Sosyalizm Kazanacak!
/ Çağın Erdinç / 9 Soruda Suriye İç Savaşı ve Kürdistan Referandumu – Çağın Erdinç

9 Soruda Suriye İç Savaşı ve Kürdistan Referandumu – Çağın Erdinç

on 5 Ekim 2017 - 13:50 Kategori: Çağın Erdinç, Devrimci Perspektif, Dünyadan, Gündem, Yazarlar

Suriye iç savaşı yaklaşık 7 yıldır devam ediyor. Binlerce kişi öldü; binlercesi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ortadoğu’daki tek sorun Suriye değil. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin gerçekleştirdiği referandum, bölgesel savaş tehditleriyle engellenmeye çalışılıyor. Yazımızda Suriye ve Irak Kürdistanı konularına dair merak edilen sorulara değineceğiz.

  • Suriye’de İç Savaşın Bitmesi Yakın mı?

İç savaşın bir süre daha devam edeceğini fakat savaşın şiddetinin azaldığını söyleyebiliriz. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Suriye’den umudunu kesen “akbabaların” cihatçılara yardımı azaltması veya durdurması oldu. AKP, Körfez Ülkeleri ve ABD, cihatçıları bir köşeye bıraktı. Rusya-İran-Suriye bloğunun “zaferi” taraflarca kabullenilmek zorunda kaldı. Nefessiz kalan cihatçılar İdlib bölgesine sıkıştı.

      Suriye Ordusu ve Rusya, İdlib’e Operasyon Düzenleyebilir mi?

  • “Mademki cihatçılar İdlib bölgesine sıkıştı; neden operasyon yapılmıyor?” diye sorulabilir. Öncelikle şunu söyleyelim: İdlib, Halep gibi bir bölge değil. Halep kolay kuşatıldı. Çünkü Halep halkı hiçbir zaman cihatçıların yanında olmadı. İdlib böyle değil. İdlib halkının önemli bir kısmı Esad düşmanı. Bu yüzden bölgedeki cihatçılar siyasî, askerî ve ekonomik yapılarını bölgede kolayca oturttular. Aynı zamanda İdlib’in coğrafi zorlukları da var. Bu yüzden İdlib’e girmek Halep’e girmek kadar kolay değil.Ayrıca Suriye ordusunun öncelikli hedefi Deyr Ez Zor (nedenlerine değineceğiz). 2011’den beri ordu sayısal olarak yıprandığı için hem İdlib’e hem de Deyr Ez Zor’a yüklenmesi mümkün değil. Hatırlayınız, Türkiye Kürdistanı’nda savaş varken yıpranmamış olan TSK bile bölgeye eş zamanlı operasyonlar düzenleyemedi. Örneğin önce tüm birlikler Nusaybin’e yollandı; orada operasyon bitince aynı birlikler başka bölgeye yüklendiler. Hâl böyleyken yıpranmış olan Suriye ordusu için (her ne kadar Hizbullah ve Rus desteği olsa da) hem İdlib’e hem de Deyr Ez Zor’a yüklenmek intihar olur.Peki Esad, İdlib’i cihatçılara mı terk edecek? Elbette hayır. Astana görüşmesinin sebebi tam olarak buydu. Rusya’nın eline düşen AKP, son Astana görüşmelerinde cihatçıları sattı. Evet, kelimenin tam anlamıyla sattı. Anlaşmanın garantörü İran’dı. Yani cihatçıların “şeytan” olarak nitelediği Şii rejim, AKP ile aynı masadaydı. Tayyip’in daha önce “Pers yayılmacılığı”  diyerek yerden yere vurduğu, “İran Suriye’yi işgal ediyor” diyerek veryansın ettiği İran, anlaşmadan son derece memnundu. Nasıl memnun olmasın? Cenevre ve Astana görüşmeleri artık cihatçıları bölmek için bir araç haline geldi. Örneğin Mayıs ayındaki Cenevre Görüşmeleri’nden sonra Rusya-İran-Suriye bloğunun arayıp da bulamadığı gelişmeler yaşandı. AKP, geçtiğimiz Mayıs ayında, güdümündeki cihatçıları masaya itince, cihatçıların daha radikal ve politik olanları bu masaya karşı çıktı. Ahraru’ş Şam ile Ceyş’ul İslam (İslam Ordusu), Feylak’ur Rahman, El Cephe el Şamiyye, Ceyş İdlib el Hur, Ceyş’un Nasır ve Ceyş’ul Yermuk anlaşmaya yanaşmadı ve deklarasyon yayınladı. Hatta Cenevre Görüşmeleri’nden sonra Nusra bir çatı örgüt oluşturarak AKP’nin güdümünde Rusya ve Suriye’nin uydusu haline gelen örgütlere karşı Heyet Tahrir El Şam örgütünü inşâ ederek çatışmaya başladı. Belki de en sağlam ordunun yapamayacaklarını, Astana ve Cenevre’de kurulan masada Rusya, Suriye ve İran bloğu AKP aracılığıyla yaptı. Cenevre’den sonra, Eylül ayında gerçekleştirilen Astana Anlaşması’yla birlikte cihatçıların arasında yaşanan bölünmeler iyice büyüdü. İdlib’de oluşturulması öngörülen bölgeler, cihatçıların bir bütün olarak hareket etmesini engelleyecek ve İdlib’den çevreye (Humus, Hama, Lazkiye) gerçekleştiren saldırıların önüne geçilmiş olacak.Lâfı daha fazla uzatmadan biz soralım: Esad ve Putin için topuyla tüfeğiyle İdlib’e girip on binlerce kayıp vermek mi daha akıllıca yoksa cihatçıları AKP eliyle masada bölmek mi? Esad ve Putin ikincisini tercih ediyorlar. Ve şu ana kadar başarılı olduklarını net bir şekilde söyleyebiliriz.
    • Suriye Neden Tüm Gücüyle Deyr Ez Zor’a Yükleniyor?

     Suriye’de kurtarılmayı bekleyen başka bölgeler varken Suriye ve Rusya Deyr Ez Zor’a yükleniyor çünkü Irak ile bütünleşmek çok önemli. Deyr Ez Zor, Suriye-Irak sınırının kesişim noktasında Irak’ın hemen batısında yer alıyor. Suriye Ordusu’nun Irak sınırıyla bağlantı kurması ve Şii milis gücü Haşd Eş Şabi ile buluşması ABD, Körfez Ülkeleri ve İsrail için tam bir kâbus senaryosu. Bu yüzden ABD, müttefiki YPG’yi Deyr Ez Zor’a yönlendirdi. ABD’nin amacı, Suriye ve Rusya’dan önce doğuya hareket edip Irak sınırını tutarak Suriye Ordusu’nun Irak sınırına ulaşmasını engellemek. Bu öyle bir yarış ki zaman zaman Rusya YPG’yi vuruyor; ABD Rusya’ya zarar vermek için elinden geleni yapıyor. Örneğin Eylül ayında Rusya’nın önemli komutanlarından oluşan bir grup asker Deyr Ez Zor’da IŞİD tarafından vurulmuştu. Bu öyle bir saldırıydı ki, Rus generaller IŞİD topçusu tarafından elleriyle koymuş gibi “vuruldu.” Bu saldırıdan hemen sonra Rusya misilleme yapıp bölgede YPG’yi vurdu. Yani Rusya, IŞİD’in saldırısında Rus subayların IŞİD topçusuna koordinatları verdiğinden şüphelendiği ABD’yi sorumlu tuttu ve ABD’nin bölgedeki müttefiki YPG’yi vurdu. Deyr Ez Zor savaşında avantajlı durumda bulunan Suriye-Rusya bloğu Irak sınırına tüm gücüyle yüklenmeye ve ilerlemeye devam ediyor.

    • Esad ve Putin Neden İdlib’deki Pazarlık Yöntemini Deyr Ez Zor’da Uygulamıyor?

    Deyr Ez Zor’un bir bölümü IŞİD’in elinde. IŞİD pazarlık yapılacak bir örgüt değil. Ayrıca pazarlık yapılsa bile İdlib’dekiler gibi çözülecek bir örgüt değil. IŞİD’in mutlak otoritesi var. “Büyük Emir” ne derse o oluyor. Bu yüzden İdlib sürecindeki gibi masada sözler değil sahada silahlar konuşuyor.

    • IŞİD Suriye’de Bitiyor mu?

    Deyr Ez Zor operasyonu demişken bu konuya değinmesek olmazdı. IŞİD, Suriye’nin önemli şehirlerinden bir bir çıkartılıyor. O halde “IŞİD bitiyor” diyebilir miyiz? Bütün olayı toprak kontrolüne indirgersek IŞİD’in bittiğini düşünebiliriz; fakat iş o kadar basit değil. IŞİD, mezhepsel ve dinsel çatışmalardan besleniyor. Bu örgüt nasıl eleman kazandı? ABD’nin Irak işgali sonrasında “Müslüman’lara zulmediliyor” diyerek sansasyonel eylemler yaptı. Sonrasında “Şii düşmanlara ölüm” söylemini kullandı. Aynı zamanda kendisinden olmayan her kesime savaş açtı. Kendimizi kandırmayalım. IŞİD, askerî olarak geriletildi ancak ideolojik olarak köklerinin silinmesi çok zor. Mezhepler ve dinler arası çatışmalar devam ettikçe IŞİD eleman bulmakta zorlanmayacak ve gerilla örgüt yapılanması tarzında kendisini güncelleyecektir. IŞİD gibi örgütlerin yok olması için mezhepler ve dinler arası kardeşleşmenin sınıf temelinde sağlanması şart. Bu da ancak ve ancak Ortadoğu Sosyalist Federasyonu ile mümkün olabilir.

    • AKP Neden Çark Etti?

    AKP, en ateşli Esad karşıtı aktör olarak Suriye’ye tırlar dolusu mühimmat yolladı. Cisr Eş Şugur’da, Ez Zara’da, İştebrak’ta katledilen Alevi’lerin, Nusayri’lerin kanı AKP’nin desteklediği cihatçılar tarafından döküldü. Şam’da Cuma namazı kılma hayalleri uğruna Suriye savaş alanına döndü. Bir “Suriye davası”, “Suriye söylemi” aldı başını yürüdü. Öyle ki AKP bu yola baş koymuştu!

    Sonra her şey değişmeye başladı. Yavaş yavaş Esad karşıtı söylemler törpülendi. Putin ile masaya oturuldu. Ve en sonunda Cenevre ve Astana’da cihatçılar altın tepside Esad’a sunuldu.

    AKP’nin çark etmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi Rusya’nın eline düşmüş olmasıydı. Malum, Rus uçağının düşürülmesinden sonra Putin, ekonomik ve askerî tedbirlerle (Bu süreçte hiçbir Türk uçağı Suriye hava sahasına giremedi) Türkiye’yi köşeye sıkıştırdı. Önce Tayyip diplomatik dille özür diledi; ardından ziyaretler başladı. Rus diplomatın öldürülmesi, AKP’yi iyiden iyiye Rusya’ya yaklaşmak zorunda bıraktı. 15 Temmuz darbe girişiminde ABD’nin parmağının olması ve Fethullah Gülen’in iadesine ABD’nin yanaşmaması neticesinde AKP’nin sığınabileceği tek liman Rusya kalmıştı. Aynı zamanda Suriye’de cihatçıları desteklemenin “ölü yatırım” olduğunu idrak eden AKP, Suriye politikasında 180 derece dönüş yaptı.

    • Kürdistan Referandumuna Dair Nasıl Bir Tutum Almalıyız?

    En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Oturduğumuz yerden “Barzani İsrail uşağıdır. Kürt’ler bağımsızlık için beklemelidir” şeklinde ahkâm kesmek topal siyasetin ürünüdür. Bu zihniyetle bir adım ileri gittiğimizi düşünürken kendimizi iki adım geride buluruz.

    Devrimci Marksistlerin ulusal sorunlara bakışı öncelikle Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı penceresinden olmalıdır. Kürt’ler bağımsız bir devlet istiyorsa desteklenmelidir. Zira Kürt’ler, Irak’taki Kürdistan bölgesinden ibaret değil. Çok sayıda Kürt, Türkiye’nin önemli şehirlerinde müthiş bir potansiyel yaratıyor. Referanduma karşı çıkarsak onlarla hangi yoldan bağ geliştirebiliriz? Kendisini devrimci olarak nitelendiren bir siyaset referanduma bağnazca karşı çıkıyorsa kendi ülkesindeki Kürt’lere anlatabileceği tek bir cümle bulamaz.

    İkincisi, kendi burjuva “hükümetimiz” topuyla tüfeğiyle bölgeyi tehdit ederken Kürdistan referandumuna karşı çıkmak AKP ile aynı düdüğü üflemek anlamına gelir. Sosyalistlerin temel görevi kendi ülkesinin burjuva hükümetini zayıflatacak hamlelere destek vermektir.

    Evet, destek vermeliyiz fakat desteğin eleştirel kısmını atlamak da olmaz. Barzani, kendi ikbâli uğruna Kürt halkını ateşe atmaktan çekinmeyen bir aşiret lideri olarak destekleyeceğimiz bir lider kesinlikle değil. Fakat bu durum, kısaca değindiğimiz nedenlerden dolayı referanduma karşı çıkmamız için gerekçe olamaz.

    • Vanaların Kapanması Mümkün mü?

    AKP vanayı kapatma tehdidini alışkanlık haline getirdi. Neredeyse her gün bir AKP’li bakan, bürokrat çıkıp koskoca boru hatlarına evdeki doğalgaz kombisi muamelesi yapıp “vanayı kapatırız” diyor. Peki bu gerçekten mümkün mü? AKP vanayı istediği zaman kapatabilir mi? O kadar kolay değil!

    Kürdistan bölgesi, 45 milyar varillik petrol rezervlerine ve 5.66 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip. Son yıllarda Ortadoğu’da oyun izleyici rolünden çıkıp oyun kurucu olan Rusya’nın bölgeye dair ciddi planları var. Petersburg’daki Uluslar arası Ekonomi Forumu’nda gözlerden uzak bir anlaşma yapıldı. (Daha doğrusu Türkiye medyası bu anlaşmayı görmedi) Anlaşmaya göre Rus petrol şirketi Rosneft, Irak Kürdistanı’nda 2020’de yıllık 30 milyar metreküp doğalgaz taşıma kapasitesine sahip olacak bir doğal gaz boru hattı inşâ edecek. Anlaşma bununla sınırlı değil. Aynı şirket, Barzani ile yaptığı anlaşma gereği Kürdistan’dan ham petrol alarak işleyecek ve şirket burada 3 milyar dolarlık yatırım yapacak.

    Durum böyleyken Rusya’nın eline bakar hale gelen AKP’nin vanaları istediği zaman kapatma inisiyatifi olabilir mi? Bunu zaman gösterecek fakat Rusya, ticarî anlaşmalar planladığı Kürdistan’ın, AKP’nin maceracı politikaları sonucunda zora düşmesini izlemekle yetinmez. Putin’in son Ankara ziyaretinde referandum konusunun da konuşulduğu söyleniyor. Belki de Putin, Tayyip’e konuyla ilgili gereken mesajı vermiştir, bilemiyoruz. Zira konuşulanların içeriği açıklanmadı. Bildiğimiz tek gerçek, Barzani meydan okurken arkasında güç olmaksızın bunu yapmıyor. AKP ise boş naralarla dış politikadaki “kabadayılığını” yine içeride koz olarak kullanıyor. Bir süre sonra emin olun Tayyip başta olmak üzere AKP’li muktedirler gündemi değiştirecek ve referandum konusu rafa kalkacaktır 

    • “Bir Gece Ansızın” TSK Bölgeye Girebilir mi?

    Aslında bu soruya da cevap vermiş olduk fakat yine de askerî operasyon ihtimaline özel olarak değinmek gerekir. TSK referandum sürecinde bölgede sürekli askerî tatbikatlar yaptı. Sarayın koltuk değneği Devlet Bahçeli “Bir gece ansızın 81 Düzce, 82 Kerkük, 83 Musul” diyerek iktidara yol haritası çizdi. Normal şartlarda evinin yolunu bulamayacak zat-ı muhteremin iktidara Musul ve Kerkük’ü hedef göstermesi şaşırılacak bir şey değil. Nasıl olsa hayallerin hesabı sorulmuyor! İş gerçekliğe döndüğünde her şeyin rengi değişiyor. TSK’nın bölgeye girmesinin hezimetle sonuçlanabileceği gerçeğini AKP görüyor. Ayrıca bölgeye girmek için bölgesel ve uluslar arası uzlaşı gerekiyor. AKP’nin sürekli Irak ve İran’ı gazlamasının nedeni bu. Ortak operasyon yapılabilirse risk faktörü en aza inecek. Ancak İran ve Irak adımlarını sağlam atıyor. Süreç tatbikatlardan ibaret ilerliyor. Bölgesel uzlaşının yanında uluslar arası onay da gerekebilir. ABD Barzani’yi uyarsa da tansiyonu yükseltecek söylemlerden kaçınıyor. Rusya konusuna zaten değinmiştik. Rusya’nın bölgeye yönelik ekonomik tedbirlere karşı çıkması kuvvetle muhtemel. Askerî operasyonlara ise doğrudan karşı çıkacağını öngörebiliriz.

    Uzun lâfın kısası “Ortadoğu’nun küçük eniştesi” yine lâfla peynir gemisi yürütmeye çalışıyor; fakat gemi çoktan su almaya başladı! 

    bolsevik.org

     

Yorumlar Kapalı

Yorumlar Kapalı