Sosyalizm Kazanacak!
/ Polemik / Ruhunu Şeytana Satmak veya Ufuk Uras Olmak…

Ruhunu Şeytana Satmak veya Ufuk Uras Olmak…

on 12 Eylül 2014 - 22:06 Kategori: Polemik

Şeytana ruh satmak veya Ufuk Uras olmak… Son dönemde insan ikisi arasında gerçekten bir ayrım gözetemiyor.

Ufuk Uras konuşunca insanın kafası karşıdakini Burhan Kuzu zannedecek kadar karışabiliyor.

Bugüne kadar liberaller iktidara “kullanışlı aptallar” olarak üstün bir hizmet verdiler. Birçoğu zamanında epey takdir aldı, ama gelgelelim ne zaman AKP’nin artık bunlara bir ihtiyacı kalmadı, o zaman kâğıt mendil gibi bir kenara atıldılar. Bu düzen ne Murt Belgeler ne Mehmet Altanlar öğüttü, sayısı belirsiz. Ama son bir yıldaki performansıyla Ufuk Uras’ın bu kulvarda kanının son damlasına kadar çarpışacağına dair en ufak bir şüphemiz kalmadı.

***

4 Ocak 2013’te Samanyolu’nda şöyle bir röportajı yayınlanır:

“1959 yılında Üsküdar’da ahşap bir evde doğdum’ diyen Uras sözlerini şöyle sürdürdü:  ‘Evin yanında Nasuhi tekkesi vardı. Büyük dedem orada imamdı. Ağırlıklı olarak halvetiydi bizimkiler. Kadıköy Maarif’te yatılı okudum. Babam Çorlu’da askerdi. Annem babam da Hacca gidip gelmiş insanlardır. Biz de dini bütün insanlar olarak yetiştik. Yatılı okulda namaz kıldığım zaman insanlar bunu komiklik olarak değerlendirmişti. Alay konusu olmuştum.”

İslamcılarla el ele kol kola gezmekte bir sıkıntı duymadığını zaten görüyorduk, ama artık kendini de onlardan biri gibi gösterme çabana hayran kalmamak elde değil!

***

Reyhanlı’da 52 kişi AKP’nin gözetiminde El Kaide çeteleri tarafından katledilir.

***

2 Eylül’de Mısır’daki darbeye karşı bilumum İslamcı-AKP’li zevatla birlikte düzenlenen Mısır’da darbeye karşı düzenlenen Boğaz’a nazır eylemde Uras yine döktürür: Seçimle gelen iktidarları darbe ile deviren, bütün diktatörlüklere karşı tutum almak siyasetin ötesinde insanî bir tutumdur.”

Evet, darbeler kötüdür; bu ülkede devrimciler, ezilenler darbeler nedeniyle geçmişte insanüstü acılar yaşadılar. Ama bugün seçilmiş bir iktidarın 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta yaşanılanları aratmayacak bir baskı, zulüm ve talan düzeni kurduğunu da görmek gerekmez mi? Mısır’da seçilmiş dediğiniz iktidarın, iktidarda kaldığı bir yıl boyunca Mübarek rejimini aratmadığını, neredeyse herkesin hemfikir olduğu bir şekilde Firavun’a dönüşme gayretine giriştiğini görmek de gerekmez mi?

***

ODTÜ’nün kayıt döneminde ODTÜ’lüler kayıtlarda cemaat için propaganda yapan ve öğrenci bile olmayan kişilere kapıyı gösterirler. Öyle şiddetle falan da değil. Olması gerektiği gibi teşhir ederek, siyaseten körelterek. Bu Uras’ın da “demokratik-özgürlükçü” yanına oldukça dokunmuş olacak ki şöyle döktürür:

“ODTÜ’deki olaylar, dünyanın her yerinde kültürel ırkçılık kategorisine girer. Solun temel değerleriyle alakası yok. Bir fikri jandarmalık yaparak ‘benim gibi düşünmeyen insana üniversitede yer yok’ demek üniversitenin özgürlükçü ruhuna aykırı. Cemaatçilik eleştirisi yaptığınızda siz kendiniz cemaatçi bir tutum almış oluyorsunuz. ‘Benim cemaatim dışındaki başka cemaatler olamaz’ diye bir şey olabilir mi? Çok üzüntü ve utanç verici bir durum. Üniversitede her görüş kendini özgürce ifade etmeli ve kılık kıyafetinden ve kendini ifade etme biçimden dolayı bir dışlayıcı tavrın kabul edilebilir bir yanı yok. Türkiye’de otoriter siyaset, özgürlükçü demokrat siyaset ayrışmasının bir izdüşümü. Bizim açımızdan önemi 28 Şubat tarihi bir vaka gibi bakarken bir bakıyoruz burnumuzun dibinde o zihniyet kendisini pekâlâ üretebiliyor.”

***

AKP iktidarı Cemaatle olan çatışmanın ardından bu kez HSYK ele geçirme operasyonunda meclis mahalle kıraathanesine çevirir, karşı çıkana kabadayı milletvekilleri ile sille tokat saldırır:

 

Hadi Burhan Kuzu ve ŞAmil Tayyar’la aynı kadraja girmeni geçtik, insan iki kelime de hırsıza laf etme gereği hissetmez mi? Hırsızın hiç mi suçu yoktur?

***

Ve son olarak:

Gezi Direnişi’nin nasıl başladığı ile ilgili Uras’a gerçekten bir hafıza tazelemesi yapmak gerek. En fazla 10 kişiyle Gezi Parkı’nın kurtarılması için kampanya örgütlenen günlerde Uras orada yer almış olabilir. Ama eylemler bir toplumsal patlamaya dönüştüğünde Uras meydanlarda değil, Gezi’nin baş düşmanlarından STV ekranlarında değil miydi?

Reformizm böyledir: Durgun suda yüz, hafif dalga vurduğu zaman kendini güvenli bir limana demirle. Uras’ın tarzı da budur.

***

Ufuk Uras’ın kimliğini çok ucuza satışa çıkardığı ve artık ruhuyla egemenlerin dünyasına ait olduğu açıktır. Mehmet Barlas’ın bile “bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam” diyebildiği bir yerde Ufuk Uras olmak gerçekten kolay olmasa gerek.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı