Sosyalizm Kazanacak!
/ Devrimci Perspektif / Aşı Salgına mı Kapitalizme mi Deva? – Gökçe Şentürk

Aşı Salgına mı Kapitalizme mi Deva? – Gökçe Şentürk

on 9 Ocak 2021 - 14:49 Kategori: Devrimci Perspektif, Gökçe Şentürk

Covid-19 sebebiyle vaka ve ölüm sayıları artarken (yaklaşık 90 milyon vaka ve 2 milyon ölü sayısı) dünyanın gündeminde aşı çalışmaları var.

Türkiye’de Sağlık Bakanı 3 yerli aşıda insan deneylerine başlayabilecek seviyeye gelindiğini duyurdu. Aralık sonu itibariyle de dünyada toplamda klinik geliştirme aşamasında 61, Faz-3 aşamasında ise 16 aşı yer alıyor.

Yeni yıla girerken özellikle bu aşılardan 5 tanesi ile yaklaşık 50 ülkede aşılama belli bir seviyeye gelmiş durumda. Dünyanın her yerinde ilaç tekellerinin böylesine bir insanlık krizinde dahi aşı formülü patentleriyle zenginleşmesi kapitalizmin ne kadar insanlık dışı bir sistem olduğunu ve bu konuda hiçbir istisna barındırmadığını gösteriyor. Aşı çalışmaları için maliyetin yüksek olduğu bahanesi de ilaç şirketlerinin araştırmalarından çok reklam giderlerine harcama yaptıkları gerçeğiyle boşa düşüyor.

Aşı ve ilaç şirketleri üzerine ortaya çıkan tartışma kapitalizmin yarattığı bütün eşitsizliklerin prototipi gibi. Eylül ayı itibariyle acil kullanım onayı için başvuran bazı şirketlerin aşı stokunun yüzde 51’inin dünya nüfusunun yüzde 13’üne sahip zengin ülkeler tarafından satın alındığı biliniyor. Gelişmiş kapitalist ülkeler salgın ile sarsılan ekonomileri ve sistemin itibarını bir an önce yerine getirmek için aşılar daha piyasaya sürülmeden milyonlarca doz alım yaptı. Çarpıcı örneklerden biri olarak Kanada kendi vatandaşlarını 10 kez aşılayabilecek kadar aşı satın aldı, onu ABD takip ediyor.

Dünya ülkeleri arasındaki ekonomik eşitsizlik aşıya erişim noktasında ön plana çıktı. Hindistan ve Güney Afrika, Dünya Ticaret Örgütü’ne tüm dünyada %60-70 oranında sürü bağışıklığı sağlanana kadar tıbbi ürünlerde patent hakkından feragat edilmesi başvurusunda bulundu. Ve tabi tahmin edileceği üzere ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Kanada, Avustralya, Norveç, İsviçre ve Avrupa Birliği ülkeleri de dâhil olmak üzere birçok zengin ülke tarafından desteklenmedi.

Sağlık hizmetlerinin ve erişiminin tümü açısından kapitalizmin nasıl bir bataklık olduğu tüm bu örneklerle bir kez daha açıklığa kavuşuyor.

Çarpıcı bir örnek daha… 2014 yılında Alman Bayer ilaç firmasının 67 bin dolarlık kanser ilacı Hindistan’da ilacın etken maddesinin üretim maliyeti düşürülerek 177 dolara kadar indirildi. Hindistan yasalarına göre yurt dışındaki pahalı ilaçlar ülkede patentsiz üretilebilir. Bu durum karşısında Bayer CEO’su “Biz kanser ilacını fakirler için değil, zenginler için ürettik” diyerek her şeyi açık seçik önümüze koymuştu. Yine örneklere Pfizer firmasının yatırıma oranla getirisi düşük olduğu için Alzheimer hastalığı üzerine yaptığı çalışmaları durdurması da eklenebilir.

Öte yandan dünya genelinde ülkeler, aşı firmaları ile 8,5 milyar doz için anlaşma yaptı. Fakat şirketlerin yıllık üretim kapasiteleri şimdilik 4 milyar doz. Bu üretim hızıyla yılda ancak iki doz hâlinde iki milyar insana aşı yapılabileceği hesaplanıyor. Bu durumda da ilk doz aşının daha yaygın yapılması yani bir kişiye ikinci dozun yapılmasındansa farklı iki kişiye ilk dozun uygulanması düşünülüyor ve İngiltere’de uygulanmaya başlandı bile.

Türkiye’de ise Çin aşısının Faz-3 sonuçları yayınlamadan açıklanan verilerle güvenilirlik konusunda varolanın da gerisine düşüldü. Özellikle de Faz-3 denemeleri için 13 bin kişinin aşılanması gerekirken sonuçlar, toplamda 1322 aşılama ve 26 vaka sayısı ile açıklandı. Oysa aşının güvenilirliği ve yüzdesinin tespiti için vaka sayısının 40’ı bulması gerekiyor.

Ama tabi ki dünya egemenlerinin kaygıları AKP için de geçerli. Bir an önce aşılamaya başlayıp ekonomi üzerindeki salgın etkisini kaldırmak istiyorlar. Hal böyle olunca pek çok konuda olduğu gibi halkın gerçek bilgiye erişimden umudu kalmayınca; AKP’nin yarattığı toplumsal güvensizlik kitlesel aşılama gibi kritik bir konuda ayyuka çıkıyor. 

Ekolojik felaket, pandemi.. Her ne olursa olsun kapitalistler, yani küçük bir azınlık vurgun yapıyor, halkın yoksulluğu artarken, pislikler etrafa saçılıyor. Madem herkes bu pandeminin başımıza gelen son felaket olmadığının farkında öyleyse 2021 için iyi dileklerde bulunmaktan ötesini yaparak harekete geçmek gerek.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı