Sosyalizm Kazanacak!
/ Engin Kara / Yoğun Bir Gündem Devrimcileri Bekliyor – Engin Kara

Yoğun Bir Gündem Devrimcileri Bekliyor – Engin Kara

on 22 Ocak 2015 - 02:25 Kategori: Engin Kara, Gündem
Önümüzdeki aylar genel olarak sosyalist sol, özel olarak da devrimci Marksistler için önemli bir süreç olacak. Burada önemli olan, Mayıs ayına kadar var olan dönemeçlerde en iyi şekilde örgütlenmek, niceliksel atılımların yanı sıra, ortaya niteliksel birikim çıkarmak; yaratılan enerji ile dosta umut, düşmana korku aşılamak. Bu takdirde, Gezi’den bu yana solun yaşadığı genel tıkanıklığın önü de açılmış olacaktır.

Bu tabloyu gerçekçi kılmak için önemli olan noktalardan ilki enerjik bir örgütlenme çalışması olmalıdır. 8 Mart, 21 Mart, 1 Mayıs gibi tarihsel günler ya da 29 Ocak’ta başlayacak olan metal işçilerinin grevi gibi sınıf mücadelesinin kritik süreçlerinin örgütlenmesinde aktif kampanyalar yürütmek gerekiyor. Yılmadan, yorulmadan gerçekleştirilecek çalışmalar, sonuçta ciddi ölçüde mücadelenin çapını büyütecektir.

Bir diğer önemli nokta ise, örgütlenecek eylem ve mitinglerin içeriğiyle alakalı olacak. Örneğin 1 Mayıs kampanyası sadece Taksim kavgasına indirgenmemeli, 1 Mayıs çağrılarında işçi kitlelerinin acil sorunları gündem yapılmalı, bu sayede de geniş kitlelerle bağlar kurarak sosyalist sol için hareket alanı genişletilmeli.

Bu kampanyaların örgütlenme süreçlerinde yaratıcı ve örgütleyici araçlar üretmek, bu araçları geliştirmek de gerekiyor.

29 Ocak Metal Grevi

Türk Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ve Türk-İş’e Bağlı Türk Metal Sendikası arasında 15 Aralık’ta 3 yıllık bir toplu sözleşme imzalandı. Sözleşme metal işçisi için 3 yıllık kalıcı kölelik anlamına geliyor. MESS ile Türk Metal arasındaki sözleşmenin açıklanmasının hemen ardından DİSK – Birleşik Metal-İş üyesi işçiler defalarca direniş talebini yükseltirken, 21 Aralık’ta Gebze’de gerçekleştirilen mitingde, metal işçisinin grev isteği en görünür halini almıştı. Tabandan gelen bu baskının da etkisiyle Birleşik Metal-İş “MESS dayatmalarına ve düşük ücret sistemini kalıcılaştıran 3 yıllık sözleşmeye” karşı 29 Ocak’ta greve gideceklerini duyurdu.  Bu durumda önümüzdeki hafta 41 işyerinde 15 bin metal işçisi greve çıkacak.

Bu grev, iktidarın sunduğu imkânlarla iyice saldırganlaşan sermayeye ve dolayısıyla onun azılı temsilcisi konumunda olan AKP’ye karşı 15 bin işçinin isyan bayrağını açması anlamına geliyor. Grevi var gücümüzle desteklemek, işçi kitleleriyle buluşmak gerekiyor. Devrimci Marksistlerin işçi kitlelerinin ileri unsurlarını örgütleyecek araçları yaratması tam da bu süreçte gerekli olacaktır.

8 Şubat Alevi Mitingi

Aralık ayında gerçekleşen 19. Milli Eğitim Şûrası’nda AKP’nin “dindar nesil” yetiştirme anlayışıyla hazırladığı program çerçevesinde alınan kararlar ilkokullarda zorunlu din derslerinin yaygınlaştırılmasını öngörürken, Aleviler yine bu programda yok sayıldı. Bunun üzerine biraraya gelen Alevi kurumları – Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekler Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri – 8 Şubat’ta Kadıköy’de bir miting gerçekleştireceklerini ve 9 Şubat’ta başlayan eğitim yılının 2. döneminin ilk haftası boyunca okul boykotu düzenleyeceklerini açıkladı.

8 Şubat Mitingi’ne hazırlanmak ve Aleviler özelinde tüm ezilenlerin kurtuluş yolunun sosyalizmden geçtiğini haykırmak, ezilenlerin kürsüsü olmak gerekiyor. Katılımın yüksek olacağı beklenen mitingde güçlü bir kortej oluşturmak üzere çalışmalara şimdiden başlanmalı. Gerek miting öncesi çağrılarda, gerekse de miting günü alanda enerjik bir çalışma yürütmek gerekiyor.

8 Mart: Kadın-Erkek El Ele Mücadeleye!

Bir diğer önemli gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olacak. Alevi mitinginden bir ay sonra gelen 8 Mart, niceliksel atılımın yanı sıra niteliksel farkın görünür kılınması için de elverişli bir gün olacak. 8 Mart’ı tarihsel anlamından kopararak salt “kadın günü”ne indirgeyenlerin sol içerisinde oldukça geniş bir yer kapladıkları malum. Ancak bu günü devrim ve sosyalizm kavgasının gününe dönüştürmek, elbette tek bir 8 Mart’ta değiştirilebilecek bir algı olmasa da, bugünden o dönüşümün taşlarını döşemek için bu yılki Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü güçlü geçirmek zorundayız.

8 Mart’a giden süreçte ulaşılabilen her alanda, bu günün kızıllığını vurgulayan örgütleyici çalışmalar yapmak; bu sayede üniversite gençliği ve emekçi kitlelere ulaşarak mücadeleyi bir adım daha yükseltmek işten bile değil.

21 Mart: Kürt Halkıyla Dayanışmak, Ezilenlerin Kürsüsü Olmak

Kürt halkının kitlesel mücadele günü ve sosyalist solun Kürt halkıyla doğrudan bağlar kurabildiği bir gün olma özelliğine sahip olan Newroz kutlamalarını bu yıl, barış görüşmelerinin arkasına sığınan AKP’nin gözünü kırpmadan sürdürdüğü katliamlar ve Hizbullah aracılığıyla yarattığı provokasyonların gölgesinde karşılamak üzereyiz. Kürt hareketinin birtakım gelişmeler beklediğini söyleyebileceğimiz 2015 Newroz’u, devrimci Marksistlerin “ezilenlerin kürsüsü” olduğunu göstermesi ve ezilenlerin nihai kurtuluş anahtarı olan sosyalizme kitleleri kazanması için yine güçlü örülmesi gereken günlerden birisi olma niteliğine sahip. Güçlü bir Newroz kampanyası ve güçlü bir dayanışma, ulusal hareketin devrimci unsurlarının bir gözünün sosyalist solda kalmasını sağlayacaktır.

1 Mayıs

Girişte bahsettiğimiz gibi, bu önemli mücadele günlerinin kısa vadede ilk sonuçlarının alınacağı yer bu yılki 1 Mayıs olacaktır. Geçtiğimiz senelerde özellikle İstanbul için neredeyse salt alan kavgasına indirgenen 1 Mayıs’ın nerede yapılacağı konusu, bu sene de asıl tartışmayı oluşturacak görünüyor. Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs için taşıdığı önem bir yana, meydanın 1 Mayıs için kazanılabilmesinin yolu dahi, o günü hangi içerikle örgütleyeceğinizden geçiyor. Geçen seneki 1 Mayıs, Gezi direnişinin ardından gerçekleşen ilk 1 Mayıs olma özelliğini taşımasına rağmen, beklenen ya da en azından istenen örgütlenme düzeyine ulaşamamıştı. Bu durumun ortaya çıkmasında, Nisan ayının son iki haftasında tartışılan tek konunun 1 Mayıs günü Taksim’in izinli olup olmayacağı idi. Valilikten gelen “kesin yasak” açıklamasının ardından ise tartışma polis yığınağının aşılması üzerine kilitlendi.

Elbette iktidarın polis terörü aracılığıyla sindirmeye çalıştığı mücadele günlerinde, polis karşıtı bir mücadele, nihai olarak önem taşıyor. Ancak bu mücadelenin başarıya ulaşma şansı da, kendini marjinalleştiren “sol öznelerin” çatışma konusundaki “yeteneklerinden” ziyade, büyük ölçüde o günün kitleselliğini bakıyor. Kaldı ki Taksim’in ele geçirilmesi dışında da hedefleriniz mevcutsa, derdinizin polisin nasıl aşılacağı değil, örgütlenmenin nasıl yükseltileceği olmalıdır.

Çeşitli sol öznelerin yanı sıra sendikaların da 1 Mayıs günü için gösterdikleri örgütleme zafiyetine karşı bu tıkanıklığı aşmanın tek yolu, işçi kitlelerinin acil ihtiyaçlarını gündem edinmektir. İşçi sınıfının tarihsel mücadele gününü örgütlerken taşeron düzenini, iş cinayetlerini, düşük ücretler, hak gaspları, sendikal yasaklamalar vs.yi, AKP’nin işçi düşmanı politikalarını, sermayeye sağladığı dikensiz gül bahçesini asıl gündem haline taşıyabilmek; bu gündemleri meydanlarda, üretim bölgelerinde, mahallelerde, üniversitelerde görünür kılmak. İşte tıkanıklığı açacak yol!

Devrimci Marksistler, bu yılki 1 Mayıs’a geçen sene olduğu gibi iddialı bir şekilde çıkacaklardır. Ve yine bunun için örgütleme süreci boyunca aktivist bir çalışma sergileyerek bu iddiasının gerçekçiliğini de ortaya koyacaktır.

31 Mayıs ve Haziran Günleri

Gezi Direnişi’nin başlangıcı olarak takvim yapraklarına notunu düşüren 31 Mayıs günü, geçen yıl Taksim başta olmak üzere çeşitli meydanlarda yaşanan çatışmalarla geçmişti. Ancak önemli bir nokta vardı ki Gezi direnişine katılan geniş kitleler, henüz bir sene sonraki ilk anmalarda tekrar sokağa çıkmadı. Tabii ki bu durum şaşırtıcı olmadı. Gezi’nin hemen ardından forumlar ve düşük yoğunluktaki meydan çatışmaları ile adım adım geri çekilen sürecin, yıldönümü nedeniyle bir anda yeniden alevlenmesi beklenemezdi. Kaldı ki yeni ve böyle geniş çaplı bir direniş dalgasının ortaya çıkması da Gezi’nin basit bir tekrarı şeklinde gerçekleşemeyecek bir beklenti. Bu beklentiyi mümkün kılmanın anahtarı, sosyalist solun örgütlenmesini büyüterek, sınıf mücadelesini de toplumsal muhalefetin motor gücü haline dönüştürebilmesinde yatacak.

Gezi’nin anma günlerine 6 Mayıs’taki Deniz-Yusuf-Hüseyin anmasını da eklersek, gençliği hala etkilemeyi sürdüren bu günlerin gerçek anlamda kitleleri kapsayabilmesi için yaşanması gereken, sosyalist solun çevresinin genişlemesi olacaktır.

Genel Seçimler

AKP iktidarı, Gezi direnişinin ardından geçirdiği 2 seçimden de, solun arzusunun aksine sahip olduğu oy bandını aşağı yukarı koruyarak çıktı ve iktidar partisi olarak devam edeceğini, en azından bir süre daha, kanıtlamış oldu. Şimdi önümüzde genel seçimler var. Yerel seçimlerde sosyalist sol eline geçen fırsatı teperek aday göstermek, gösterse bile adayın çalışmasını yapmak ve böylece gençlik başta olmak üzere kitlelere ulaşmak konusunda yetersiz kaldı. HDP ise S.S. Önder örneğinde olduğu gibi bağlanan umutları büyük ölçüde boşa çıkardı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ise aday çıkarma zorluğunun bir sonucu olarak 3 adaya mahkûm girilen bir seçim oldu. Ancak bu defa HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, sol bir söylemle ve görece başarılı yürüttüğü seçim kampanyasının ardından %10’a yakın oy alarak, solun potansiyellerini açığa çıkardı. Eğer böyle bir kampanya önceki yerel seçimlerde de yürütülmüş ve birikim sağlanmış olsaydı, daha yüksek oy bantlarına ulaşmak sürpriz olmayabilirdi.

Genel Seçimler için herhangi bir sol kampanyanın zemininin yaratılması, biraz da yukarıda saydığımız önemli eylem ve miting süreçlerinin güçlü bir şekilde örülmesine bakıyor. 2015’in ilk yarısı boyunca yaratılacak olumlu bir hava, seçimlerde de soldan yana bir rüzgar esmesini sağlayabilecektir.

Mücadeleyi Adım Adım Yükseltmeye!

Sayılan günleri örmek, yürütülecek kampanyalarla üniversite gençliğine, genç işçilere ve işçi sınıfının ileri unsurlarına ulaşmak, onları örgütlemek gerekiyor. 1 Mayıs’ta güçlü olmak için bugünden mücadeleyi adım adım yükseltmek gerekiyor. Keza seçimlerde sol adına açılacak umut kapıları da, bayrağın bugünden yükseltilmesine dayanabilir ancak. Mayıs’a kadarki dönem için şimdiden öngörebildiğimiz bu programı başarıyla sürdürmek, sosyalist fikirlere sonraki dönemler için çok daha geniş imkânlar sunacaktır.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı