Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / Beluç Gençliğinin Yükselişi – Hassan Jan

Beluç Gençliğinin Yükselişi – Hassan Jan

on 8 Şubat 2024 - 12:59 Kategori: Dünyadan

Pakistan güvenlik güçleri CTD (Terörle Mücadele Departmanı) personeli, 29 Ekim 2023 gece yarısı Pakistan’ın huzursuz Belucistan eyaletinin Turbat şehrine arabayla on dakika mesafede bulunan Absar kasabasındaki bir eve girerek evi didik didik aradı ve ev sakinlerini sorguladı.

Güvenlik personeli evden ayrılırken 22 yaşındaki Balaach Baloch‘u gözaltına aldı. 21 Kasım’da CTD, Balaach’ı Beluci militan ayrılıkçı bir örgütün üyesi ilan ederek hakkında suç duyurusunda bulundu ve yerel mahkemeye sundu. Mahkeme CTD’ye Balaach’ın 10 gün fiziksel olarak tutuklu kalmasına karar verdi. Ancak hemen ertesi gün, 22 Kasım’ı 23 Kasım’a bağlayan gece yarısı, CTD’nin iddiasına göre Balaach diğer üç Beluç gençle birlikte bir terörle mücadele operasyonunda öldürüldü.

Güvenlik güçleri, Balaach’ın bir arama operasyonu sırasında saklandığı yeri tespit ettiği kendi yoldaşlarının pervasızca ateş açması sonucu öldürüldüğünü iddia etti. Bu olay Turbat şehri sakinlerini öfkelendirdi ve öldürülenlerin naaşlarıyla birlikte şehir merkezinde oturma eylemi başlattılar. Oturma eyleminde toplanan binlerce kişi güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen “zorla kaybetme” ve yargısız infazlara son verilmesini talep etti. Cenazeler sonunda toprağa verildi ve oturma eylemi eyalet başkenti Quetta‘ya doğru uzun bir yürüyüşe dönüştü. Uzun yürüyüş Belucistan‘ın pek çok kasaba ve şehrini dolaşarak kitlesel protesto mitingleri düzenledi. Quetta’da kısa bir süre kaldıktan sonra uzun yürüyüş İslamabad’a yöneldi. Yol boyunca Kohlu, Sakhi Sarwar, DG Khan, Taunsa ve D.I. Khan’da kitlesel mitingler düzenlediler ve sonunda başkent İslamabad’a ulaştılar.

Polis başlangıçta İslamabad Ulusal Basın Kulübü önünde oturma eylemi yapmalarını yasakladı ancak sonunda bir kadın doktor olan Mahrang Baloch liderliğindeki uzun yürüyüşçüler protesto kamplarını İslamabad Basın Kulübü önünde kurmayı başardılar. Polis ve sivil giyimli devlet görevlilerinin her türlü engelleme, tehdit ve tacizlerine rağmen, zorla kaybetmelere karşı bu oturma eylemi 23 Aralık’a kadar devam etti. Bu arada aralarında gazeteciler, siyasi ve toplumsal aktivistler, parlamenterler ve toplumun her kesiminden insanların bulunduğu yüzlerce kişi protesto kampını ziyaret ederek medyada geniş yer buldu. Protesto lideri Dr. Mahrang Baloch, 23 Aralık’ta protestonun sona erdiğini duyurdu ve 27 Aralık’ta Quetta’da kitlesel bir miting çağrısında bulundu. Miting günü yüz binlerce insan zorla kaybetmelere karşı protesto mitingine katıldı.

Aynı zamanda, İslamabad’daki oturma eylemini desteklemek ve Pakistan devletinin Belucistan eyaletindeki zulmüne karşı Belucistan’ın her köşesinde kitlesel protesto mitingleri yapılıyordu. Bu mitinglere çok sayıda kadının da aralarında bulunduğu yüzbinlerce kişi katıldı. On yılı aşkın bir süre boyunca devlet, Beluç şehir ve kasabalarındaki sözde “ölüm mangalarına” kasıtlı olarak serbestlik tanıdı. Bu ölüm mangalarını görevleri radikal siyasi aktivizmin sabote edilmesi, siyasi çalışanların kaçırılması, işkence edilmesi, öldürülmesi ve ardından parçalanmış bedenlerinin çöpe atılması olan lümpen tabanlı suç unsurlarından oluşuyor. Bir terör havası tüm eyaleti sardı. Her gün gayr-i resmi sokağa çıkma yasağı vardı. Siyasi toplantı düzenlemek ölüme davetiye çıkarmaktı. O kadar yaygın bir korku atmosferi vardı ki, insanlar taziye törenleri sırasında konuşmanın siyasi bir hal alması ve gizli ölüm mangası ajanının kulak misafiri olması korkusuyla birbirleriyle konuşmaktan çekiniyorlardı. Hatta güvenlik güçlerinin bir siyasi mitingle karıştırıp ateş açmaması için nikah töreninin düzenlemek adına yetkililerden izin alınması gerekiyordu.

21. yüzyılın şafağında Pakistan’da modern Beluci tarihinin dördüncü silahlı mücadelesi ulusal baskı ve sömürüye karşı başladı. Sadece belirli Beluci kabileleriyle sınırlı olan geçmiş Beluci silahlı mücadelelerinin aksine, bu kez Belucistan’ın tüm bölgelerine yayıldı ve çok sayıda eğitimli genci kendine çekti. Bu silahlı ayaklanmayı bastırmak için devlet bir yandan acımasız bir askeri operasyon başlatırken, diğer yandan da Belucistan’ın farklı bölgeleri muhalefeti ezmek için çeşitli suç gruplarına tahsis edildi. Örneğin Jhalawan bölgesi azılı suçlu Shafique Mengal’e, Sarawan bölgesi ise Siraj Raisani’ye verildi. Bu gruplar yerel halk tarafından “ölüm mangaları” olarak adlandırıldı. Bu grupların, kaçırılan Beluç siyasi işçilere acımasızca işkence yapılan ve vücutlarının parçalandığı kendi işkence hücreleri vardı. 2014 yılında Belucistan’ın en uzak kasabası Tootak’ta yaklaşık iki yüz çürümüş cesedin bulunduğu bir toplu mezar keşfedildi. Bu cesetlerin Shafique Mengal’in kötü şöhretli işkence hücrelerinde işkence edilerek öldürülenlere ait olduğu bildirildi. İdeolojik cephede, ilerici ulusal kurtuluş hareketini ortadan kaldırmak için, ağırlıklı olarak laik olan Beluc toplumunda dini gericilik ve mezhepçi terörist gruplar hararetle desteklendi.

Mayıs 2020’de Belucistan’ın Turbat şehrinde benzer bir olay meydana gelmiş, ölüm mangasına bağlı holiganlar bir eve girerek Malak Naz isimli bir kadını öldürmüş ve küçük kızını yaralamıştı. Bunun üzerine olaya karşı protestolar patlak verdi. Bu protestolar sırasında genç Beluç kadınların önemli bir rol oynadığı Beluç Yakjehti Komitesi (Beluç Dayanışma Komitesi) ortaya çıktı. Bu protestolar Belucistan’ın tüm büyük şehir ve kasabalarına yayıldı. O zamandan beri Beluç kadınlar harekette öncü bir rol oynamaktadır. Belucistan’ın geri kalmış ataerkil toplumu göz önüne alındığında bu elbette ilerici bir adımdır. Bu, acımasız ulusal baskıya karşı siyasi uyanışın başlangıcıydı. Yıllar süren boyun eğdirmenin ardından kitleler korkularını yenmeye başlamıştı.

Mevcut hareket temelde yukarıda bahsedilen hareketin bir devamıdır ancak daha yüksek bir ölçektedir. Elbette hareketin acil talebi kayıp kişilerin bulunması ve sözde ölüm mangaları ile CTD’nin dağıtılması etrafında dönmektedir ancak siyasi yükseliş ve kitlesel ayaklanma, Pakistan devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir şekilde devam eden ulusal baskıya karşı daha geniş çaplı hareketin ayrılmaz bir parçasıdır. Geçmişteki hareketlerden farklı olarak, mevcut hareketin özelliği tüm Beluci toplumunu sarsmış ve Pakistan toplumunun genelinde sempati uyandırmış olmasıdır. Ancak kitlesel bir siyasi hareket böylesine yaygın bir destek ve sempati toplayabilirdi. Ulusal bütünleşme ve ulusal bilinç gibi tarihi bir görevi omuzlarında taşıyan Beluci elitleri, beceriksizlikleri ve iktidardaki Pakistan devlet aygıtıyla iş birliği yapmaları nedeniyle önemsiz hale gelmiştir. Kendine özgü ekonomik temelleri nedeniyle, klasik burjuva ulusal hareketlerinden farklı olarak, görevinde başarısız olmuştur. Mevcut hareketin lideri Mahrang Baloch, bu yozlaşmış elitleri doğru bir şekilde, milliyetçi duyguları ve retoriği sadece maddi kazançları için kullanan sözde milliyetçiler olarak tanımlamıştır. Paradoksal bir şekilde, ulusal bilinç yaratmaya yönelik tarihsel görev, Mahrang Beluç liderliğindeki sıradan Beluç gençlerinin kitlesel hareketi tarafından yerine getirilmektedir ki bu da yine bir sınıf sorunudur.

Ancak Belucistan’da son yirmi yılda yaşanan silahlı mücadelenin vahim sonuçları da göz önünde bulundurulmalıdır. Beluci milliyetçi parlamento partilerinin rolü son birkaç on yılda alçakça olmuştur. Ulusal baskıyı ortadan kaldırma sloganı ve programıyla birkaç kez iktidar kademelerine geldiler ancak bunun yerine baskıcı devlet mekanizmasının bir parçası oldular ve ulusal baskı daha da arttı. Korkunç ekonomik geri kalmışlık, endişe verici yoksulluk ve aşırı sömürü koşullarında Beluci ulusal sorununun şiddete dönüşmesi doğaldır. Beluci gençleri ulusal sorunlarını çözmenin bir yolu olarak salt parlamenter demokrasi yolunu küçümsemektedir. Aynı zamanda, silahlı isyanı bastırmak için devlet baskısı astronomik bir şekilde artmıştır. Belucistan’da her birkaç kilometrede bir ordu ve paramiliter kontrol noktaları bulunurken, geçmişte böyle bir şey yoktu. Holiganlık ve sözde ölüm mangalarının sabotajları da baskıya yardımcı oluyor. Siyasi aktivizm durma noktasına gelmişti. Militan örgütlerin tüm silahlı operasyonlarına rağmen devletin hükmü kırılamadı, aksine daha da şiddetlendi. Devlet baskısının püskürtülmesinde son derece önemli olan popüler siyasi direniş, devletin silahlı direnişe karşı yürüttüğü operasyonun kurbanı oldu. Bu gerçek, hiçbir zaman siyasi mücadelenin yerini alamayacak olan silahlı mücadelenin sınırlarını açıkça ortaya koymaktadır ve mevcut hareketin her aşamasında Beluc gençleri maceracılık yerine siyasi direnişi tercih ederek geçmişten aldıkları derslerle edindikleri siyasi bilinci ortaya koymuşlardır.

Kuşkusuz, ulusal baskıya karşı bu hareket ancak diğer eyaletlerdeki benzer kitle hareketleriyle birlikte ve onların Belucistan hareketiyle bütünleşmesiyle kesin zafere ulaşabilir. Belucistan’ın kendine özgü sosyoekonomik koşulları göz önüne alındığında, baskıcı devlet mekanizması sadece Beluc kitleler tarafından yenilgiye uğratılamaz, aksine hareketlerinin Karaçi, Faysalabad, Gujranwala, Lahor, Sialkot ve Pakistan’ın diğer metropollerindeki ezilen kitlelerin aktif desteğine ihtiyacı vardır. Ünlü Peştun milliyetçi lider Wali Khan’ın bir zamanlar söylediği gibi, Pakistan’ın kurulu düzenine karşı kesin savaş Pencap eyaletinde verilecektir. Ancak ezilen halkların hareketlerinin bu şekilde bir araya gelmesi ancak gerçek bir sol örgütlenme ile sağlanabilir ki bu örgütlenme ya yoktur ya da henüz embriyo aşamasındadır. Diğer sözde solcular, Pakistan devletinin Belucistan ve genel olarak ulusal soruna ilişkin söylemini fiilen benimsemiş durumdalar. Örneğin, bu sözde solcular Belucilerin silahlı mücadelesini “bireysel terörizm” olarak adlandırmaktadır. Bölgede vekalet savaşlarının, sözde emperyalist “terörle savaşın” ve Pakistan’ın kendi terörle savaşının sürdüğü bir dönemde Belucilerin silahlı direnişini terörizm olarak adlandırmak, Pakistan devletinin ezilen milliyetlere karşı söylemine teslim olmaktan başka bir şey değildir. Bu sözde solun Beluc ayrılıkçı militanlarının herhangi bir silahlı eylemine yönelik tepkisi, ezilenlerin ve ezenlerin şiddetinin eşitlenemeyeceğinin farkında olmayan hükümet sözcülerinin yorum ve tepkilerinden farklı değildir. Zalimin şiddeti mazluma tahakküm etmek ve boyun eğdirmek içindir, mazlumun şiddeti ise özgürlüğünü savunmak ve korumak içindir. Bunları eşitlemek, devletin söylemini desteklemekle eşdeğerdir. Son yirmi yıldaki silahlı mücadelenin sonuçları tamamen ayrı bir tartışma konusudur. Bu sözde sol örgütler, sözde ‘devrimci’ reçetelerini ezilen ulusların hareketlerine mekanik ve beyhude bir şekilde uygulamaktadır. Belucistan’ın ulusal sorununun neden bu kadar şiddetli bir hal aldığı gerçeği üzerine hiç kafa yormuyorlar. Bu şiddetin maddi temeli nedir? Bu soruları ve hareketin dinamiklerini bir kenara iten bu domuzlar, harekete kendi ‘taleplerini’ sunmaya başladılar. Beluci ulusal sorununa yönelik bu olgunlaşmamış tutumun bir sonucu olarak, Beluci radikal siyasi kadroları bu sözde enternasyonalist Marksistleri sadece küçümsemekte ve haklı olarak onları devletin işbirlikçileri olarak tanımlamaktadır.

Verili bir toplumda kitlesel hareketler, uçlardaki bazı “sol”ların öznel analizlerinden bağımsız olarak, yalnızca toplumun temel çelişkisi etrafında patlak verir. Geçmiş devrimlerin tarihi günümüz devrimleri için genel bir kılavuz olabilir; ancak geçmişin deneyimleri mekanik olarak kopyalanamaz ve günümüzün farklı koşullarına uygulanamaz. Pakistan solunun en büyük hatası, bilinçli ya da bilinçsiz olarak Pakistan devletini her türlü ulusal çelişkiden arındırılmış bir birim olarak görmeleridir. Pakistan’ın metropollerinde ikamet eden bu sözde solcular, ülkenin sanayi kentlerinde olduğu gibi, ekonomik olarak geri kalmış Belucistan’da da en kötü ulusal baskı ve sömürü ile sarsılan proletaryanın benzer kitlesel hareketlerini beklemektedirler. Sınıf sorununun bu şekilde mekanik bir uygulaması onları hiçbir yere götürmedi. Sosyal medya hilelerine boğulmuş bir halde, bugün Belucistan’daki mevcut kitlesel ayaklanmadan ışık yılı kadar uzaktalar. Bu nedenle, Pakistan kapitalizminin gecikmişliği nedeniyle bu ülkenin ulusal ve sınıfsal çelişkiler yumağı olduğu gerçeğinin anlaşılması gerekmektedir. Tüm ülke çapında tek bir çelişki etrafında genel bir hareket mümkün değildir. Pakistan tarihinin en büyük kitle hareketi olan 1968-69 devrimi bile Belucistan ve Hayber Pakhtoonkhwa‘da kayda değer bir kitle ayaklanmasını ateşleyemedi. Marksistlerin görevi, verili bir toplumun temel çelişkisini, kitleleri devlet ve egemen sınıflarla çatışmaya sokan çelişkiyi tanımaktır. Tanımı gereği devrim, toplumun tüm çelişkilerinin en yüksek noktaya ulaştığı zamandır. Bu çelişkiler etrafında ortaya çıkan tüm hareketleri birleştirmek ve sisteme kesin bir darbe vurmak Marksist liderliğin görevidir.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı