Sosyalizm Kazanacak!
/ Dünyadan / Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine Bakış

Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine Bakış

on 26 Nisan 2017 - 14:00 Kategori: Dünyadan, Gündem

Birinci tur seçim sonuçlarına göre ilk 5’e giren adaylar.

Fransa’da geçtiğimiz pazar yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anketlerin tahminlerine uygun şekilde serbest piyasa şampiyonu Emmanuel Macron (%24.0) ve faşist Marie Le Pen (%21.3) ikinci tura kaldılar. İlk iki sırayı bu isimler alırken yine anketlerin tahmin ettiği gibi üçüncü ve dördüncü gelen adaylar, ikinci tura kalmaya bir hayli yakındılar. Bunlardan üçüncü gelen merkez sağdaki ana parti olan Cumhuriyetçilerin adayı François Fillon, %20.0’da kaldı. Favori girdiği seçim sürecinde yolsuzluk skandallarıyla boğuştu, gözden düştü ve neticede üçüncülüğe geriledi. Dördüncü sırada ise Sol Cephe‘nin adayı Jean-Luc Melanchon ise radikal bir sol reform programı ile gençliğin ve emekçi kesimlerin ilgisini çekerek gerilerden gelip istikrarlı bir yükselişle ikinci turu zorlasa da (%19.6) Le Pen’in 600 bin oy gerisinde kalarak (7.6 milyon- 7.0 milyon) ipi göğüsleyemedi. Beşinci sıradaki isim ise iki merkez partiden diğeri olan Sosyalist Parti’nin adayı Benoit Hamon‘du. Hamon, Sosyalist Parti’nin ön seçimini Bernie Sanders vari bir sol retorik kullanarak beklenmedik şekilde kazandı ve partinin devlet başkanı adayı olmaya hak kazandı. Ne var ki Sosyalist Parti’nin asıl gücü olan sağ kanat, Hamon’u desteklemeyi reddederek Emmanuel Macron’u destekleyeceğini açıklayınca Hamon’un önü kapandı (%6.3), Macron’unki açıldı…

MACRON

39 yaşında Fransa tarihinin en genç cumhurbaşkanı olmaya çok yakın olan burjuva politikasının bu piyasacı yeni yetmesini fırlatma rampasına koyan Fransa tarihinin en az popüler başkanı, rezil ve başarısız Hollande‘dan başkası değil. Hollande’ın el vermesiyle azgın işçi düşmanı bir profil sergilediği ekonomi bakanlığına sıçrayan bu eski Rothschild bankacısı, uygun fırsatta Sosyalist Parti‘den ve hükümetten ayrılarak başkanlık yarışında “merkezin” adayı olacağını ilan etti. İlk iş olarak hiçbir zaman sosyalist olmadığını söyleyiverdi. Sosyalist Parti’nin sağ kanadı, ön seçimlerden sol bir ismin çıkması karşısında kendi parti adaylarını satışa getirip Macron’u destekleme kararı alınca Macron, bir anda kendisini cumhurbaşkanlığının en güçlü adayı olarak buldu. Sosyalist Parti ve Hollande, daha önceki seçimlerde Sarkozy ve Cumhuriyetçi Parti’nin neoliberal politikalarına karşı halkın desteğini alarak seçilmişlerdi. Ne var ki iktidardayken Sarkozy’nin kaldığı yerden devam ettiler. Son olarak da başka bir işçi düşmanının yeniden devlet başkanı olmasını sağladılar. Sağladılar diyoruz çünkü Le Pen’e karşı bütün burjuva partiler Macron’u destekleme kararı aldılar. Dolayısıyla Macron çok büyük bir sürpriz yaşanmazsa Fransa’da Hollande’ın boşalttığı koltuğa oturacak. Bütün varlığı emekçilere ihanet etmek olan Sosyalist Parti’nin ve diğer burjuva partilerin tüm yaptıkları faşist Le Pen’i öne çıkardığı için Macron’a destek olmanın hiçbir anlamı olamaz. Macron şimdiden haftalık çalışma saatini 35’ten 40’a çıkaracağını, kamu harcamalarını kısacağını ve işten çıkarmalara gideceğini ilan etti bile.

Sıradan bir Fransalı için berbat geçeceği ortada olan bir Macron başkanlık döneminin yoksullaşan ve dışlanan kesimlerdeki hoşnutsuzluğu kullanan Le Pen’in önünü daha da açacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Diğer taraftan bu durum kader değil, çünkü sistem dışı devrimci solun ve Fransa işçi sınıfının Macron döneminde yapacakları, Le Pen’in önünü kesebilir. Fransa işçi sınıfının bu gücü var; mücadele ve örgütlülük sayesinde ibre sağdan sola pekala kayabilir.  

Fransa Solu   

Solun iddialı ismi Jean-Luc Melanchon’du. Melanchon, Sosyalist Parti’nin iyiden iyiye sağcılaşması nedeniyle partiden 2008’de ayrılan sol-sosyal demokrat bir isim. Ayrılıktan sonra Almanya’daki Die Linke örneğinden hareketle Sol Parti’yi kurar ve Fransız Komünist Partisi ile dirsek temasında kalarak yüksek siyasetin ana aktörlerinden biri haline geldi . Bu ikilinin yanına katılan diğer reformist sol oluşumlarla Sol Cephe kuruldu. Sol Cephe adına 2012’de devlet başkanlığı seçimlerine katılan Melanchon ilk turda %11.2 oranıyla ikinci tura kalamadı Sonraki süreçte Fransız Komünist Partisi ile ilişkileri gerildi: zira yerel seçimlerde FKP ilkesizliğin dibine vurarak Sosyalist Parti ile ittifaklar kurdu. Yine de 2017 seçimlerinde FKP’nin desteğiyle Melanchon ikinci kez devlet başkanlığına aday oldu. Bu sefer haftalık çalışma süresini 30 saate düşürmeyi, çok yüksek oranda servet vergisi getirmeyi, NATO’dan çıkmayı, başkanlık sistemini terk etmeyi vb. öneren “6.Cumhuriyet” programı ile sahneye çıkan Melanchon, popülaritesini giderek yükseltir, yüz binlerin katıldığı mitingler yaptı… 

Bu arada 6. Cumhuriyetin sosyalist bir cumhuriyet olmadığını hatırlatma fayda var, zira reformizmin sıcak yüzü çoklarına oldukça cazip görünür, özellikle de neoliberalizmin ve faşizmin yükseldiği bir zamanda..

Philippe Poutou

Radikal Sol 

Radikal solda anti-kapitalist işçi sınıfı söylemi kullanan iki Troçkist aday, seçimlere katıldı. Bu iki adaydan Yeni Antikapitalist Parti (NPA)‘li Ford işçisi Philippe Poutou %1.1, İşçi Mücadelesi’nden (LO) Nathalie Arthaud %0.65 oy alabildi. Özellikle Philippe Poutou, başkan adaylarının canlı yayında kapıştığı TV oturumlarındaki performansı ile sadece Fransa’da değil, dünya çapında ses getirdi ve sempati topladı. 

Nathalie Arthaud

Melanchon’un ilk ikiye kalmak konusundaki iddiası, sol oyların Melanchon’da toplanmasına yol açsa da bu iki adayın seçimdeki dengelerin sıkıştırmasına rağmen toplamda aldıkları 630 bin oy Troçkist partilerin Fransa’da belirli bir toplumsallaşma düzeyinde olduklarını sergiliyor. Diğer taraftan Melanchon’un oyunu bölerek Le Pen’in ikinci olmasına sebep oldukları suçlamasıyla bu adaylar eleştirilse de Melanchon’un Sosyalist Parti’den eski yoldaşı Hamon’un Melanchon lehine çekilmesi çok daha mantıklı olurdu. Sol-sosyal demokrasinin bu iki figürünün aralarında anlaşması gerekirdi. 

Gelgelelim Troçkist partilerden LO, tutucu, karamsar ve sekter eğilimleri ile NPA ise çalkantılı iç yapısı ve zaman zaman sağa kayan politik duruşuyla 2000’lerden itibaren büyük fırsatların kaçırılmasına sebep oldular. LO’nun kadim tutuculuğunun bu saatten sonra değişmesini beklemek için bir neden bulunmuyor, ama sağa ya da sola kayabilen NPA içerisinde güçlenmesi durumunda umutlanabileceğimiz daha canlı ve devrimci öğeler bulunuyor.      

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı