Sosyalizm Kazanacak!
/ Manşet / CHP Tarzı Muhalefet ve Alternatifler – V. U. Arslan

CHP Tarzı Muhalefet ve Alternatifler – V. U. Arslan

on 25 Temmuz 2020 - 17:50 Kategori: Manşet

Tarihi bir dönüm noktasındayız“, “iktidara yürüyoruz“, “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi“…

Bu seferki CHP kurultayı her zamankinden daha iddialıydı. CHP yönetimi ve Kılıçdaroğlu’nun bu havayı vermek istediği ortada. Bu “beyanname” ifadesi de rastgele bir kullanım değil. 1959’daki CHP’nin İlk Hedefler Beyannamesi‘ne anıştırma yapıldığı ortada. Bu program Menderes’in gidişinin ve sonrasının politik yörüngesini çizmişti. 2020’de de Erdoğan’ın gidişinin ve sonrasının programı ortaya konuyordu!

Açıklamaya gerek yok, 1959’da güçler dengesi bambaşkaydı. Bugün CHP ve liderlik ettiği burjuva muhalefet bloğunun tutunduğu tek dal seçimler. Geçen yılki yerel seçimler AKP’den kolay kurtuluş yoluna güveni ya da buna bel bağlama eğilimini güçlendirmişti. Üstelik ekonomik kriz AKP’nin altını oyuyor, gençler AKP’yi sevmiyordu. “Oy vereceğiz ve AKP diktası gidecek” CHP yönetiminin yaymaya çalıştığı heyecanlı iyimserlik hesapta olmayan gelişmelerce gölgelendi.

“Öyle mi acaba” dedirten, hatta laik tabanda panik yaratan gelişmeler AKP’nin Ayasofya hamlesi sonrası yaşandı. Ayasofya’da namaz için toplanan sakallı cübbeli büyük kalabalıklar, Mustafa Kemal’in bile artık alenen hedeflenmesi, Hulusi Akar’ın Ayasofya sonrası soluğu İBDA-C mezarında alması… Üstüne üstlük Abdülkadir Selvi gibi AKP’nin iliştirilmiş gazetecileri Erdoğan’ın artık öteden beri özlemini duyduğu adımları artık atmaya başlayacağını yazdı.

Korkulan şey Erdoğan’ın seçim işleyişini artık tamamen geçersiz kılmak için ortam yaratmaya çalışabileceği. Ayasofya ile başlayan yol hilafetin getirilmesi ile devam eder mi? Örgütsüz ve siyasi perspektifçe zayıf olan insanların desteksiz bir iyimserlikten (seçim) panik haline geçişi (hilafetin ilanı) o kadar kolay oluyor ki!  

İşte bu noktada toplumdaki kayda değer yegane örgütlülük olarak değerlendirebileceğimiz burjuva muhalefetin sınırlarına geliyoruz. HDP’nin eli kolu bağlı ve ayrıca kimlikler programı biçare. Devrimci sosyalistler ise bir hayli zayıf. Bu durum CHP’yi ve liderlik ettiği burjuva muhalefet blokunu tek alternatif haline getiriyor. Ama onlar da adı üstünde burjuvalar. Neoliberalizmin şampiyonu Ali Babacan ile kol kola girerek, TÜSİAD vb’leri ile iş tutarak bir emekçi programı ortaya koyacak değiller ya! Cephanelerindeki tek silah burjuva demokratik hakların savunusu. Hayatında böyle bir gündemi olmayan on milyonların bu siyasetin çekimine kapılması zaten mümkün değil. Peki başka ne var? Suya sabuna dokunmayan bir orta yolculuk, her kalıba giren şekilsiz bir ılımlılık ve bunlar etrafında dönen bir sürü laf savaşı… Neticede bütün orta saha Erdoğan’a bırakıldığı için O da istediği gibi oyun kuruyor ve de bir sürü sakatlığa rağmen gol atmayı sürdürüyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük gelir ve iş kayıplarının yaşandığı şu dönemde emekçilerin tepkilerini örgütleyip ülkedeki siyasi ayrışmayı emek ile sermaye noktasına çekememek büyük kayıp. Bunu CHP ya da Millet İttifakı yapacak değil elbet. Benim işçim, benim köylüm, esnafım ağzı Demirel’in ağzıydı. Emekçiler bu ağızlara gülüp geçerler. CHP’nin yeni beyannamesinde de bundan fazlası yok.  

İnsanlar hareket halinde, özneleşerek ve örgütlülük içinde değişirler. Emekçilerin bu dönüşüme açık olduklarını yaptığımız işçi çalışmalarında görüyoruz. Ama milyonlarca emekçiyi örgütlemeye dönük hiçbir çaba yok. Ne bir sendika ne de bir parti. Oysa büyük kentlerin varoşlarında öyle bir güç var ki harekete geçirilmeyi bekleyen. Bu iş dediğimiz gibi biz, devrimci sosyalistlere düşüyor. Emekçi radikalizminin sınırları AKP karşıtlığını fersah fersah aşacaktır. Bunu da en iyi burjuvalar biliyor. Dolasıyla burjuva partilerden (CHP) sol popülizm-demokratik sosyalizm (sol sosyal demokrasi) bekleyenler boşuna bekliyor. 

Laiklik, kadın hakları, demokratik haklar ve Kürt sorununda duyarlı olan herkes şunu anlamalıdır: Karanlıktan çıkış, sınıf mücadelesi ve örgütlü sosyalist mücadele ile mümkündür. Bireyci konformizme yenik düşmek, rahatını bozmamak, seçimlere bel bağlamak ya da burjuva demokratik hakları savunmakla sınırlı kalmak ölümcül tuzağın ta kendisidir.  

 

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı