Sosyalizm Kazanacak!
/ Manşet / Arjantin Gözlemleri – Tilbe Akan

Arjantin Gözlemleri – Tilbe Akan

on 24 Kasım 2018 - 01:54 Kategori: Manşet, SEP

Bir aydan uzun süredir yoldaşlarımız Convergencia Socialista de Combate’nin daveti üzerine SEP adına Arjantin’de bulunuyorum. Geldiğim günden beri hemen her gün bir başka gündemle oradan oraya gidiyor, mümkün mertebe sınıf hareketini, sendikal alanı, öğrenci muhalefetini, krizin yansımalarını, kadın ve LGBTİ+ mücadelesini inceliyorum. Yazının hemen başında 2015’te Türkiye’den gelerek Arjantin’de temaslarda bulunan yoldaş heyetimizin yazısını önermeliyim*. Ben bu yazıda özetle Arjantin’in içinde bulunduğu güncel duruma dair deneyimlerimi aktarmaya çalışacağım.

Kadın Hareketi ve Trelew’da 33. Ulusal Kadın Buluşması

Buenos Aires’e ulaştıktan 3 gün sonra yaklaşık 22 saatlik mesafede Patagonya eyaletine bağlı Trelew şehrine 33. Kadın buluşması için gittim. Bu buluşmalar 1986’dan bu yana her yıl gerçekleştiriliyor. Trelew bolca turist çeken, hammadde merkezi olan ünlü Patagonya bölgesinde Chubut’a bağlı 100 bin kişilik bir kent. İyice güneye indiğimizden hava soğuk. Neden bu kadar uzakta düzenleniyor miting diye sorduğumda her yıl geleneksel olarak farklı şehirde miting düzenlendiği cevabını alıyorum. Aslında bu tercihin politik bir arka planı var. Çünkü kürtaj hakkı için düzenlenen kadın eylemleri bu yıl zirve yapmışken, kilisenin etkisi bu kadar hedef haline gelmişken bu mitingin başkentten uzaklara taşınması elbette boşuna değil. Kadın hareketi içerisinde de bürokratik-uzlaşmacı eğilimlerle devrimci eğilimler çatışma halinde. Bürokratik karar alma mekanizmasını geçip sahaya indiğimizde ise sosyalistlerin ağırlığını hissediyorsunuz. Chubut aynı zamanda geçtiğimiz yıl kaybedilerek öldürülen yerli hakları savunucusu Santiago Maldonado‘nun katledildiği topraklar. Mitingde yerli hakları önemli bir başlık olarak kendisini gösteriyor. Maldonado’nun kaybedilmesi, 1976-83 arasında hüküm süren ve 30 bin devrimciyi katleden askeri cuntanın geleneğinin kaybolmadığının en sağlam işareti ve bir uyarı fişeği.
Mitingde kadınlar kürtaj hakkı için çağrılarına devam ettiler. Yeşil renk bu mücadelenin sembolü olmuş. “Yeşil Dalga” olarak anılan kürtaj hakkı mücadelesi son yıllarda kadın hareketini büyüten kampanyalardan bir tanesi.

Kadın hareketine damgasını vuran diğer bir konu ise kadın ve çocuk cinayetleri, fuhuş için kaçırılan kadınlar ve kadına şiddet. Her 18 saatte bir kadın katlediliyor ve her gün 72 kadın tecavüze uğruyor ya da şiddete maruz kalıyor. 18 Ekim’de ülke genelinde eylemler yapılmasına neden olan bir cinayet yaşandı. Sheila isimli bir çocuk amcası tarafından öldürüldü. Daha yakından tanık olduğum bir diğer olay ise CS de Combate’nin kadın örgütü Defensorias de Genero çevresinden Viviena isimli kadının eski sevgili tarafından katledilmesi oldu.

Bunun dışında başta kadın hareketi olmak üzere solun mücadele ettiği konulardan biri sağlık hizmetlerine ulaşımın giderek kısılması. Macri hükümetinin işçi düşmanı uygulamaları ve IMF paketleri en sert eleştirileri aldı. Özetle Arjantin dünyanın en güçlü kadın hareketine de ev sahipliği yapıyor. Kadınlar devrimci örgütlerde önemli bir ağırlığa sahip. Arjantin kadın mücadelesi anlamında da çok özel bir ülke.

Piquetero Hareketi

Piquetero Hareketini, yani varoşlardaki işsiz ve yoksul emekçi halk hareketini anlayabilmek adına Buenos Aires’in kuzeyinde Comedor La Estrella in Pilar’a gittim. Piquetero çalışmalarını gözlemledim. Mahalledeki alt yapı çalışmalarından, çeteleşmeye karşı mücadeleye, yetişkinler için ders vermeye kadar çeşitli çalışmalar kolektif bir şekilde yapılıyor. Sadece Buenos Aires’in kuzeyinde 25 mahallede çalışmalar var. Ki birçok örgüt, başta PO (Partido Obrero- İşçi Partisi) ve MST (Movimiento Socialista de los Trabajadores– Sosyalist İşçi Hareketi) olmak üzere Piquetero çalışması yapıyor, mobilize edebildikleri büyük bir çevre var, aynı zamanda bu mahallelerden devrimci kadrolarda çıkıyor. Arjantin soluna Troçkist parti ve hareketler hakim. Diğer sol hareketlerin varlıklarını en çok hissettirebildikleri alansa Piquetero çalışması. En başta da Peronizmin sol kanadı ve Kilise ile alakalı çeşitli sol akımlar için bu geçerli. İşçi hareketi ile özellikle de sendikal ağalık ile bağları bugün de güçlü olan Peronizm, Arjantin’de milliyetçi kalkınmacı ulusal programın tarihsel çatısı olarak bugün de burjuvazinin güçlü bir alternatifi durumunda. Doğal olarak devrimci akımların kafasını meşgul eden en büyük sorulardan biri de Peronizmin etkisini nasıl kırabiliriz sorusu.
İşsizler hareketi 2001’deki ayaklanmanın öncüsü olmuştu. Bu hareketin organik bileşeninin sol olması önemli zira bu mahalleler yoksul emekçilerden oluşuyor. Çeteleşme çok yoğun öyle ki dışardan birinin mahallelere girmesi neredeyse imkansız. Ama sosyalist örgütler genellikle de önlüklerle girdikleri mahallelerde tanınıyor ve engellemelerle çok nadir karşılaşıyorlar.
Gittiğim çalışmada biri sabahtan biri öğleden sonra olmak üzere iki toplantı oldu. İlki mahalleyle ilgili yapılabileceklerin konuşulduğu daha geniş katılımlı toplantıyken ikincisi MST’nin parti kadro ve üyelerinin toplantısıydı. Enternasyonel başlığında ben de Türkiye’deki durum üzerine bir sunum yaptım. Toplantılar çok canlı ve interaktifti.

İşçi Direnişleri

Başta Buenos Aires olmak üzere ülkenin her yerinde irili ufaklı işçi direnişleri var. Temel sebeplerinden biri ekonomik kriz bahanesiyle fabrikaların kapanmasıyla ya da işçi azaltmasıyla işsiz kalan işçilerin tazminatlarını ve işlerini geri istemesi. Şimdiye kadar düzenli takip ettiğim iki direniş oldu. Bunlardan biri ayakkabı fabrikası Gaelle’in işçilerinin direnişiydi. Her gün fabrikanın önünde nöbettelerdi. 60 işçi işten çıkartıldı, talepleri net: paralarının ödenmesini istiyorlardı. Çeşitli eylemlilikle görünürlüklerini arttırdılar, köprü kapatma eylemini gerçekleştirdiler. Ertesi gün patronları polis çağırarak işçileri tehdit etti. Sebebi de mallarını taşımak için getirdiği kamyona işçilerin izin vermemesiydi. Ancak tehditler sökmedi ve kamyon içi boş bir şekilde fabrikadan çıkmak zorunda kaldı, bir iki saat sonra faşist çeteler işçilere saldırdı, ancak işçiler kendilerini ve mücadelelerini savunmayı başardılar ve sonuç olarak taleplerini kabul ettirdiler. Gaelle işçileri kazandı. Gaelle işçileri kazanımın ardından bir mesaj yayınladı: “Bu gerilimin sebebi ülkedeki siyasi ve ekonomik durumdur… 90 gün boyunca patronlara ve hükümete karşı verdiğimiz mücadelemizde örgütlenmeyi, dayanışmayı, birlik olmayı ve bunların zaferi getirdiğini öğrendik. Yanımızda olan bütün örgütlere ve sendikalara teşekkür ediyoruz.”

Bir diğer direniş ise Canale işçilerininki. Canale fabrikası konservelerin üretildiği bir fabrika, 2 tane patron var. 1 tanesi iflasını açıkladı, diğeri de fabrikayı başka bir bölgeye taşımaya karar verdi. Bu sebeple 100 işçi işten çıkartıldı. İşçiler fabrika önünde direniyor, işlerini ve alamadıkları maaşlarını talep ediyor. Düzenli olarak sendikalar, basın, gençlik örgütleri, sol örgütler tarafından dayanışma ziyaretleri, bağışlar gerçekleşiyor. Fabrikanın önü sürekli canlı. İşçilere Türkiye’den geldiğimi, dayanışmak için orada olduğumu söylediğimde “Bütün işçilerin kaderi dünyanın her yerinde ortak, dayanışmanızı selamlıyor ve teşekkür ediyoruz” diyerek karşılık veriyorlar.

Sol Hareketler

Devrimci Marksist geleneğin ağırlığı her alanda hissediliyor. Troçkistlerin oluşturduğu iki tane seçim cephesi var: FIT (İşçilerin Sol Cephesi; PO, PTS, IS) diğeri ise yine Troçkist iki grubun Nuevo MAS ve MST. Bunlar dışında birçok Troçkist oluşum daha var. Küçük Stalinist ve Maoist gruplar da olmakla beraber sahada ağırlıklarını hissetmek mümkün değil. PO ve PTS arasında rekabet olsa da tarihsel fırsatları kaçırmamak adına yapılan bir işbirliği var. PTS fiili olarak FIT liderliğini üstlenmiş durumda. FIT yaklaşık %5’lik oy oranıyla bir umut kaynağı. Dahası FIT’ten dışlanmış olan Nuevo MAS ve MST’nin oluşturduğu cephe de son seçimlerde 350 bin (%1.5’in üzerinde) oy almayı başardı. Devrimci Marksist gelenek açısından bereketli olan bu topraklarda tarihsel fırsatlar olduğunu söyleyebilirim.

PTS yakın zamanda birleşik parti çağrısı yaptı. Her ne kadar bu çağrı solun ihtiyaçlarına bir ses olsa da başta FIT bileşeni diğer ekipler olmak üzere sosyalist solun geri kalanı PTS’nin bu çağrısına şüpheyle yaklaştı. Tartışmalar FIT’i oluşturan 3 partinin diğer partilerin FIT’e katılmasına yeşil ışık yakıp yakmaması üzerinde yoğunlaşıyor. FIT’in iki ana bileşeni PO ve PTS haklı olarak reformist eğilimlerin FIT’e katılımına sıcak bakmıyorlar. Ama diğer sosyalist partilerin durumu ne olacak? Sekter eğilimler ve sol içi rekabetin bu tartışmada kendisini net bir şekilde gösterdiğini belirtmeliyim.

Elenao (O Değil Eylemleri)

Brezilya’daki seçimler Arjantin solu adına oldukça merkezi bir noktadaydı. PTS, PO, MST, IS, Nuevo MAS başta olmak üzere sosyalist kurumlar Brezilya konsolosluğu önünde ELENAO kampanyasının bir parçası olarak kalabalık bir miting örgütlediler. Aşırı sağcı Bolsonaro’yla sosyal demokrat PT’nin adayı Haddad karşı karşıya. Eleñao (“o değil”, not him) kampanyasıyla Haddad’a eleştirel oy çağrısı yaptılar.

Parçası olduğum diğer bir gündem ise 18 Aralık’taki protestolar sebebiyle yaklaşık 2 aydır tutuklu yargılanan Daniel Ruiz’le dayanışma eylemleriydi. PSTU, CS, MST’nin de içinde bulunduğu sosyalist örgütler, sendikalar ve insan hakları derneklerinden temsilcilerle ulusal ve uluslararası kampanya örgütlemek üzere düzenli buluşmalar gerçekleştiriyor. Ben de uluslararası kampanyayı örgütlemek adına gönüllü oldum.

Kadriye Moroğlu Lisesi’nde tacize karşı yürütülen mücadeleye kadın hareketinin ve sosyalist mücadelenin güçlü olduğu Arjantin’den dayanışma mesajı geldi.

24 Ekim IMF- Bütçe Görüşmeleri

Bahsetmem gereken bir diğer nokta ise ekonomik kriz ve yansımaları. 2018 sene başından beri Arjantin pezosu %30 değer kaybetmiş durumda. Arjantin Merkez Bankası faizleri 3 kez peş peşe arttırarak %40’a çıkartmak zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sağcı Macri hükümeti iflası önlemek için IMF’den borç para dilenmek durumuna düştü. Emekçi halk için manzara giderek kararıyor. Emeklilerin %70’i yoksulluk sınırının altında yaşarken, Arjantin gibi bir gıda üretim merkezinde çocukların %20’si yetersiz beslenmeden muzdarip. Çocukların yarısı yine yoksulluk sınırının altında yaşam sürüyor. Bu oran gençler arasında %40’a çıkmış durumda. Enflasyon %42, hayat pahalılığı can yakıyor. Neredeyse her gün marketlerde fiyatların değiştiğini gözlemleyebiliyorum; sabit fiyatlı ürün bulmak neredeyse imkansız. Fiyatlar bölgeden bölgeye bile değişiyor. Bu da yetmezmiş gibi Macri iktidarı IMF ile yaptığı anlaşmalar gereği emekçileri daha da yoksullaştıracak adımlar atıyor. Sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim, kesintilerin baş hedefi durumunda. Elektrik faturalarına yapılan zamlar yüzünden ailelerin elektrikleri kesiliyor. IMF sıkıştırmasına sıkıştırıyor ama uygulamalar adeta yangına körükle gitmeye benziyor. 24 Ekim’de ve 14 Kasım’da da IMF bütçesi kongrede ve mecliste oylandı. Kalabalık protestolar, çatışmalar ve gözaltılar oldu. Halk krizin faturasını ödemek istemiyor. Her gün başka bir fabrika kapanıyor, her gün bir başka sektörde grev ya da eylemler gerçekleşiyor. Sadece bu hafta bile hemşireler ve havaalanı çalışanları grev çağrısı yaptı.

Peronist Gelenek

Peronizm Arjantin’e damgasını vurmuş bir gelenek. Ülke çok uzun yıllar çeşitli Peronist akımlar tarafından yönetildi. Yakın tarihe bakacak olursak, 1990’lar Peronist Carlos Menem’in neoliberal politikaları ile geçti. İşçi sınıfının haklarına yönelik büyük bir  saldırı anlamına gelen 2002 devalüasyonu ve akabinde emekçi halkın yaşadığı büyük yıkımdan sonra Arjantin ekonomisi dibe vurdu ve toparlanmaya başladı. Peş peşe 5 yıl boyunca ekonomi %9 civarında büyüdü. Bunun yansıması ise yine klasik Peronist gelenekten gelen Kirchnerlerin iktidarı olmuştu. Arjantin karı koca Kirchnerler döneminde önemli bir ekonomik büyüme yaşadı. Çin sermayesi Arjantin’de önemli yatırımlar yaptı, ortaklıklar kurdu. Türkiye’de AKP’nin yararlandığı elverişli ortamdan Kirchnerler istifade etti. Bu yüzden de önce Nestor Kirchner, o ölünce de ardından karısı Christina üst üste seçim zaferleri kazandılar. Ama tüm dünyada az gelişmiş kapitalist ekonomilerin yararlandığı elverişli ekonomik ortam bozulurken Kirchner de sallanmaya başladı. Neticede kendi selefi, Peronizm içerisindeki sağ eğilimli Scioli, 25 Ekim’deki seçimlerde ağır bir bozgun yaşadı ve Macri iktidara geldi. Macri iktidarından beri Peronistler muhalif bir pozisyonda gibi görünse de aslında köklü devlet gelenekleri ve düzen içi bir ideoloji olmasının da ürünü olarak oldukça sınırlı bir muhalefete sahip. Tüm perspektifleri gelecek yıl sonunda yapılacak başkanlık seçimlerinde Christina Kirchner’in yeniden seçilmesi. Bu yüzden de sendikalardaki Peronist bürokrasinin sol kanadı bile radikal işçi eylemlerini frenliyor. Peronizmin halen güçlü bir tabanı var, eylemlerin bir kolunu radikal sol diğer kolunu da Peronizmin çeşitli gelenekleri oluşturuyor. Bu sebeple radikal solun Peronizmi aşarak bu tabana alternatif oluşturduğunu göstermesi şart.

*http://sosyalistgundem.com/kritik-ulke-arjantin-sdh-heyetinin-arjantin-gozlemleri/

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı