoksul köylüleri bir kez daha acı bir ÅŸekilde yaÅŸamlarında çok az ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸini görecekler. Ve o zaman mücadele yeniden baÅŸlayacak. Ama bu sefer “yeni demokrasinin” hararetli savunucuları barikatın karşı tarafında olacaklar.
Nepal devriminin öne çıkardığı bir çok sorunu, alınması gereken birçok dersi burada tartıştık. Burada ortaya konması gereken son nokta da dünya devrimi ve komünist bir toplum için tek yolun BolÅŸevizmi inÅŸa etmek olduÄŸudur. Rosa Luksemburg’un dediÄŸi gibi “GELECEK HER YERDE BOLÅžEVİZM’İNDİR!”











