Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / İdlib Operasyonu Yattı Mı? – V.U. Arslan

İdlib Operasyonu Yattı Mı? – V.U. Arslan

on 13 Eylül 2018 - 18:21 Kategori: Dünyadan, V. U. Arslan, Yazarlar

Suriye İç Savaşı’nda sona mı gelindi? Bütün dünya adeta nefeslerini tutmuş Suriye’deki en önemli ve belki de son cephenin açılıp açılmayacağını izliyor. 7 Eylül’deki Tahran müzakerelerinden sonra Şam’ın Moskova ve Tahran desteğiyle saldırı başlatması yüksek ihtimal olarak değerlendiriliyordu. Ne var ki aradan geçen günler işin renginin değişebileceğini ortaya koydu. Rus ordusu hava saldırılarını durdurmuş durumda.

Astana Çatlağı Büyük

Rusya ve İran, İdlib’i alıp cihatçıların defterini kesin bir şekilde dürmek isterken AKP’nin farklı planları var. AKP, İdlib’in bir şekilde kendi yönlendirdiği ÖSO gibi grupların elinde kalmasını istiyor. Yani Esad’ın zafer kazanmasına gönlü el vermiyor. Ayrıca İdlib elden gidince Afrin ve Al Bab’dan da kışkışlanacağının farkında. Bir çeşit Osmanlı yayılmacılığı hülyalarından uyanmak istemiyor. Aslında İdlib’in ve kuzeydeki ÖSO denetimindeki bölgenin Şam’ın denetimine girmesinin ardından sıranın YPG’nin elinde tuttuğu bölgelere gelme ihtimali var. Ama RTE bir çeşit “Suriye paylaşımı” peşinde. Rusya-ABD-Türkiye şeklinde paylaşılmış bir Suriye istiyor. Kürt alerjisi bile bu “yayılma rüyası”nı sonlandıramıyor.

Yani Astana’da tahmin edilenden daha büyük bir çatlak var. Tahmin edilenin tersine Astana hikayesinde AKP Batı bloğunun sözcüsü konumuna geldi. ABD, Fransa, İngiltere ve hatta Almanya’dan peşi sıra gelen kimyasal silah kullanımı durumunda saldıracakları yönündeki tehditler AKP’yi daha da atılgan yaptı. TSK sınıra yığınak üstüne yığınak yapıyor, Suriye içerisindeki gözlem noktalarına takviye kuvvetler geliyor, ÖSO ve paralelindeki unsurlara silah desteğinde patlama yaşanıyor.

Yani AKP tahmin edildiği gibi fırsatını bulduğu ilk anda Rusya’ya karşı ABD- AB-İsrail bloğuna kayıverdi. Putin Tahran’daki müzakerelerde RTE’yi alenen terslese de beklenen İdlib operasyonu bir türlü başlamadı ve hatta şu son günlerde İdlib civarına yönelik hava operasyonları kesildi.

Putin, AKP’nin ABD ile sorun yaşamasından elbette memnun. Bu çatlakların geçici olduğunu elbette Moskova cephesi de hesaplıyor ama onlar da işlerine bakıyor. S-400 füze satışları ve nükleer santral gibi aşırı pahalı işleri Ankara’ya kakaladılar bile. Ama İdlib’in cihatçılarda kalması Rusya’nın Suriye’deki zaferlerini yarım bırakacak cinsten. Her şey bir yana Lazkiye’deki Rus üssü cihatçıların bir füze atışı mesafesinde ve halen sık sık saldırıya uğruyor. Ayrıca Rusya’nın belalısı Çeçen ve Orta Asyalı cihatçılardan on binlercesi İdlib’de. Buranın cihatçı vahası olması Ruslar için pek kabullenilecek bir durum değil.

Nusra ve Ultra İslamcılar Ne Olacak?

İdlib şehir merkezi ve kırsalının çoğunluğu El Kaide’nin Suriye kolu olan ve Ankara’nın da terör örgütü olarak tanıdığı El Nusra’nın kontrolünde. Yani Ankara ve Batı bloğunun canhıraş bir şekilde Şam’ın operasyonundan koruduğu ana unsur El Nusra’dan başkası değil. “İlle de terörle mücadele diyen başka da bir şey demeyen” güçler için ilginç bir çelişki tabi, ama şaşırmıyoruz doğal olarak. El Nusra görüntüyü kurtarmak için Heyet-i Tahrir-ü Şam adını alıp El Kaide’den ayrılsa da IŞİD’in sadece bir ton yumuşağı olan bir örgütten bahsediyoruz. Bu örgüt İdlib’in en kuvvetlisi…

Diyelim ki Rusya Şam’a operasyon izni vermedi ve İdlib’in durumu bu şekilde kaldı. El Nusra’ya ne olacak? El Nusra, Türkistan İslam Cephesi ve buna benzer aşırı cihadi gruplar ÖSO gibi AKP’nin paralı unsurlarına dönüşmek istemezler. AKP “biz bunları bir şekilde elimine ederiz sen saldırma sakın” diye Putin’e seslenedursun bu cihatçı grupların içerisinde çok kanlı çatışmalar olmaksızın AKP istediğini alamaz. Geçen seferki kanlı çatışmalarda El Nusra AKP’nin müttefiği olan grupları yenilgiye uğratmıştı. Yine de son süreçte epey kıvraklık gösteren El Nusra, AKP’nin askeri olmayı asla kabul etmez diyemeyiz. Her olasılığın mümkün olduğu bir aşamadayız.

Putin Ne Yapacak?

Şu aşamada her şey Putin’in ne yapacağına bağlı. Bir ihtimal İdlib’in El Nusra’dan AKP tarafından arındırılması sözünün tutulması için zaman tanıma gerekçesinin arkasına saklanarak geri adım atacak. Şam’ın İdlib taarruzunun TSK ile sıcak çatışmaya yol açma ihtimali var. Yüz binlerce insanın Türkiye sınırına yığılması ve çeşitli provakasyonlarla işin insani yönünün Rusya için yıpratıcı olma ihtimali de var. Batı’nın kimyasal saldırı olursa saldırırız tehditleri de AKP’yi cesaretlendiriyor. Şimdiden sınıra ve İdlib’deki gözlem noktalarına güçlü yığınaklar yaptılar. Rusya bu risklere gerek yok diyebilir pekala. Putin, Lazkiye’deki üssünün güvenliği konusunda AKP’den güvence alıp Esad’a “buraya kadar getirdik eldekilerle yetin” diyebilir. Zaman ola hayrola da diyebilir. Böylelikle Suriye’nin 3’e bölünmesi gerçekleşebilir.

Ya da önümüzdeki günler ya da haftalarda Putin “geliyoruz çekil aradan” deyip Ankara’yı uyarır ve operasyon başlar. Bakıp göreceğiz.

Sonuç

İdlib’in ÖSO ve El Nusra gibi çetelerden temizlenmesi Suriye iç savaşı için bir dönüm noktası olacaktır. Cihatçı çeteler sıfırı tüketmiş olacaklar. AKP, Körfez şeyhlikleri ve Batı Bloğu için de aynısı geçerli. ABD her durumda YPG bölgesinde kalabilir, ama YPG’nin kendisi Şam ile görüşmek zorunluluğu hissedebilir.

Cihatçı çetelerin İdlib’den temizlenmesi, birçok açıdan milat olacaktır. Bir defa Ortadoğu’nun başına bela olmuş İslamcı cihatçı fanatizm aradığı cenneti Suriye ve Irak’ta kaybetmiş ve artık cihatçılığın modası geçmiş olacaktır. El Nusra AKP’nin askeri olmayı kabul etse ve İdlib’e yönelik operasyon olmasa bile cihatçılık kesin yenilgi almış olacak, çünkü “laik” bir devletin paralı askeri olmayı seçmek bir ülkü olarak cihatçılığın bittiği noktadır. Yani cihadi proje savaşarak değil yozlaşarak sonlanmış olacaktır.

Mezhepçi nefreti körükleyen bu fanatik elementlerin çaptan düşmesi sınıf mücadelesine alan açacaktır. Sosyalizm bu uygun fırsatları değerlendirip yeniden yükselişe geçmenin imkanlarını zorlamalıdır. İslamcılık Suudilerden İran’a AKP’den IŞİD’e kadar her biçimiyle ne kadar büyük bir rezillik olduğunu deneyimle göstermiştir. Mısır ve Tunus, demokratik dönüşüm projelerinin az gelişmiş kapitalist ülkelerde boş hayal olduğunu ispatlamıştır. Tek yol sosyalizm, enternasyonalizm ve antiemperyalizmdir.

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı