Sosyalizm Kazanacak!
/ Polemik / Kızlı Erkekli Ev Tartışmasında Aklı Tutulanlar!

Kızlı Erkekli Ev Tartışmasında Aklı Tutulanlar!

on 12 Eylül 2014 - 22:04 Kategori: Polemik

Kızlı erkekli ev tartışması toplumsal yaşamdaki yansımalarıyla sürüyor. Manisa’da üniversite öğrencilerinin evlerine baskın yapan polisin 5 gence ceza yazdığı,  İstanbul Tophane’de onlarca polis ve zabıtanın üniversite öğrencisi bir kadın öğrencinin evine gelerek, ev sahibinden yaşantısıyla ilgili bilgi aldığı son birkaç günde basına yansıyanlardan örnekler. Başbakan’ın muhbirlik çağrısı toplumda yansımasını genişleyerek bulacaktır.

İktidarın bakanları ve Erdoğan’ın her sözünü emir telakki eden valileri de boş durmuyor. İktidarın en tipik valilerinden Adana ve İstanbul’un Hüseyin Avnileri şimdiden şarjörlerini doldurup başbakanın emirlerini yerine getirme telaşı içerisine girdiler. İçişleri Bakanı Muammer Güler kızlı erkekli evlere terör örgütü hücresi muamelesi yapacak kadar ileri gidiyor. İktidarın meclis grup başkan vekili vatandaşın polise, polisin ailelere haber vereceğini ileterek özellikle kadın öğrencileri aile şiddetine mahkum bırakacak uygulamaların önünü açmaktan kaçınmıyor.

İktidarın bu akıl tutulmasına geçtiğimiz günlerde Arınç cephesinden gelen söylemler çok konuşulmuştu. Gündem bir anda kızlı-erkekli ev muhabbetinin üzerine çıktı AKP içerisindeki bölünme meselesine döndü.

Kızlı Erkekli Ev Tartışmasına Gelen Eleştiriler

AKP’ye geçmişte ciddi destek veren, fakat verdiği desteğin karşılığını bulamayan liberal kesimlerde şu sıralarda ciddi bir u dönüşü söz konusu. Tayyip Erdoğan’ın kabalığına, tek adam sevdasına, otoriterliğine yönelik eleştirilerden geçilmiyor. Ayrıca AKP’de olası bir ayrışmadan ciddi bir demokrasi beklentisi doğmuş durumda.

AKP’ye 11 yıldır destek olanların başında gelen Cengiz Çandar en başta sayabileceğimiz örneklerden birisi. Özellikle Gezi Eylemi’nden sonra Tayyip Erdoğan’ın sertleşmesinden yakınanların başında gelen Çandar Arınç’tan beklentilerini şu şekilde ifade ediyor: “Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’a kamuoyu önünde ‘geri adım attırır’ ise, bir çeşit ‘özür’ elde ederse, olur. Bu, Tayyip Erdoğan için ‘Tek Adam’lıktan ‘takva sahibi’ alçakgönüllü kişiliğe dönüşü ifade eder. Dolayısıyla, Arınç, kolu yen içine girsin diye ‘boyun eğer’ ise ‘Tek Adam’ zihniyetine ve ‘Tek Parti’nin otoriterliğine gidişe yol vermiş olacak; ‘dik durur’ ise demokrasiye hizmet etmiş olacak.” (Radikal, 10 Kasım). Çandar ayrıca AKP iktidarını yazılarında bir süredir
“‘Muhafazakâr demokratlık’ iddiasından ‘kaba devletçilik’e evrilmiş bir iktidar”olarak tanımlıyordu.

Katıldığı bir tv programında Nazlı Ilıcak AKP’ye oy verdiği için utandığını söylerken, Mehmet Barlas bu kadar zırvaya kendisinin bile bahane bulamayacağını söyleyerek tartışmaya katılmıştı.

Zaman gazetesi yazarı 8 Kasım’da Zaman gazetesindeki yazısında Erdoğan’ı totaliter olmakla eleştirirken şunları dile getirmişti: “Başbakan’ın son açıklamaları, tartışmaları böyle bambaşka bir noktaya taşıdı. Dışa vurulan zihniyet otoriterlik düzeyinden totaliterlik noktasına ulaştı. Özel alanın kanun marifetiyle denetime kalkışılması apaçık totaliter bir uygulamadır çünkü. Bu bir zihniyet meselesidir ve ‘muhafazakâr’lıkla da açıklanabilir değildir.”

Yetmez ama evet sloganının mucidi olmakla övünen Taraf yazarı Hayko Bağdat bugüne kadar AKP’ye verdiği desteğin iktidarı bu noktaya taşıması karşısında “Allahım Kör Et Beni” başlıklı yazısıyla pişmanlığını dile getirmişti.

Son zamanlar Erdoğan’ın kişiliği üzerinden AKP’ye artan eleştirilere daha fazla örnekler yaratılabilir.

Muhafazakarlar Erdoğan’dan Neden Rahatsız?

Kimisi Erdoğan’ın Kemalist rejimlerin toplum mühendisliğini kendisinin uygulamaya başlamasından, tek adam otoriterliğine soyunmasından rahatsızlanırken, kimisi de yaşananları Erdoğan’ın nasıl bu noktaya savrulmuş olabileceğine dair şaşkınlıkla karşılıyor.

Öncelikle şu soruyu sormak gerekiyor: Eğer yıl içerisinde Gezi Direnişi gibi bir toplumsal kalkışma yaşanmamış olsaydı, AKP’ye bugüne kadar destek veren düzen içi liberal, muhafazakar unsurlar iktidara karşı kalemlerinin ucunu bu kadar sivriltebilirler miydi?

Erdoğan’ın özellikle gençleri hedef alan saldırıları yeni bir Gezi Direnişi’nin fitillerini ateşleme potansiyelini içerisinde taşımaktadır ve bugün olmasa bile yarın saldırılar sürdüğü müddetçe AKP’ye karşı böyle bir kalkışma pekala mümkündür. İktidar içerisinde birçok unsurun bu kokuyu alabildiğini varsaymak mümkün. Ancak Erdoğan ve şürekası böylesi bir mücadeleyi içerde ve dışarda prestij kaybı pahasına savuşturabilecekleri konusunda emin görünmektedir.

Ancak toplumsal muhalefetin güçlenmesi yalnızca iktidarı değil, onunla çıkar birliği olanları da rahatsız etmektedir. Özellikle cemaatin yayın organlarında yükselen ruh halinden bunu görmek mümkündür. Dahası cemaatin geçmişte Refah hükümetlerine yönelttiği beceriksizlik eleştirileri yakın zamanda AKP’yi de bulursa şaşırmamak gerekmektedir. AKP’nin uyguladığı bu tarz baskılar karşısında yükselecek tepkilerin gücü muhafazakar siyasal hareketlerin bekledikleri dönüşümlerin gerçekleşmesinin önündeki en ciddi engel olacaktır.

Yetmez Ama Evetçilerin Vahim Sonu

Türkiye’de Gezi Direnişi toplumsal anlamda sola yeni bir güç kattığı kadar, sol içerisindeki Truva atlarının da ayıklanmasına yol açmıştı. Artık 12 Eylül referandumunda olduğu gibi yetmez ama evet gibi iktidarın değirmenine su taşıyan bir kampanyayı “sol” adına örgütlemek imkansız hale gelmiştir. Cengiz Çandar’ın bile bu slogandan vazgeçtiği bir ortamda olası bir politik atmosferde böyle bir kampanyaya kalkışmak öznesi adına tarihe yüz kızartıcı bir suç olarak geçecektir.

Son tartışmalarda ise geçmişte bu kampanyanın bir parçası haline gelmiş olanlar iktidarın nasıl böyle bir akıl tutulmasına kapılmış olabileceğinin iflah olmaz şaşkınlığı içerisinde.

Roboski ve Reyhanlı’da AKP’nin bizzat rol oynadığı katliamlardan, Gezi Direnişi’nde 6 kişinin katledilmesinin, iktidarın hayatımızın bütün alanlarını elindeki zor aygıtlarını kullanarak kurcalamaya girişmesinin ardından yine de sevindirici bir gelişme diyebiliriz. Ama siyasette özellikle karşınızdaki iktidarın karakterini anlamanız açısından bu kadar bedel ödenmesine gerek bulunmamaktadır.

Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın Sinsi Planını Çözdü!

Son olarak CHP’ye değinmek gerekmektedir. Mustafa Sarıgül’ün katılımıyla yaşam enerjisi kazanmaya çalışan CHP ciddi bir krizle karşı karşıya. Geminin Kılıçdaroğlu’yla yol alamayacağı artık bariz bir gerçek ve Sarıgül’ün Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna oynamaktan çekinmeyeceğini herkes tahmin edebilir.

“Kızlı erkekli ev” tartışmasında Kılıçdaroğlu’nun cemaatin yayın organı STV’de dile getirdikleri Kılıçdaroğlu’nun burjuva siyasetindeki yetersizliğini göze sokmaktadır. Kılıçdaroğlu programda şunları ifade etmişti: “Burada da bir tuzak hazırladı. Sözde kendisine göre, ‘CHP kız ve erkek öğrencilerin aynı evlerde kalmalarını destekliyor.’ Niye destekleyelim? Kız öğrenciler kendi evlerinde kalıyorlar, erkek öğrenciler bir araya geliyorlar kendi evlerinde kalıyorlar… Kendi aklınca ‘CHP, ahlaksızlara sahip çıkıyor’ gibi bir algıyı yerleştirmek istiyor. Mecliste ezberi bozuldu, başörtüsü dolayısıyla. Bir boşluk doğdu hayatında, ne yapacağını şaşırdı, lafı buraya getirdi ‘bir şeyler yakalayabilir miyiz ‘ diye. Hiçbir şey yakalayamaz. Biz, bu ülkenin değerlerine, insanlarına saygılıyız, gençlerine de sahip çıkıyoruz. Eğer bir sorun varsa, bizzat sorunun kaynağı kendisidir”. Kılıçdaroğlu ayrıca Arınç’a destek verirken, onun AKP içerisindeki akil insanlardan birisi olduğunu ifade etmişti.

İlginçtir ki Kılıçdaroğlu’nun akil insan ilan ettiği Arınç kendisi hakkında 2010 yılında“…her çıktığı yerde aynı Genç Parti’nin sloganları gibi slogan üretiyor. İçi boş. Sadece ‘hesap soracağız’ diyor, ‘bu adam mı’ diyor, ‘kıvırtıyor’ diyor. Ya, şu kadar boyuyla bir şeyler söylüyor.”

Kılıçdaroğlu daha önce de aday olması durumunda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’e destek verebileceklerini açıklamıştı.

Düzenin bütün unsurları saldırılar karşısında düştükleri denizde yılana sarılarak çözüm üretmeye çabalıyorlar. Dolayısıyla saldırıları durdurabilecek tek seçeneğin emekçilerin, gençlerin toplumsal mücadeleyi büyütmesinde olduğunu iktidara olduğu kadar, ona yardımlarını esirgemeyenlere de göstermek gerekiyor.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı